26 Aralık 2010 Pazar

Finansal Piyasalar Denilen Karmaşık Yapı


Piyasaların toparlanma eğilimini güçlendirdiği 2010’un son haftalarında acaba 2007 yılından bu yana yaşanan finansal krizden alınması gereken dersler alındı mı sorusu yine akla geliyor. Düzenlemelere uymaktan kaçınan çok uluslu bankacılık ve fonların, piyasaların şaşmaz göstergeler olduğuna olan kör inancı maalesef hala devam ediyor.

Krizin başından bu yana ekonomi-politikler bankalara hizmeti en kutsal görev olarak görmeye devam ediyorlar. Finansal yönden gelişmiş ekonomilerde bankacılığın yeni düzenlemelere ihtiyacı olduğu gerçeği hala görmezden geliniyor. Hatta finansal krizin sebebinin finansal kurumlar değil, yanlış ekonomi politikaları olduğu fikri giderek güçlenen bir düşünce.

Finansal piyasalar gerçekten ekonominin en şaşmaz göstergeleri mi? Piyasalar aslında gerçekçi yapılar olsa da insan faktörünün içinde olduğu her oluşum gibi erdem ve erdemsizlikleri bünyesinde barındırıyor. Adam Smith hırsın iyi olduğunu öğretmiştir. Ekmeği bize getirecek olanın hayırsever fırıncı değil tamamen kendimiz olduğunu söyler. Bunun motivatörünün de ihtiyaçlar olduğundan bahseder.

Kaynakların ihtiyaçlar gibi sonsuz olmaması mal ve hizmetlerin belli sistemlerle dağıtılmasını gerektirmiş ve bunun sonucunda da piyasalar denilen faydalı bir yapı tesis edilmiştir.

Piyasaların ideal ekonomik şartlarda mükemmel işlediği kabul edilir. Fakat hem piyasaların hem de ideal ekonomik şartların çerçevesinin zaman içinde genişleyeceği pek düşünülmez. Ödül ve cezanın en uygun büyüme modeli olduğu kabul edilir. Teoride mantıklı olan bu yaklaşım pervasız piyasa uygulamaları ile harap edilebilmektedir. Çünkü yapılan sosyal araştırmalar, insanlara doğru şeyi yapmak için finansal inisiyatif verilmesi sonucunda alınabilecek en ters kararların alındığını göstermektedir. Örneğin doktorlara ne kadar çok para öderseniz ödeyin maliyetlerini düşüremezsiniz. Oysa ekonomi kuramı bunun tam tersini söyler.

Kısacası insanlara verilen finansal inisiyatifler diğerlerinin yok olmasına hizmet edebilmekteler. Bu da etik değerlerin göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Yani her finansal eylem tüm taraflar için finansal fayda getirmek zorunda değildir. İşte ahlaki zafiyet (moral hazard) burada başlamaktadır.

Yapılan bir sosyal araştırma ebeveynlerin dörtte birinin çocuklarını kreşlerden akşamları yarım saat geç aldıklarını ortaya koymuştur. Bu durumu önlemek isteyen kreş yönetimi gecikmeler için ceza ücreti koymuştur. Bunun sonucunda çocuklarını geç alan velilerin sayısının arttığı görülmüştür. Neden mi?.. Çocukları kreşten almak önceden bir yükümlülükken cezadan sonra finansal bir değer haline dönmüştür. Kreş yönetimi geç kalan velilerin sayısını azaltmak için bu kez cezayı sıfıra çekmiştir. Fakat sayı azalmamıştır. Çünkü veliler artık geç kalmanın etik ya da etik olmadığını sorgulamamakta sadece fiyatını sorgulamaktadır. Şu anda fiyat sıfırdır ve veliler artık rahatça geç kalabilirler.

Şimdi bu sosyal araştırmayı farklı bir yönüyle daha ortaya koymaya çalışalım. Öncelikle kreş yönetimi piyasanın ihtiyacını görmezden gelmiştir. Yani çocuklarını geç alan veliler için bir hizmet tasarlanmamıştır. Aynı zamanda kreş yönetiminin velilerin geç aldığı çocukları gözlemleyen öğretmenlere de ücret ödemesi gerekmektedir. Kreş işletmenin asıl amacının kar elde etmek olduğu unutulmamalıdır. Bu yönüyle asıl problem, ilave maliyetin nasıl karşılanacağı ve organizasyonun nasıl yapılacağı şekline dönmektedir. Çözüm olarak iki seçenek düşünülebilir. Ya geç gelen veliler için ücretleri arttırmak gerekecektir ya da yaşanan finansal krizde de örneğini gördüğümüz gibi geç kalan velilere üste para verilecektir.

Kişilerin tüm inisiyatiflerini piyasa ilişkisi içine angaje etmek gelecekte yüksek maliyet yaratan bir durumdur. Finansal kuruluşlarda çalışanların aldıkları bonusların dayanağı olan kısa dönem kar ve aktivitelerin, uzun dönemde ne tür sorunlar yarattığını yaşanılan finansal kriz fazlasıyla göstermiştir.

Piyasaları kurtarmak adına enjekte edilen trilyon dolarlar işsizlik oranının en düşük seviyelerde olduğu ülkelerde bile %10’luk işsizlik oranı yaratmıştır. Einstein’ın, aynı şeyi sürekli yapmak aptallıktır sözü, kredi-harcama döngüsünü tek reçete olarak gören ve bundan sürekli farklı sonuçlar bekleyenler için söylenmiş bir söz olarak görülebilir birçokları tarafından.

Finansal sektörün bir casino’ya döndürülmesi asıl çözülmesi gereken sorun olarak öne çıkıyor. Düzenlemeler arttırılmadığı sürece aynı tarz müdahalelerin uzun vadede başarılı olamayacağı ve sistemik çökmenin önüne geçemeyeceği açık görünüyor.

Bugün tüm dünyada no-doc denilen hiçbir belge almadan kullandırılan kredilerin hacmi hızlı şekilde artmaktadır. Düzenleme eksikliğinin bir süre sonra yaratacağı kredi tahakkuk sorunu, piyasalar tarafından ekonomik düzenlemelerdeki bu eksikliğe verilecek bir tepki olarak şimdiden göz önüne alınmalıdır.

Piyasaların karmaşık doğasının çözüm ve sorunu bir arada barındırdığı sanıyoruz anlaşılması gereken önemli bir olgu olarak giderek daha fazla öne çıkmaya başlıyor.

24 Aralık 2010 Cuma

Rapor Okuyan Yazılımlar

Ekonomi ve finansla ilgili işlerde çalışanların zaman zaman zevk aldıkları zaman zaman da uzunlukları ve sayıca fazlalıkları nedeniyle bunaldıkları işlerin başında gelir rapor okumak. Gerçekten de yoğun iş yükünün yanında bir de arkası kesilmeyen raporları okuyup bunlardan işaretler çıkarmak hiç kolay bir iş değildir. Artık bu işi yapan bilgisayar yazılımları olduğunu biliyor muydunuz?

Milyonlarca matematiksel veriyi işleyerek piyasaların yönünü ortaya koyan yazılım üreticileri şimdilerde kendilerine yeni bir alan bulmuş görünüyorlar: Raporlar!

Wall Street’teki birçok finansçı bu günlerde son derece hızlı bir şekilde haberleri, raporları, blogları, şirketlerin web sitelerini ve hatta twitter mesajlarını okuyan ve bu haberlerin piyasaların yönü hakkında kısaca ne dediğini söyleyen yazılımları kullanmaya başladı. Bu yazılımlar “en çok okunan” veya listeleme yapan programların oldukça ilerisinde özelliklere sahip. Makale içindeki cümleleri, sözcükleri hatta : ) gibi chat öğelerini bile ayrıştırabilecek seviyedeler. Sonrasında da herhangi bir manuel işlem veya dış müdahale olmaksızın okuduklarını yorumlayarak piyasaların ne yöne hareket edebileceğini söyleyebiliyorlar.

Özellikle volatilitenin yüksek olduğu, piyasaların güçlü şekilde dalgalandığı zamanlarda bu yazılımlar yatırımcılara rahat bir nefes aldırıyor. Bilginin en önemli emtia sayıldığı günümüz dünyasında bu tür enstrumanların rekabet yeteneğini de arttırdığı ortada. Bu yazılımlardan bir kısmı okudukları raporlardaki rakamları ve yorumları ayrıştırabilecek özellikteler.

Yıllarca rapor okuyarak, haber kanalları, basın açıklamalarını takip ederek kararlarını oluşturmaya çalışan yatırımcılar bu dil bilim temelli yazılımları kullanmaya oldukça beğeneceklerdir. Çünkü bu yazılımların bazıları son derece ileri bir teknolojiyi kullanıyor. Okudukları yazılardaki duygusal sözcüklerin değişimini bile ayırt edebiliyorlar.

Bu programları sistemlerine entegre eden firmalar bu yazılımdan gelen olumsuz bir uyarı sonrasında sistemlerini otomatik olarak durdurarak işlem yapılmasını önlemekteler. Ama bu özellikleriyle piyasalara çok hızlı bir şekilde yön verdikleri de söylenebilir. Bu yılın Mayıs ayı içinde Yunanistan krizinin derinleşmeye başladığı ilk günlerde bir makalede yer alan abbys (uçurum) sözcüğünü satış olarak yorumlayan yazılımlar bir anda sistemleri satış emirleri ile kilitlemişti.

Finansal piyasaların bu son icadının gelişen teknolojiyle birlikte finansal sistemde giderek daha fazla yer alması bakalım zaten yeterince karmaşık olan bu finansal sistemi nereye götürecek!

(Reklam ögeleri içermemesi nedeniyle bu yazılımların isimleri makalede kullanılmamıştır.)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Ernst&Young'ın suçu ne!

4 büyük rating kuruluşundan Ernst&Young hakkında, Lehman Brothers’ın muhasebe oyunlarına yardım ederek yatırımcıları ve tüm dünyayı yanılttığı için dava açılacağı son dakika bültenlerinde yer alıyor. Bazıları için gecikmiş bir haber gibi görünebilir elbette ama önümüzdeki hafta konu üzerinde oldukça konuşulacağı açık.

Ne yapmış Ernst&Young diye baktığımızda diğer suistimal vakalarından farklı bir şeyle karşılaşmıyoruz. Lehman’ın mali tablolarındaki borçların az gösterilmesine göz yummuş. Zaten her şirket çöküşünün arkasında benzer bir senaryo yok mudur?

Dünyanın 4 büyük yatırım bankasından Lehman’ın 2008 yılı Eylül ayındaki çöküşü finansal tarih açısından bir çağın kapandığı andı. Bu çöküşle birlikte yatırım bankacılığı iflas ederken 1929 ekonomik buhranının 2008 modeli yaşanmaya başlamıştı. Lehman’ı batıran şey birçok hikayeye konu olduğu kadar gizemli bir taraf içermiyordu. Riskli mortgage bazlı enstruman pozisyonları ve fazlasıyla borç.

Peki Ernst&Young neyi gizlemişti? Görüp de ses çıkarmadığı şey neydi? Lehman’ın sonunu getiren finansal buluşlarından olan bu işlemin adı Repo 105’ti.

Repo 105 nedir?
Lehman’ın sıklıkla başvurduğu bu yöntemi Jenner&Block adlı hukuk şirketinin başkanı A.R.Valukas keşfetmişti. Şirketin iflas başvurusunu kontrol eden Valukas 11 Mart 2010 tarihinde bir rapor yayınlamış ve dünya ilk kez Repo 105’in ne olduğunu öğrenmişti.

Lehman basitçe anlatırsak, bilanço hazırlama dönemlerinden önceki gün şöyle bir işlem yapıyordu. Örneğin 30 Aralık günü 100 $ tutarındaki mortgage bazlı menkullerini geri alım vaadiyle (yani repo sözleşmesiyle) istekli bir kuruluşa satıyordu. Bu işlem karşılığında kasasına nakit olarak 95 $ alıyordu. Böylelikle bir gün sonra hazırlanacak bilanço kayıtlarında aktifine değersiz varlıklar yerine nakit para koyuyor ve rasyolarını parlak gösteriyordu. Bilanço oluşturulduktan bir gün sonra yani 1 Ocak tarihinde vermiş olduğu menkul kıymetleri geri alıp karşılığında 100 $ para ödüyordu. Yatırımcı güvenini kazanmanın bedeli hesaplanabileceği üzere %5 oluyordu bu kısa dönemli finansman işleminde.

Ernst&Young’ın bu konuya cevabı kendilerinden beklenen özgüveni fazlasıyla gösteriyor: “Şirketin sorumluluğu, denetçinin değil!”

Ernst&Young bu işlemi genel muhasebe kuralları açısından uygun bulmuş ve teyit etmişti. Kendileri açısından haklı olsalar da İngiltere Finansal Raporlama Kurulu (FRC) şirketin Repo 105 işlemlerine nasıl onay verdiğini araştırmaya başladığını söylemişti. Şimdi de aleyhinde dava açılması ile karşı karşıya.

Gelişmelerin ne yöne gideceğini hafta içinde göreceğiz.


Repo 105 ile ilgili ayrıntılı bilgiye Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti adlı kitabımdan ulaşılabilir...