Bir liranın değeri her zaman bir lira olarak algılanmaz. İnsanlar paranın değerini, nereden geldiğiyle ölçmek gibi bir hesaplama hatası içine girerler. Diyelim ki aile büyüklerinizden biri, fiyatı 10 lira olan hisse senetlerinden yıllar önce almış olsun. Yıllar sonra vasiyet yoluyla bu hisse senetlerinin size geçtiğini düşünelim. Fakat fiyatı 2 liraya gerilemiş olsun. Şimdi düşünelim. Fiyattaki 8 liralık düşüş satma kararı verirken sizi etkiler mi? Büyük bir olasılıkla etkilemeyecektir. Çünkü hisse senetlerinin size maliyeti sıfır liradır ve şu anda da 2 liraya yükselmiştir. Bu da 2 lira kazandığınız anlamına gelmektedir.
İnsanlar varlıklara veya herhangi bir şeye değer biçerken rasyonellikten uzak bir hesaplama hatasına düşerler. İşletmeler kurulurken kolayca harcanan paralar, işletmeler faaliyete geçtikten sonra çok sıkı şekilde kontrol edilmeye başlanır. Ya da piyangodan kazanılan 10 lira ile çalışarak kazanılan 10 lira aynı kıymette görülmez. Bu eşitsizlikte insanların değerli şeyleri elde ederken harcadıkları emek, duydukları istek veya ihtiyaç güdüsünün önemli rolü vardır. Tüm bu duygular insan zihninde kategorize edilerek varlığın değeri oluşturulur.
Yapılan bir düşünce deneyi bu olguyu daha açık şekilde ortaya koyar. İki gruba ayrılan deneklerin birinci grubuna, biletlerini önceden 10 dolar ödeyerek aldıkları bir tiyatro oyununa geldiklerinde biletlerini kaybettiklerini farkettikleri söylenir ve yeni bilet almak isteyip istemedikleri sorulur. Deneklerin büyük çoğunluğu yeni bilet almak istemez. İkinci gruba ise biletsiz yola çıktıkları ve tiyatroya ulaştıklarında bilet alacakları söylenir. Fakat tiyatroya geldiklerinde ceplerindeki 10 doları düşürdükleri iletilir ve tiyatroyu seyretmek için yeni bilet almak isteyip istemedikleri sorulur. Çoğunluğun yeni bilet alarak oyunu görmek istediği görülür. Deney şaşırtıcı şekilde göstermektedir ki; eğer bir kişi 10 liralık tiyatro biletini tiyatroya giderken kaybederse yeni bilet almayı istemezken, 10 dolar nakit parasını kaybedenler yeni bilet almayı istemektedirler. Yapılan zihinsel muhasebe hatası ise birinci durumda biletin fiyatının 20 dolara çıkması nedeniyle bilet almayı pahalı bulmak şeklinde gerçekleşmiştir. İkinci durumda ise kaybedilen 10 doların maliyeti bilet fiyatına eklenmemiştir.
Hayatın her anında sıklıkla yapılan bu hata bir başka deneye daha konu olmuş, orada da benzer sonuçlar alınmıştır. Deneyde gruplar yine ikiye ayrılır. Birinci gruba 20 dolar verilir ve bu paranın 5 doları ile bir yazı tura oyununa girip girmeyecekleri sorulur. Kazanırlarsa 5 dolar daha alacaklar, kaybederlerse 5 dolar kaybedeceklerdir. Deneklerin %70’inden fazlası nasıl olsa en az 15 dolar kazanacaklarını düşünerek oyunu kabul etmişlerdir. İkinci gruba ise yine aynı soru biraz değiştirilerek sorulur. Yazı tura oyununda kazanırlarsa 25, kaybederlerse 15 dolar alabileceklerini ya da oyuna katılmadan 20 dolar kazanabilecekleri söylenir. Her iki soruda da kazanç ve kayıp aynı olmasına rağmen bu kez deneklerin sadece %40’ı yazı tura oyununa katılmaya razı olur. Görüldüğü gibi insanlar yaşadıkları olayları zihinlerinde farklı şekillerde kategorize ederek varlıklara farklı değerler biçmektedirler.
Ekonominin genel işleyişi de çoğu zaman zihinsel muhasebe hatalarının yarattığı tuhaf bir irrasyonellik ile yürür. Bir hisse senedinin fiyatının %10 azalması varlığınızın da %10 azalması anlamına gelir. Ama insanlar böyle bir durumda nasıl olsa bir gün yükselir düşüncesiyle sessiz kalmayı tercih ederler. Öte yandan bankalar müşterilerinin hesaplarındaki paralardan %10’unu bir gün sonra yerine koymak vaadiyle çekseler sosyal bir ayaklanma oluşması yüksek ihtimaldir. Halbuki varlıktaki değişim her iki durumda da %10 azalmayı göstermekte ve bankanın çektiği parayı geri koyma ihtimali hisse senetlerinin yükselme ihtimaline göre daha fazladır.
Bankalardaki vadesiz mevduatların %100 ü zaten bankaca MB ye fonlanmakta,hisse senedinin %10 kaybının yeniden başabaşa gelmesi için %11,11 artması ve zaman maliyeti olarak bir kayıp söz konusudur.Sermayenin getirisi için benchmark olarak "garanti para" olarak görülen hazine bonosu ya da banka faizinin enflasyondan arındırılması durumunda günümüzde "0" reel getiri olması sebebiyle "asset" tabir edilen dayanak varlıklara reel getiri sağlamak amacıyla söz konusu riskler alınmaktadır.
YanıtlaSil