8 Mayıs 2013 Çarşamba

Bilgi mutluluğun düşmanıdır!

Her yanımız yoga salonu doldu. Sektör her yıl milyarca dolar gelir yaratıyor. Vaat edilen aynı klasik doğu büyücülüğü: fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığı geliştirerek spiritüel evrime yardım etmek! Zaten geriye de pek bir şey kalmıyor. Öyleyse hemen bir yoga salonu bulup esnetmeye başlayalım! Ne dersiniz, her şey bu kadar basit mi?

Vücudumuzdaki sözde enerji merkezlerini (bilimsel olarak henüz kanıtlanmamış olduğundan) açarak beden ve zihni uyumlu hale getiren omurgayı esnetme hareketlerine kısaca yoga deniyor. Başlamadan önce, sunduğu tarih ve güçlü edebiyata bir göz attığınızda, bu şaşaalı retorikten bile şifalanabilirsiniz. Ardından bir de önerilen egzersizleri yaparsanız artık üstün bir insan modeli oldunuz demektir. Güneşe selam ile başladığınız yol sizi kısa sürede Van Damme gibi iki bacağınızı açarak yere oturmaya kadar götürecektir! Üstüne tütsüyü de yaktınız mı!.. Peki ama yoga gerçekten sağlığa yararlı mı?

Yoga, statik germe ile esnekliği arttırdığını söyler. Derin nefes alma ve meditasyon teknikleri ile de rahatlama hali yaratır. Esneklik kültürüne tapınma nedense insanları daha fazla esnekliğe ihtiyaç duymaya yöneltir. Ünlü spor uzmanı Vern Gambetta’ya göre aşırı esneklik, eğer beraberinde aynı düzeyde bir güç getirmediği sürece oldukça tehlikelidir ve beraberinde eşiti bir düzensizlik yaratır. Yoganın statik doğası sportif performansı maalesef arttırmaz. Yoganın gücü arttırmasının tek koşulu vücut ağırlığının da artmasıdır. Bu da istenen bir durum olmadığına göre esneklik kültürüne tapınmak fiziksel düzensizliği göze almak demektir.

Bazı yoga teknikleri esnetmeyi tetiklemek için aşırı dozlu ısıtma teknikleri kullanır. Spor hekimi Robert Gotlin’e göre kaslar ısıtıldığında %25 düzeylerinde bir genişlemeye maruz kalırlar. Statik germe egzersizleri başladığında gelen ani soğuma sakatlık riskini yükseltir. Dizler, sırt ve ayak bilekleri riskin en yüksek olduğu yerlerdir.

Yoga daima zararlı toksinleri vücuttan attığıyla övünür. Ama Kanada Araştırma Enstitüsünden Stephen Cheung’a göre, vücut toksinleri yoga ile değil, terleme ile atar ve bu yolla atılan toksinler de oldukça azdır.

Spor eğitmeni Eric Cressey’e göre kadınların diz üstü kasları arka ayak kaslarından daha dominanttır. Eğer bir kadının arka ayak kasını aşırı gererseniz kadın yavaşlar ve güçsüzleşir. Bu da çapraz bağ yırtıklarına sebep olur.

Times dergisi bilim editörü William J.Broad’a göre erkeklerin leğen bölgesinin kadınlarla aynı olmaması, erkeklerin kadınlara göre daha az esnek olması sonucunu yaratır. Aynı hareketlerin hem erkekler hem de kadınlar üzerinde yaptırılmaya çalışılması erkeklerin sakatlanma riskini arttırır.

Tüm bu riskler sonrasında ABD’de 1994 ila 2011 yılları arasında erkekler üzerinde yapılan araştırmalarda yoga yapanların yaklaşık %20’sinde sinir zedelenmesi, kırık ve çıkık gibi sakatlıklar tespit edilmiştir. Erkeklerin kendi kendini tedavi edeceğine olan maço inancı oranların olduğundan düşük çıkmasına neden olurken, kadınlarda sakatlık oranı daha da yüksektir. Burada sayamadığımız daha birçok riski ve rahatsızlık türünü de eklediğimizde ortaya zor bir soru çıkar: Yoga, soğukkanlı ve masum bir canavar mı?

Burada sorun gündelik hayatı anlam bakımından eksik bulanların kaybetmiş oldukları eleştirel bakış açılarıdır. Ivır zıvır şeylerle bu eksikliğin doldurulma yoluna gidilmesi, ölmüş doğu bilgeliğinden nekromantik (nekromansi; ölmüş kişilerin ruhlarıyla bedensel ve ruhsal koruma sağlamak) bir beslenmeden başka bir şey değildir. Yani sorun tamamen zihinsel bir aktivite olarak görülen ruhaniliğe bağlılık sorunudur. Ruhaniliğin statik kuvvet gerektiren hareketlerle birleşmiş hali olan yoga, büyük malikanenizin boş odalarını evsizlere tahsis etmek yerine birkaç kuruş sadaka vermek gibi zahmetsiz bir yöntemdir. Böylece kolaylıkla maddi sorumluluktan kaçılmış olunur. Ruh ve beden masörü olan yoga eğitmeni bir ay gibi kısa sürede içinde bulunulan çöküşten kurtulma garantisi verir. İnanmamak aptallıktır artık! Ne kadar harika değil mi?

Hayatın her anında olması gereken bilgi ve eleştirel bakış açısı maalesef unutulmuş durumda. İnsanlar çalışmadıkları zamanlarda zihinlerini masum şekilde nasıl dağıtacaklarını düşünmekle meşguller. Gerçekten düşündürücü… Demek ki insanlar şöyle düşünüyorlar: Bilgi mutluluğun düşmanıdır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder