Bu soruların cevabını bildiğini sananlara bile inanılmaması gereken bir noktadayız artık. Daha önce krizi gördüklerini söyleyenler krizin içinde yaşanan krizleri neden göremiyorlar? Peki, bundan sonrası için piyasalar bir sinyal vermiyor mu?
Merkez Bankalarının yakında faizleri yükseltme yarışını girdiklerini görürsek şaşırmayalım öncelikle. Çünkü iyi anlaşılması gereken ama bir türlü anlaşılamayan şey düşük faizin de yüksek faiz kadar tehlikeli olduğu gerçeğidir.
Faizlerin neden yükseleceğine gelince; piyasalarda yaşanan son hareketlenmeler ve Avrupa gibi gevezeliğin hakim olduğu ortamlardaki rafine edilmiş yorumlardan, kaçınılmaz sona doğru yaklaşıldığını çıkarabiliyoruz. Fakat bunlar üzerlerine değer atfedilebilecek analitik sonuçlar vermiyor. Öyleyse piyasalara biraz daha dikkatli bakalım.
Faiz oranı piyasalarını yakından takip etmiyorsanız Eurodollar kavramını bilemeyebilirsiniz. Eurodollar vadeli işlemleri, kısa vadeli faiz oranlarının gelecekte ne yöne hareket edeceğine dair güçlü sinyaller veriyor.
Öncelikle eurodollar ve eurodollar vadeli işlemlerin ne olduğunu anlatalım. Eurodollar ile başlayalım. Kısaca açıklamak gerekirse, ADB dışındaki bankalarda yer alan dolar cinsinden vadeli mevduata Eurodollar deniyor. Kavramın başındaki euro sözcüğünün neden konduğunu bilmiyoruz fakat kesin olan şey euro para birimi veya euro bölgesiyle eurodollar’ın herhangi bir ilişkisinin olmadığı.
Eurodollar vadeli işlem kontratları ise Chicago Mercantile Exchange’te (CME) işlem gören eurodollar’a endeksli kontratlardır. Bu kontratlar, eurodollar hesabı olan bankaların faizlerden korunma için kullandıkları bir enstruman. Ya da başka bir deyişle eurodollar’ın gelecekteki fiyatı. CME’nin en aktif ve likiditesi yüksek kontratlarından olan eurodollar future’larının FED’in faiz politikalarıyla da yüksek bir etkileşim içinde olduğu da açık.
Kontratların fiyatları 3 aylık LIBOR ile belirlenir. Basit bir örnekle anlatmaya çalışalım. Yatırımcı herhangi bir günde 95 $ fiyattan aldığı kontrat LIBOR’un %5 olduğunu ifade eder. Buna göre kapanışta kontratın değeri 96 $ olduysa LIBOR’un %4’e düştüğünü söyleyebiliriz. Ya da tam tersi kontratın değeri 94 $ olduysa LIBOR %6’ya çıkmış demektir.
Görüldüğü gibi eurodollar kontratlar kısa vadeli faiz oranlarının gelecekte alacağı değerlerden etkilenmektedir. Eğer yatırımcı FED’in faiz oranlarını arttıracağını düşünüyorsa kontratların fiyatı düşecektir demektir.
FED uzun bir süredir faiz oranlarını yükseltmeyeceğini açık açık söylüyor. Yatırımcılar da buna epeydir inanıyorlardı. Fakat sanıyoruz şimdi inançta değişim zamanı.
Eurodollar kontratların, faiz indirimlerinin başladığı 2009 yılının Haziran ayından geçen aya kadar yükseldiğini gördük. Bu yükseliş kısa vadeli faiz oranlarının 2011 yılında da düşük kalacağı inancını arttırıyordu. Fakat geçen ay kontratlar aniden düşmeye başladı ve hala da devam ediyor. Bu durum piyasaların faiz oranlarına açık cevabı gibi görünüyor. Yani kısa vadeli faiz oranlarının artık yükselmesi gerekiyor. Bu da FED’in üzerindeki baskıları arttırıyor.
Birbirinden ekonomik olarak ayrışamayan bir dünyada yaşadığımız için diğer merkez bankaları da kısa sürede ABD’ye ayak uyduracaklardır. ABD’nin enflasyon endişesi bulunmuyor fakat aynı şeyi yükselen piyasalar için söyleyemiyoruz. Peki, AB ve yükselen piyasalar faiz artırımına başlayacaklar mı?
Bir kısmı başladı bile…
Hindistan faiz oranını üst üste 7.kez arttırarak %6,5’e çıkardı.
Çin son iki ayda faizleri iki kere arttırdı.
Polanya geçen hafta üç yıldır ilk kez faizleri arttırdı.
Macaristan son üç ayda üç kere arttırdı.
Faiz artışına başlayan Merkez Bankalarının sayısı giderek artıyor. Şu an için azaltan yok, Türkiye’yi saymazsak tabi.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet’te faiz yükseltmeyi düşündüğü sinyallerini vermeye başladı. Görünen o ki faizlerin artık bu seviyelerde kalması mümkün gözükmüyor.
Eurodollar, Merkez bankalarına faizlerin yükseltilmesi için açık bir mesaj veriyor. Zaten piyasalar da aynı tepkiyi vermeye başladılar. Altın sürekli yükselme beklentileriyle yorgun düşmüş durumda. Diğer emtialardan petrol aşağı yönlü büyük bir kırılganlık içinde. Tahviller sürekli kan kaybediyor. Hisse senetleri ise uzun bir yükseliş koşusunun ardından geri çekilme sinyallerini güçlendirmiş görünüyor.
Yatırımcıların bir süre risk almayacağı ve bu düzeltmenin sonunu göreceği artık anlaşıldı. Faizlerin yükselme beklentisi ise piyasalar üzerindeki baskısını arttırıyor. Bakalım piyasalar mı yoksa Merkez Bankaları mı kazanacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder