11 Temmuz 2008 Cuma

Ölüm Bonoları

The laws of nature are the result of intelligent forces. (H.P.Blavatsky, The Secret Doctrine)

Madame Blavatsky, modern çağın ezoterik manifestosu olan "The Secret Doctrine"i yazdığında tarihler 1888 yılını gösteriyordu. İlk türev ürünler (derivatives) ise çok çok sonraları finansal sisteme girdi. Fakat ne zaman türev ürünlerin karmaşık yapısını kişisel algılamalarımla çözümlemeye çalışsam, ezoterizmin mistik ve soyut koridorlarında dolaştığım hissi içimi kaplar.

H.P.Blavatsky'nin, kozmik sistemi kastederek, "Doğanın kanunları akıllıca hamlelerin sonucudur" sözünü, bugünün karmaşık finansal araçları için ne kadar uygun bir tanımlama olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Şimdi size bu sözleri doğrulayan bir enstrumandan bahsetmek istiyorum.

Bildiğiniz en kötü, nahoş ya da antipatik yatırım aracı nedir diye sorsam, herkes risk alma kapasitesine göre değişen yanıtlar verecektir herhalde. Kimileri hisse senedi derken, kimileri A tipi bonolar vs. diyecektir.

Subprime krizinin Amerikan ekonomisini sallamaya başladığı 2007 yılı Mayıs ayında, Wall Street'in önemli aktörleri, piyasayı domine eden çarpıcı bir finansal enstrumanın geleceğini konuşmak için New York'ta bir konferansta biraraya gelmişlerdi. 3 günlük konferansın konukları Deutsche Bank, UBS, Merrill Lynch gibi büyük finans kuruluşlarıydı.

Konuştukları konuysa "Life Settlement-backed securities" adlı menkul kıymetlerdi. Ya da yaygın adıyla, Ölüm Bonoları! (Death Bonds)

Ölüm bonosu Amerikalı finans mühendislerinin son ve en inovativ ürünüydü.

Finansal mühendisler, 90 milyonun üzerindeki Amerikalının hayat sigortasına sahip olduğunu biliyorlardı. Fakat bunlardan çoğunun sigorta primlerinin yüksekliğinden şikayetçi olduğunu, geri kalanlarınsa biran önce poliçe ödemelerini tamamlayıp sigorta şirketinden alacakları toplu parayı düşündüğünü farkettiklerinde hemen pazarı derinlemesine incelemeye koyuldular. Gelecek dönemlerdeki nakit akışlarının güçlülüğü onlara ilk ölüm bonolarının senaryosunu oluşturmaya sevketti.

Hayat sigortası poliçeleri bir havuzda toplanıyor, burada paketlenerek yani menkul kıymetleştirilerek yatırımcılara satılıyor.

Sigorta poliçeleri sahipleri tarafından önce fonlara devrediliyor. Fonlar poliçe sahibinin o güne kadar yaptığı toplam prim ödemesini belli bir getiri oranıyla geri ödüyor. Devralınan poliçelerin dönemsel prim ödemeleri, tavan noktaya yükseltilerek ödenmeye devam ediyordu. Ta ki poliçe sahibi ölene kadar. Poliçe sahibi öldüğünde alınan yüksek ölüm tazminatı fona gelir kaydediliyordu.

Anlaşılacağı üzere fonun senaryosunda basit bir kumar yatıyor: Ölüm ne kadar çabuk olursa, kazanç da o kadar yüksek olacak.

Wall Street'in büyük bankaları ise şunu yapıyor. Önce poliçeleri satın alıyor, sonra bir havuzda topluyor, havuzu belli büyüklükte paketler şeklinde bölerek ölüm bonolarını yaratıyor ve en önemli müşterisi olan Emeklilik kuruluşlarına satıyor. Emeklilerin ödemelerini yapan emeklilik fonlarının, gelirlerinin bir kısmının erken ölen emeklilerden sağlanabiliyor olması, finansal ürünlerin nasıl ezoterik bir hal aldığını fazlasıyla gösteriyor sanırım.

Ölüm bonolarının etik açıdan değerlendirmesini yapmadan önce şu gerçeği bilmekte fayda var. Sigorta şirketleri, müşterilerin tüm tasarruflarını ceplerine indirmek için, dönemsel ödemeleri (premium) sürekli arttırarak, onları tahakkuka düşmeye zorladığı artık karşı çıkılmayan bir olgu haline gelmiştir. Bu bonolar müşteriler açısından bakıldığında, tahakkuklara karşı bir "hedge" aracı gibi görünmektedir. Fakat bu, sigorta şirketleri açısından önemli bir kaybı da beraberinde getirmekte. Poliçe ödemelerinin düzenli yapılması gerektiğini sürekli teşvik eden şirketler, fonlar tarafından en tepe noktadan ve düzenli olarak yapılan ödemelerden son derece rahatsızdırlar. Çünkü poliçe sahibinin ölmesi halinde yapılan tazminat ödemeleri sigorta şirketlerinin faaliyet giderlerini yüksek hızla arttırmaktadır. Şu an sistemin bu noktadaki açığı henüz kapatılmasa da, dünyanın en zenginlerinden olan W.Buffet'ın, 8 milyar $'ı sigorta poliçelerine yatırması piyasa realitesinin yönünü göstermektedir.

Organize piyasası olmayan bu bonolara, yakında Moody's tarafından rating verileceği ve pazarın yatırım fonlarına açılarak elektronik müzayedeye geçileceği son duyumlar arasında.

Subprime krizinden en az yarayla kurtulan yatırım bankası Goldman Sachs, -aynı zamanda ölüm bonolarının kaşifi, pazarı ne kadar önemsediğini bir ölüm endeksi oluşturarak göstermiş durumda. Goldman, 65 olan ortalama ölüm yaşını izleyen poliçeler üzerine yazılmış tahakkuk swaplarını (default swap) bile yatırımcılara satmaya başladı.

Sigorta sektöründeki bu derin istismara rağmen, pazarın 2007 yılında 30 milyar $'a büyüdüğü de aşikardır. Londra ve Almanya'da da hızla büyüyen sektörün diğer ülkelere sıçraması an meselesi. Ülkemizde ise sigorta sektörü henüz emekleme dönemininde. İnsan hayatına verilen önemin azlığının, hayat sigortalarının ölüm tazminatlarına da yansıması, bu tür ürünlerin oluşması için yeterli senaryoların bulunmadığını gösteriyor.

Hiç yorum yok: