İspanya ekonomisi 100 milyar euroyu, birkaç adet banknotu rahatça cebe koyar gibi bankaların içine enjekte edecek. Bu tutardaki bir para bile ülkedeki bankacılık sistemini düzlüğe çıkaracak gibi gözükmüyor. Daha fazlasına ihtiyaç olduğu ortada. Sorun İspanya’yla sınırlı olsa herkes rahat bir nefes alabilir belki ama Yunanistan, İtalya, Portekiz ve diğer ülkelerin ne kadar paraya ihtiyacı oldukları henüz tam olarak bilinmiyor. Krizin neresinde olduğumuz bile henüz netliğe kavuşmuş değil. Tarihin en büyük finansal krizi bir türlü önlenemiyor. Piyasalara ve finansal kuruluşlara akıtılan onca paraya rağmen hiçbir düzelme işareti yok. Peki ama neden? Tüm müdahaleler neden beklenen düzelmeyi sağlamıyor?
New York 1980’li yılların başında büyük bir suç şehri haline gelmiştir. İnsanlar, görevliler ve hatta polis bile şehrin birçok yerine girememektedir. Metroya binmek bile tehlikelidir. Hırsızlık, uyuşturucu ve cinayet gibi suçlar iyice yaygınlaşmıştır. Bir yıl içinde 2000 cinayet ve 600.000 büyük suç işlendiği kayıtlara geçmiştir. Tablo inanılmayacak derecede vahimdir. Şehri yönetenler kara kara bu tabloyu nasıl değiştireceklerini düşünmektedirler. Suç oranları nasıl düşürülecek ve New York yaşanılabilir bir şehir haline yeniden nasıl döndürülecektir?
Suç bili¬minde (kriminoloji) kırık cam teorisi (broken windows theory) denilen bir olgu vardır. Eğer kullanılmayan bir evin kırılan bir penceresi tamir edilmezse, camı kıranlar veya oradan geçenler daha fazla cam kırmak isteyeceklerdir. Böylece küçük suç giderek daha büyük bir suça dönüşecektir. Ya da boş bir alana bir çöp bırakıldığında, çöp torbası oradan kaldırılmadığı sürece oraya başkaları da çöp bırakmaya devam edeceklerdir. New York’un bir suç merkezi olması süreci de işte boş bir alana konulan çöpün kaldırılmaması ya da kırılan bir camın tamir ettirilmemesinden kaynaklanıyordu. Fakat bu sorun nasıl çözülecekti?
Bir suç şehrini kim düzeltebilir dersiniz? Kararlı bir yargıç, mücadeleci bir polis şefi, sıkı detektifler veya sert düzenlemeler?..
New York şehir yönetimi 1985 yılında bir sosyal araştırmacı George L.Kelling’i danışman olarak işe alır. O anda şehirde Kelling’i tanıyan belki de hiç kimse yoktur ve herkes işe neden alındığını merak etmektedir. Fakat kısa sürede Kelling’in kim olduğu öğrenilir. The Atlantic Monthly adlı derginin 1982 yılı Mart sayısında Kırık Cam Teorisi adlı makaleyi yazan araştırmacıdır George L. Kelling. Peki ama burada ne yapacaktır?
Kelling zaman geçirmeden kırık cam teorisini uygulamaya başlar. Önce şehirdeki duvar yazılarına savaş açar. Çünkü ona göre çöküşü duvar yazıları temsil ediyordu. Sokaklara yazılan yasa dışı yazılar temizlenmediği sürece savaşı kazanmak mümkün değildi. Yazılan yazılar çok geçmeden oluşturulan tim tarafından silinir ve kısa sürede mücadele kazanılmış olur. Şimdi sıra ikinci aşamadadır.
200.000’e yakın kişinin metro sistemini kaçak kullandığı tespit edilmiştir ama bunun önlenmesi için o ana kadar bir şey yapılmamıştır. Çünkü 1 dolar civarındaki bir metro bileti için binlerce dolar mücadele masrafı yaratmaya gerek yoktur. Fakat bu analiz dikkatlerden kaçan başka bir soruna sebep olmaktadır: İnsanlar kaçak yolcuların cezalandırılmadığını görünce onlar da metroya kaçak binmeye başlamaktadırlar. Böylece her geçen gün kaçak yolcuların sayısı artmaktadır. Kelling’in teorisi kapsamında kaçak binenler için sürek avı başlatılır ve kısa sürede metroya kaçak binenlerin sayısı sıfıra iner. Bu sürek avında başka bir şey daha fark edilir. Yakalanan her yedi kişiden bir zaten daha önce başka suçlardan da aranan kişilerdir. Kaçak yolculuk gibi basit bir suça müdahale birçok büyük suçun suçlularının da yakalanmasına sebep olmuştur.
Kelling’in bundan sonraki hedefi sokaklardır. Cam sileceği satıcıları, hırsızlar, sarhoşlar ve dolandırıcılar. Basit suçlar gibi görünen bu suçların üzerine de kararlılıkla gidilir. Sonuç diğer alanlarda olduğu gibi tam bir başarıdır. Sokaklar temizlenmiştir.
Suça karşı sıfır tolerans politikası sonucu sadece basit suçların üzerine gidilerek cinayetlerin bile önüne geçilmiştir. Bu gerçekten büyük bir başarıdır. Ne bir yargıç, ne yetenekli polis kadrosu, ne de katı kurallar kullanılmıştır. Sadece bir sosyal araştırmacı. Şehrin Belediye Başkanı Giuliani’ye nasıl başardığı sorulduğunda kırık cam teorisi yanıtını vermiştir.
Finansal krizin alevlendiği 2007 yılından bugüne piyasalara enjekte edilen trilyonlarca dolar neredeyse hiç işe yaramamıştır. Problem hala devam etmektedir. Yapılan tüm müdahaleler yeni krizlerin oluşmasına engel olamamıştır. New York Belediyesinin uyguladığı kırık cam teorisi sadece suçu işleyenin üzerine gitmek üzerine kuruluydu. Oysa baştan beri uygulanan krizle mücadele programları finansal krizi yaratan ve aktif büyüklüğü trilyon dolarlarla ölçülen onlarca finansal kuruluşu (birçoklarına göre krizi yaratan suçlular!) korumaktan öteye geçmemektedir. Sizce bu koşullarda krizle mücadele başarılı olabilir mi?
4 yorum:
Önleyici finans hekimliği pratisyenlerine ihtiyaç var kanaatimce,bu arada FİNANSAL krizin sebebinin bilinmesi,hasarın derinliği vs. bilinen olgular,çözüme yönelik doğru hamlelerin ne olduğu muamma.Sizin çözüm önerilerinizi de okumak isterim.
Sayın Hakan Osmanoğlu' nun tespitine ve kırık cam teorisine göre çözüm gayet açık; öyle ki, krizi yaratan kurumların arkasını kollamak yerine, bunlar için önleyici ve caydırıcı tedbirler alarak, resmin bütünü olan finansal piyasaları sağlam ve sağlıklı bir temele oturtmak...
Kullanılan kaldıraçları farklı şekillerde kullananlar üstünde tatbik etmek gibi...
Hakan Bey'in tespiti son derece fayda sağlayacak bir tespit olarak gözüküyor.Peki,Dünya'nın para baronlarının,daha önceleri de defalarca yaşanan,global ölçekli krizlerdeki katkıları !!!! acaba mercek altına alınması gereken bir durum değil midir ?
Yorum Gönder