Döviz kurları üzerine yapılan işlemlerin yüksek hacmi göz önüne alındığında, en sıradan insanın bile bu öngörülemez pazarın içine girdiği kolayca fark edilebilir. Oynaklığın ve riskin bu kadar yüksek olduğu ama sıradan insanların da bu kadar kayıtsız davrandığı başka bir piyasa bulamazsınız. Herkes emsalsiz bir kur uzmanı gibi dövizler üzerinde işlem yapar. Önceleri klasik bir yatırım enstrümanı olarak görülen dövizler, değer saklama ve kazanmanın ilk adreslerinden biriyken, şimdilerde forex işlemler ile ansal olarak zenginliği yakalamanın riskli bir piyango bileti olarak görülmektedirler. Oysa uzmanların döviz piyasaları hakkında bildikleri tek bir gerçek vardır: Bu piyasa öngörülemez ve çok risklidir.
Finans piyasalarının içinde olan herkesin istisnasız duyduğu bir sorudur: Acaba döviz ne olur? Bir şirket yöneticisinden bir emekliye kadar herkes bir finansçı bulduğunda bu soruyu hemen yöneltir. Tabi cevap alması pek kolay değildir. Çünkü piyasalarda olanlar kuru tahmin etmenin pek kolay olmadığını bilirler. Bunun bir bilgi değil, bir falcılık olduğunu düşünürler. Fakat kur tahmini ne kadar astrolojik bir iş olursa olsun, görevleri gereği bunu yapmak zorunda olanlar vardır. Mesela başta bankalar olmak üzere birçok finansal kuruluş düzenli olarak kur tahminlerini yayınlayarak piyasaları bilgilendirirler. Peki bu tahminler ne kadar doğrudur dersiniz? Acaba bankalar döviz piyasalarının geleceğini görmede gerçekten güvenilir midir?
Bankalar son derece bilimsel olduğunu düşündükleri karmaşık modeller vasıtasıyla her gün kurların ne olacağını tahmin ederler. Peki ama bunların ne kadarı doğru çıkar?
Davranışçı finansın önemli kişilerinden Alman psikolog Gerd Gigerenzer bu soruya yanıt bulmak için 22 bankanın 20o1 ila 2010 yılları arasındaki döviz kuru tahminlerini inceler. Bankalar arasında JP Morgan, Bank of England, Bank of America ve Deutsche Bank gibi “kainatın” en büyük bankaları yer almaktadır. Finansın en büyük uzmanlarını çalıştıran bu bankaların tahminlerinin ne kadarı doğru çıkmıştır sizce?
10 yıllık süreçte yapılan tahminlerin %90’ı hatalıdır ve tahminlerdeki sapmalar %25 gibi büyük rakamlara ulaşmaktadır. Bu finansın uzmanları için berbat bir tablodur. Konuyla hiç ilgisi olmayan sıradan insanlar bile bundan daha iyisini yapabilirken en az 7 basamaklı ücretler karşılığı çalışan bu uzmanlar neden yanılmışlardır?
Bir uzmanı hataya götüren şey çoğu zaman bildiğini sandığı şeylerdir. Burada da bu durum değişmez. Bir analistin en iyi bildiği şeylerin başında finansın en temel birkaç konusundan biri sayılan belirsizlik ve risk gelir. Fakat psikolog Gerd Gigerenzer hatanın nedenlerini aradığında bu çarpıcı gerçekle karşılaşır: Analistler belirsizlik ve riskin ne olduğunu bilmemektedirler.
Hiç şüphesiz bu bilgisizliğin kurumsal payı büyüktür. Ekonomik modeller riski tarihi değerler, borsa hareketleri ve parasal değişimler ekseninde hesaplarlar. Ama belirsizlik, risklerin birçok kesişen faktörden dolayı hesaplanamaz olması nedeniyle, yüksek bir tehlike değişkeninin hesaplamalara dahil edilmesini gerektirir. Öngörülemezliğin hakim olduğu geleceği tahmin için geçmiş pek de güvenilecek bir referans değildir. İşte, bilimsel olarak tespit edilen verilerle hesaplanan riskler gelecekte olması muhtemel olayları yani belirsizliği hafife alır. Tahmin modellerine belirsizlik bileşenini eklemek istemezler. Şüphesiz bu daha fazla gelir elde etmek için girişilen ucuz bir yöntemdir. Fakat yine de etkilidir.
Bu tür bilimsel modellerin ortaya koyabileceği tek gerçek şey 2008 krizine odun atmaları olmuştur. Çünkü belirsizliğin risk ile karıştırılması krizin en önemli nedenlerinden biridir ve maalesef bugün de devam etmektedir.
Astronomi ile astrolojiyi aynı kefeye koyma ile belirsizlik ve riski birbirine karıştırmak arasında hiçbir fark yoktur. Öyleyse söyleyecek tek şey insanın neden bahsettiğini biliyor olması gerekliliğidir. Bir tahmin, hangi bilimsel modeller kullanılırsa kullanılsın, basit anlamda astrolojik bir saptamadır. Uzmanın böyle bir tahmini bilimsel olarak niteleyerek astronomi gibi sunması neden bahsettiğini bilmemek anlamına gelir. Bu şekilde bir anlayışın, bilimin popülerleştirilerek önemsizleştirilmesi şeklinde bir baca gazı üreteceği de asla hatırdan çıkarılmamalıdır. (2008 krizinden sonra klasik iktisat modellerinin yerden yere vurulmasının altında bu nedenin yattığı açıktır.)
Düşündürücü olan bugün hiçbir yatırımcının finansal kuruluşlardan gelen tahminlerle yatırım yapmadığı gerçeğidir. Ama bu tahminler yayınlanmaya devam etmektedir. Bundan daha düşündürücü olan ise piyasaların öngörülmesi imkansız her türlü davranışını, kullanıcılarının bile anlamadığı karmaşık matematik ile çözümlediğini sanan bir risk yönetim anlayışının giderek daha dominant hale gelmesidir.
Eğer gerçekten kendinizi önemli sorunlarla başa çıkacak kadar akıllı hissetmiyorsanız ama herkese de bunu yapıyor gibi görünmek zorundaysanız, yapmanız gereken tek bir şey vardır: Olmayacak işlerin peşinde koşmak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder