Geçen hafta dünya basınında yer alan bazı haberlerde, Avrupa Birliği’nin iki büyük gücü Almanya ve Fransa’nın sadece bankaları değil, bankaların yer aldığı ülkeleri komple kamulaştırmayı düşünmeye zorlanabileceği yazıldı. Resesyonun ağırlığı altında ezilen birlik ülkeleri “de facto kamulaştırma”nın kurbanı olmak üzere.
Konunun politik ve sosyal açılımlarını her zaman olduğu gibi uzmanlarına bırakarak, finansal yönü üstünde durmaya çalışalım. Bu fikri ileri süren kişi Almanya Ekonomi Bakanı P.Steinbruesck. Bakan, 16 birlik ülkesinin bazılarında sıkıntıların arttığını ve yardıma ihtiyacı olduklarını belirtiyor.
Fransız yetkililer ise piyasa reaksiyonlarından endişeliler. Özellikle İrlanda, Yunanistan ve İspanya hükümetlerinin ihraç ettiği hazine bonolarını alan yatırımcıların tahakkuk riskine karşı satın aldıkları kredi tahakkuk swap’larının (credit default swap-CDS) maliyetlerinin artması, bonoların faizlerini de arttırmaya başladı. Rekor seviyelere ulaşan CDS giderleri, bono spread’lerini bu ülkeler açısından karşılanamaz düzeylere çıkarıyor.
Avrupa Birliği uzmanları, geçen yıl Eylül ayında, Lehman Brothers’ın çökmesiyle meydana gelen tahribatın bir benzerinin Avrupa bono piyasaları için de olabileceğinde endişeliler. Avrupa Merkez Bankası (ECB) yönetim kurulu üyesi L.B.Smaghi, piyasalardaki güvensizliğin ülkelere güvensizlik haline dönüştüğünü vurguluyor. Böyle bir durumda, İrlanda’nın ya da Yunanistan’ın tahakkuka düşmesinin karşılığı piyasalarda anlamını bulur şeklindeki bir yaklaşımın beraberinde daha büyük riskler getireceği açıktır. Üstelik serbest piyasa çözer düşüncesinin Lehman’da sonuç vermediği gibi denenmiş bir örnek dururken.
İşte bu noktada birliğin iki büyük lokomotifi Almanya ve Fransa’nın korkusu, kamu açıklarının artması sonucunda bu ülkelerin bonolarından uzak durulması. Böyle bir durumun bölgesel krizin fitilini yakacağından endişeleniliyor.
Finansal analistler, böyle bir durumda birliğin küçük ülkelerinin kamulaştırılmasının hayati önemde olduğunu söylüyorlar. Sistemin bir tarafının çökmesine izin verilmesi, bir süre sonra tamamının çökmesi anlamına gelecektir.
Finansal krizin başlamasıyla, hükümetlerden bankalara yapılan likidite pompalamasının 1.5 trilyon doları bulması, birliğin kamu açıklarının yeni bir balona dönüşmesine neden oldu. Bununla birlikte bankalarda, 16.3 trilyon poundluk toksik varlığın olduğu söylentileri, endişeleri daha da arttırıyor.
Kriz, her gün yeni bir evreye giriyor. Yapılan tüm müdahaleler ateşi daha da körüklüyor. Ekonomik kriz doğru şekilde yönetilemezse tarihin en büyük sosyal krizine döneceği konusu şimdiden dile getirilmeye başlandı bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder