Bugünlerde herkes krizden söz ediyor. Finansal piyasalarda başlayıp emtia piyasalarına sıçrayan ekonomik çalkantı, tüm varlıklara büyük değer kayıpları yaşatıyor.
Bu krizle birlikte finansal göstergelerin hayatımızdaki önemi oldukça arttı. Yatırımcı olsun olmasın herkes sabah işine başlamadan önce, o gün açıklanacak indekslerin neler olduğunu kontrol ediyor. İş hayatının mücadele, pazarlık, risk ve karşılıklı ilişkiler üzerine kurulu çetrefilli yapısı, basit ve anlaşılması kolay indekslere, rakamlara ve göstergelere rahatlıkla indirgenebiliyor. Hal böyle olunca da, kendi finansal gerçekleriniz, borç ödeme ve satış kabiliyetiniz kadar, bu işlemlerin ulusal ve global değişimleri de önemli olmaya başlıyor.
Son günlerde hayatımıza giren bir gösterge de Baltık Dry Endeks. Bu endeks navlun fiyatlarındaki, yani gemi ile taşınan mallar için taşıyıcıya ödenen bedellerin zaman içindeki değişimini gösteriyor. 2008 yılı içinde %98 gerileme gösteren endekse bankacılar neden çok önem veriyorlar?
Çin’deki bir üreticinin, aldığı sipariş karşılığı olan malları İtalya’daki bir alıcıya gönderirken yaşayacağı sıkıntıyı düşünmeye çalışalım. Çinli üretici, malı gemiye yükledikten sonra, karşılığı olan satış bedelini alacağından nasıl emin olabilir? Sadece üretici değil, üreticiyi hiç tanımayan malı satın alacak alıcı da bu alışverişten şüphe duyacaktır. İşte, dış ticaretin ödeme kısmındaki bu tıkanıklığın aşılması için akreditif denilen bir ödeme sistemine başvurulmaktadır.
Peki, akreditif (letter of credit) nasıl çalışır?
Farklı ülkelerde bulunan bir alıcı ve satıcının, 100.000 $ tutarındaki bir malın satışı için anlaşmaya vardıklarını düşünelim. Satıcı, göndereceği malın bedelini alacağından emin olmak için alıcıdan bir garanti ister. Alıcı çalıştığı bankaya giderek 100.000 $’lık bir akreditif açılması talebinde bulunur. Banka akreditif tutarının %1-8’i arasında değişen bir komisyon karşılığı, alışverişin koşullarını içeren standart bir belge hazırlayıp satıcının bankasına gönderir. Alıcının bankası, bu gönderdiği belgede, belirtilen şartlar dahilinde 100.000 $ tutarındaki malın gemiye yüklenmesi durumunda karşılığını ödeyeceğini garanti eder. Belgeleri alan satıcının bankası, durumu müşterisine bildirir ve malı gemiye yükledikten sonra bedelini kendisine ödeyeceğinin taahhüdünü verir. Kendi bankasından aldığı güvenle malları gemiye yükleyen alıcı, bedeli bankasından tahsil eder ve gemi satıcının ülkesine doğru yola çıkar. Belgelerdeki şartların tam olarak yerine getirildiğini gören alıcının bankası ise satış bedeli olan 100.000 $’ı satıcının bankasına göndererek süreci tamamlar.
Dış ticarette ödeme garantisi anlamına gelen akreditifler aynı zamanda navlun bedellerinin finansmanına da hizmet etmektedir. Küresel kriz sonrası bankaların birbirlerine borç vermeyi durdurmuş olmaları, bankalar açısından şeref mektubu sayılan akreditiflerin de karşı bankalar tarafından kabul edilmemesi sonucu doğurmuştur. Bankaların birbirlerine karşılıklı olarak güvenmemeleri, Baltık Dry endeksinin düşüşünün arkasındaki en temel sebeptir.
Amerika’dan Çine, Rusya’dan Hindistan’a kadar, petrol, maden, tahıl ve tüketim malları ihraç eden birçok ülke, finansal krizin bankalardan reel sektöre sıçraması sonrası satışlarında büyük düşüşler yaşamaktalar. Bankalar artık dış ticaret işlemlerini finanse etmek istememekte ya da akreditifler için yüksek komisyon talep etmektedirler. Akreditiflerdeki azalma talepteki düşüşle birleştiğinde, global ticareti tehdit eder hale gelmiştir.
Dünya ticaret rakamlarının gelecek yıl düşmesi öngörülüyor. Bu 1982’den beri ilk düşüş olacak. Global ticaretin gelecekteki seyrinin ne olacağı konusundaki belirsizlikler de giderek artıyor. Dünya Bankası’nın özel krediler bölümü International Finance Corp’un yöneticisi S.Stevenson bu durumu, yaklaşan bir tusunamiyi plajda oturarak seyretmek olarak tanımlıyor. Ya büyük savaşlar, ya da 1970’deki gibi petrol krizleri sonrasında yavaşlayan dünya ticareti, bugün bankaların kredi vermeyi durdurması sonucu ortaya çıkmış durumda. Yani bankalardan sonra reel kesim de iflasa doğru sürükleniyor.
13.6 trilyon $’lık dünya mal ticaretinin %90’ı akreditifler, benzeri formlar ve ticari kredi sigortaları ile yapılıyor. Akreditifler ise, en ücra yerlerdeki şirketler arasında bile büyük işlemlerin yapılmasını olanak sağlayan yaygın bir garanti türü. Fakat bankaların birbirine güvenmemesi ve ödemenin yapılacağından emin olamaması nedeniyle bu yüzyıllık sistem çökme noktasına geldi. Uluslar arası ticarette güvensizliğin artması ödemelerde garanti gereksinimini arttırsa da, bankaların likidite problemleri nedeniyle akreditif komisyonlarını yükseltmesi açmazı daha da arttırmaktadır.
Deutsche Bank’ın dış ticaret direktörlerinden U.Noll, akreditif komisyonlarının Çin ve Türkiye’deki alıcılar için 3 katına, Pakistan, Arjantin ve Bangladeş’teki alıcılar için 2 katına çıktığını belirtiyor. Deutsche Bank'ın Türkiye ve Çin’e uyguladığı akreditif komisyonu oranı şu an için %1.5 düzeyinde.
Bugün dünya ticaretinin %90’dan fazlası gemilerle sağlanmaktadır. Krizin öfkeli hale getirdiği bankaların şu an için düşünecekleri en son şey kredi vermek. Krizin başladığı ilk günden bu yana yazılan yaklaşık 600 milyar $’lık zarar düşünülürse, bunda haksız sayılmazlar. Fakat ülkelerin servetlerinin artışı veya azalışının direk olarak denizcilik sektörü tarafından belirlendiği gerçeği altında, bankaların sıkı kredi politikalarının dünyayı nereye götüreceği gerçekten merak konusu.
Bu krizle birlikte finansal göstergelerin hayatımızdaki önemi oldukça arttı. Yatırımcı olsun olmasın herkes sabah işine başlamadan önce, o gün açıklanacak indekslerin neler olduğunu kontrol ediyor. İş hayatının mücadele, pazarlık, risk ve karşılıklı ilişkiler üzerine kurulu çetrefilli yapısı, basit ve anlaşılması kolay indekslere, rakamlara ve göstergelere rahatlıkla indirgenebiliyor. Hal böyle olunca da, kendi finansal gerçekleriniz, borç ödeme ve satış kabiliyetiniz kadar, bu işlemlerin ulusal ve global değişimleri de önemli olmaya başlıyor.
Son günlerde hayatımıza giren bir gösterge de Baltık Dry Endeks. Bu endeks navlun fiyatlarındaki, yani gemi ile taşınan mallar için taşıyıcıya ödenen bedellerin zaman içindeki değişimini gösteriyor. 2008 yılı içinde %98 gerileme gösteren endekse bankacılar neden çok önem veriyorlar?
Çin’deki bir üreticinin, aldığı sipariş karşılığı olan malları İtalya’daki bir alıcıya gönderirken yaşayacağı sıkıntıyı düşünmeye çalışalım. Çinli üretici, malı gemiye yükledikten sonra, karşılığı olan satış bedelini alacağından nasıl emin olabilir? Sadece üretici değil, üreticiyi hiç tanımayan malı satın alacak alıcı da bu alışverişten şüphe duyacaktır. İşte, dış ticaretin ödeme kısmındaki bu tıkanıklığın aşılması için akreditif denilen bir ödeme sistemine başvurulmaktadır.
Peki, akreditif (letter of credit) nasıl çalışır?
Farklı ülkelerde bulunan bir alıcı ve satıcının, 100.000 $ tutarındaki bir malın satışı için anlaşmaya vardıklarını düşünelim. Satıcı, göndereceği malın bedelini alacağından emin olmak için alıcıdan bir garanti ister. Alıcı çalıştığı bankaya giderek 100.000 $’lık bir akreditif açılması talebinde bulunur. Banka akreditif tutarının %1-8’i arasında değişen bir komisyon karşılığı, alışverişin koşullarını içeren standart bir belge hazırlayıp satıcının bankasına gönderir. Alıcının bankası, bu gönderdiği belgede, belirtilen şartlar dahilinde 100.000 $ tutarındaki malın gemiye yüklenmesi durumunda karşılığını ödeyeceğini garanti eder. Belgeleri alan satıcının bankası, durumu müşterisine bildirir ve malı gemiye yükledikten sonra bedelini kendisine ödeyeceğinin taahhüdünü verir. Kendi bankasından aldığı güvenle malları gemiye yükleyen alıcı, bedeli bankasından tahsil eder ve gemi satıcının ülkesine doğru yola çıkar. Belgelerdeki şartların tam olarak yerine getirildiğini gören alıcının bankası ise satış bedeli olan 100.000 $’ı satıcının bankasına göndererek süreci tamamlar.
Dış ticarette ödeme garantisi anlamına gelen akreditifler aynı zamanda navlun bedellerinin finansmanına da hizmet etmektedir. Küresel kriz sonrası bankaların birbirlerine borç vermeyi durdurmuş olmaları, bankalar açısından şeref mektubu sayılan akreditiflerin de karşı bankalar tarafından kabul edilmemesi sonucu doğurmuştur. Bankaların birbirlerine karşılıklı olarak güvenmemeleri, Baltık Dry endeksinin düşüşünün arkasındaki en temel sebeptir.
Amerika’dan Çine, Rusya’dan Hindistan’a kadar, petrol, maden, tahıl ve tüketim malları ihraç eden birçok ülke, finansal krizin bankalardan reel sektöre sıçraması sonrası satışlarında büyük düşüşler yaşamaktalar. Bankalar artık dış ticaret işlemlerini finanse etmek istememekte ya da akreditifler için yüksek komisyon talep etmektedirler. Akreditiflerdeki azalma talepteki düşüşle birleştiğinde, global ticareti tehdit eder hale gelmiştir.
Dünya ticaret rakamlarının gelecek yıl düşmesi öngörülüyor. Bu 1982’den beri ilk düşüş olacak. Global ticaretin gelecekteki seyrinin ne olacağı konusundaki belirsizlikler de giderek artıyor. Dünya Bankası’nın özel krediler bölümü International Finance Corp’un yöneticisi S.Stevenson bu durumu, yaklaşan bir tusunamiyi plajda oturarak seyretmek olarak tanımlıyor. Ya büyük savaşlar, ya da 1970’deki gibi petrol krizleri sonrasında yavaşlayan dünya ticareti, bugün bankaların kredi vermeyi durdurması sonucu ortaya çıkmış durumda. Yani bankalardan sonra reel kesim de iflasa doğru sürükleniyor.
13.6 trilyon $’lık dünya mal ticaretinin %90’ı akreditifler, benzeri formlar ve ticari kredi sigortaları ile yapılıyor. Akreditifler ise, en ücra yerlerdeki şirketler arasında bile büyük işlemlerin yapılmasını olanak sağlayan yaygın bir garanti türü. Fakat bankaların birbirine güvenmemesi ve ödemenin yapılacağından emin olamaması nedeniyle bu yüzyıllık sistem çökme noktasına geldi. Uluslar arası ticarette güvensizliğin artması ödemelerde garanti gereksinimini arttırsa da, bankaların likidite problemleri nedeniyle akreditif komisyonlarını yükseltmesi açmazı daha da arttırmaktadır.
Deutsche Bank’ın dış ticaret direktörlerinden U.Noll, akreditif komisyonlarının Çin ve Türkiye’deki alıcılar için 3 katına, Pakistan, Arjantin ve Bangladeş’teki alıcılar için 2 katına çıktığını belirtiyor. Deutsche Bank'ın Türkiye ve Çin’e uyguladığı akreditif komisyonu oranı şu an için %1.5 düzeyinde.
Bugün dünya ticaretinin %90’dan fazlası gemilerle sağlanmaktadır. Krizin öfkeli hale getirdiği bankaların şu an için düşünecekleri en son şey kredi vermek. Krizin başladığı ilk günden bu yana yazılan yaklaşık 600 milyar $’lık zarar düşünülürse, bunda haksız sayılmazlar. Fakat ülkelerin servetlerinin artışı veya azalışının direk olarak denizcilik sektörü tarafından belirlendiği gerçeği altında, bankaların sıkı kredi politikalarının dünyayı nereye götüreceği gerçekten merak konusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder