Terör. Artık tek gündemimiz. Sürekli lanetlendiği halde bir türlü bitmiyor. Demek ki çözüm lanetlemek değil. Peki ama ne?
Uygarlık ve insanlık tarihi bu sorunun cevabını aslında veriyor. Hitler'in propaganda bakanı J.Goebbels diyor ya hani; "Heykeltraş için taş ne ise siyasetçi için de insan odur. Dahiler insanları kullanır ve işin doğası budur." İşte, çözüm tam olarak burada saklı.
Canlı bombayı oraya gönderen yok edici düşünce insanlığın içindeki yaratıcı bir düşüncenin tıpatıp aynısıdır. Bu çıkarım birçoklarına ters gelebilir. Bir canlı bomba intiharcısının normal bir insanla ne tür bir bağlantısı olabilir diye sorulabilir. Uygarlık tarihi maalesef bunu bize büyük acılarla göstermiştir. Kızsak da, içerlesek de, karşı çıksak da maalesef bu böyle. O düşünce nedir biliyor musunuz: İnsandan insanüstü varlık yaratma güdüsü. Adına ister lider de, ister dahi, istersen kahraman; insandan insanüstü bir varlık yaratırsan ortaya çıkan sonuç çoğu zaman bu oluyor.
İnsanlık tarihi boyuncu kargaşanın ve savaşların arkasında hep böyle liderlerin varlığından bahsedilir. Ama suçu bu liderlere atarsak problemi tam olarak çözemeyiz. Suçun önemli kısmı insandan insanüstü varlık üreten yaratıcı insan düşüncesindedir. Bu düşüncenin nasıl işlediğini anlarsak problemin asıl sebebini de anlamış oluruz. Öyleyse bu sürecin nasıl işlediğine daha yakından bakalım. Bir insandan insanüstü başka bir insanı nasıl yaratıyoruz dersiniz?
6 adımda insandan insanüstü varlık yaratma:
1- Kahramana duyulan büyük sofuluk
İnsanı insanüstü varlığa dönüştürme süreci bu kritik adımla başlıyor. Bir kişiye ölçüsüz bir hayranlık duymak, onun zekası ve karakterine insanüstü güçler yüklemek masum bir davranış olarak beliriyor önce. Bir insana duyulan itikattaki adaletsizlik fark edilemiyor. İnsana insanüstü özellikler yükleyen kişilerin sayısı toplum içinde yükselmeye başladığında kontrol edilemezlik de giderek artıyor. Eleştirel kabiliyeti gelişmemiş kişilerin kendi kahramanlarına karşı nasıl bir sofuluk duyduklarını anlamaları pek kolay olmuyor. Hani Einstein diyor ya, bana duyulan saygının hiçbir şekilde eserlerimin anlaşılmasından kaynaklanmadığının farkındayım. Çünkü halk tek bir kelimesini bile anlayamaz." İşte, olay tam olarak budur: Anlayamamaktan kaynaklanan gizemin cazibesi.
2- Tanrının feshi
Sıradan bir insana insanüstü güçler yüklemek tanrısal sıfatları fazlasıyla kullanmayı gerektirir. Çünkü o, insanları sefaletten kurtaran, enkazın içinden çıkaran, dini yaşatan yüce bir varlıktır. Yoğunlaştırıcı br ifade, konsantre bir formül, sıkıştırılmış bir özettir. Onun yaptıklarını normal bir insanın yapması çok zordur. Adeta tanrılara meydan okuyan biridir. Hani Delfi kahinleri Sokrates hakkında diyorlardı ya, yaşayan tüm insanlar içindeki en bilge, yüce ve kutsal kişi diye. İşte, tam olarak budur: Kendi aklını, belirsiz olanı açıklamaya diğerlerinden fazla zorlayan kişi, riayet ettiği gizemli güçleri kabullenir. Acı ama maalesef böyle.
3- Kahramana tapınma
İktisadı kasvetli bilim olarak tanımlayan büyük düşünür Thomas Carlyle eleştirel bir gözle diyor ya; kahramanlara, toplumların peygamber diye adlandırdıkları insanla aynı işlevi yerine getirdiği ve bütün insanlara yaşayan bir tanrı sunduğu için en önemli insan olarak hürmet edilmelidir. İşte, yapılan tam olarak budur: Tanrı ile saf ve eğitimsiz akıl arasındaki tüm boşluğu dolduran insannüstü varlık yaratmak.
4- Alternatif bir hasret ve nefret formunu takdis etme
İnsanlara önderlik etme arzusu ve toplumun bir kesimine karşı duyulan bir aşağılama, yaratılan kahramanın temel davranış şeklidir. Saf ve eğitimsiz insan bu tür kişiliği adeta kutsar ve daha da fazla yüceltir. Kitlelerin modernizm karşısında düştüğü bir duygu karmaşasıdır aslında yaşanan. Cahil görülmekten duyulan korkuya dayanır. Ahlaki suçlara göz yumma yanında, gerekli ve doğal bir şeymiş gibi övme eğilimi de oluşur. Kısaca Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt'te dediği gibi: İyi ve kötünün ne olduğunu onu yaratan dışında kimse bilemez.
5- İnsafsızlığı ustaca kullanmayı takdir etme
Kahramanlar, iyi ve yüce bir amaç uğruna hareket ediyor olsalar da yalanı, gücü ve insafsızlığı kendi çıkarları için ustaca kullanmaya eğilimli kişilerdir. Kahramanı yaratan saf ve bilgisiz akıl bu eğilimi takdir etmeyi bir utanç saymaz. Otoriteye aptalca bir inanç duyar. Ona göre hepimiz insanızdır. Filozof H.S.Chamberlain'in dediği gibi: Kahraman tanrıya benzer, yapısı gereği her şarttan bağımsızdır.
6- O gün gelecek!
Bir halkı, grubu ya da ulusu eski büyüklüğüne kavuşturacak, geçmişteki şaşaalı günlerine geri götürecek o kahraman gelmiştir artık. Onun mucizevi güçleri tüm felaketlerin üstesinden gelecektir. Kara bulutlar artık dağılacak ve hayallerimiz gerçek olacaktır. Tıpkı Homeros'un İlyada'da dediği türden: O gün gelecek!
Bu son adımla birlikte bir yandan insandan insanüstü bir kişi yaratılırken diğer yandan başka bir insandan bir put yaratılmıştır. Zaten hikaye tamamen budur.
Kitleler kişilerden kahraman yaratıp sonra o kahramana tapınmaya devam ettiği sürece dünyada kargaşa da bitmez, terör de, savaşlar da. Bugün sosyal medya üzerinden anlıyoruz ki toplumumuz hala bu altı adımı kullanarak insandan insanüstü varlık yaratmaya devam ediyor. Toplum tamamen iyi niyetle kendi kahramanlarını böyle yaratıyorsa niyeti kötü olanlar neler yapmaz değil mi?
Bazı kişileri olduğundan fazla büyük görenler, genellikle kendilerini küçük görürler. Kendi hayatını değersiz gören bombacının psikolojisi biraz da budur. Hani 1939'da Princeton Üniversitesinde yapılan bir ankette öğrencilere yaşayan en büyük insan sorulmuştu ya. İşte her şey üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun verdiği o yanıtta saklıdır: Hitler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder