Yunanistan’daki seçimler öncesi Avrupa Birliğine uyarılar artıyor. Avrupa’daki çöküşün tüm dünyayı uçurumun kenarına ittiği ortada. Yunanistan’daki seçimler ilk önemli sınav. Fakat son değil. İspanya, İtalya, Portekiz hatta İngiltere ve diğerleri. Hemen hepsinde aynı sorun: Yüksek borç tutarı. Böyle bir durumda şu soruya cevap vermemiz gerekmez mi? Tüm Avrupa ülkelerinin neredeyse aynı zamanda önlenemez bir borç krizinin içine girmesi bir rastlantı mı, yoksa öngörülebilir bir başarısızlık mıdır? Avrupa’nın derin bir kültürel geçmiş ve ekonomik entelektüellik mirasına sahip bu ülkeleri kendi sonlarını hazırlayan bu büyük hatayı aynı anda nasıl yaptılar?
Ekonomi çoğu zaman matematik ile aynı anlama gelir. Ekonominin parayla, paranın rakamlarla ifade edilmesi sorunların da ancak matematik yardımıyla çözülebilir olmasını geçerli kılar. Fakat ekonominin bazı sorunlarının teknik bir çözümü yoktur. Tıpkı zengin Avrupa ülkelerinin aynı anda borç krizine nasıl düştükleri gibi. Matematikle açıklayamadığımız bu büyük hatanın nedenini matematik dışında nasıl açıklayabiliriz dersiniz?
ABD’li bir çevre bilimci Garrett Hardin 1968 yılında Science dergisinde bir makale yayınlar. “Ortak malların trajedisi” (tragedy of commons) adlı bu makale, yerleşik problemlere, o döneme kadar olan bakış açısını keskin bir şekilde değiştiriyordu. Hardin’in ortaya koyduğu pek duyulmamış bu teori bugün Avrupa ilkelerinin aynı anda borç batağına nasıl düştüklerini de oldukça etkili şekilde ortaya koymaktadır.
İnsanoğlunun en önemli özelliklerinden biri mülkiyete olan bağlılığıdır. Ortak malların trajedisi devlete ait olan kamusal malların nasıl bir kötü kadere sahip olduğunu anlatır. Tıpkı Avrupa borç krizinde olduğu gibi.
Garrett Hardin teoriyi basit bir hikaye ile ortaya koyar. Hikaye şöyledir: Koyunlarını devlete ait bir otlakta otlatan bir grup çoban olduğunu ve bu çobanlardan da birinin kendimiz olduğunu düşünelim. Otlağın uzun süre kullanılması herkesin yararına olacağından çobanların koyunları gereğinden fazla otlatmaması önemli bir konudur. Bu da basitçe herkesin açgözlü davranmaması sonucunu doğurur. Fakat burada bir sorun vardır: Sahibi olduğunuz koyunları günü geldiğinde satmanız gerekiyor ve koyunları kolayca satabilmek için semiz koyunlar yetiştirmeniz gerekir. Bu sizin en doğal amacınızdır. Öyleyse koyunları olması gerekenden daha fazla otlatmanız gerekir. Fakat bu davranış diğerlerinin haklarını yemekle aynı anlama gelir.
Bu düşünceyi diğerleri ve otlak açısından olumsuz olarak değerlendirirseniz, şu davranışı benimseyebilirsiniz: Koyunlarınızı diğer çobanların otlattığı kadar otlatmak. Fakat burada da başka bir sorun vardır. Diğer çobanların davranışlarını kontrol edemeyeceğinize göre; içlerinden biri bile koyunlarını biraz fazla otlatmış olsa bütün iyi niyetiniz boşa gidecektir. Öyleyse bu ikilemden şu sonuca ulaşabilirsiniz. Koyunları gereğinden fazla otlatma kararı, diğer çobanların da aynı kararı vermesi durumunda istediğiniz sonuca ulaşacaktır. Bunun da kırılgan bir durum olduğu ortadadır. Eğer çobanlardan biri koyunları biraz fazla otlatırsa, misilleme olarak yapacağınız tek şey, sizin de koyunlarınızı daha fazla otlatmak olacaktır. İşte o an ortak malların trajedisinin başladığı andır. Yani otlağın sonunun başlangıcı.
Çobanların kollektif eylemlerindeki uyumsuzluk, insan güdülerinin etkisi ile kaybetmenin kaçınılmaz olduğu bir sona doğru sürükler. İşte Avrupa’da parasal birliğin kurulması sonrasında ülkeler ortak para olan euroyu koyunlarını otlatacakları ortak bir mera olarak kullanmışlardır. Bu süreçte tahvil çıkarmaya yetkili organlar çoban, semizletilmesi gereken koyunlar da rahat yaşamaya istekli vatandaşlar olmuşlardır. Koyunların satılması amacı da elbette ki hükümetlerin vatandaşları mutlu etme amacından başka bir şey değildir. Ülkeler, başlarda birbirlerini izleyerek koyunlarını fazla otlatmamaya yani fazla borç yaratmamaya özen göstermişlerdir. Fakat daha sonra içlerinden bazı ülkelerin bu kurala uymadığını görünce onlar da koyunları daha fazla otlatma yani daha fazla borç yaratma yoluna gitmişlerdir. Bu otlatma yarışının sonunda otlak tükendiğinde yapacak bir şey de kalmamıştır.
İşte Avrupa’da yaşanan borçlanma krizinin nedeni bu kadar basittir: Ortak malların trajedisi!
Aslında krizin sebeplerinden biri de Almanya nın euroya geçerken işçi ücretlerini 2 mark= 1 euro kabul edip mal fiyatlarını aynı bırakması oldu. Böylece patronlar kendi karlarından vazgeçmeden işçilik ücretlerini düşüp bütün avrupaya mal sattılar. almanya ile rekabet edemeyen avrupalılar da birer birer iflas bayrağını çekti. ortak pazarda ithal mallara karşı kota,vergi gibi engelleri koyamazsınız yasak. Paralarını develüe de edemezler. İhraç üstünlüğü için birtek kendi mallarının fiyatını düşürebilirler. Onu da Almanya euroya geçerken yaptı. Diğer ülkeler de zokayı yuttu.
YanıtlaSilBu ne ilk nede son kriz olduğuna göre ortada bir Dolly açmazı var :)
YanıtlaSil