Finansal okuryazarlığı geliştirme yönlü çabaların önündeki en büyük engel hiç şüphesiz yaygın medya aracılığıyla sunulan ekonomi haberciliği. Haberlerin sunuluşu, yorumların yön göstericiliği ve analizlerin uzman dilinde her zaman büyük bir belirsizlik var. Tüm bu kavram ve çıkarım bilgeliğinin sıradan insanın ne işine yarayacağı pek anlaşılamıyor. Hatta insanlarda büyük bir kafa karışıklığı ve gelecek belirsizliği yarattığı bile söylenebilir. Peki ama sunulan bilgi neye hizmet ediyor?
Sıradan yatırımcının ilk amacı ekonomi yorumcularından elde edeceği bilgi ile finansal kararlarına yaratıcılık katmaktır. Ama ekonomi yorumcuları tarafından imal edilen bu bilgi o kadar baskın bir niteliktedir ki sıradan yatırımcı önemsizleştirilerek konunun dışına itilir. Adeta yorumcu sıradan yatırımcıyı kast sisteminin en alt basamağına itiverir. Kullanılan dildeki yapay uzmanlık, tıpkı zenginlerin, sofra adaplarının fakirlere anlatılarak öğretilemeyeceğine inanmaları gibi bir algılama içerir. Yani ekonomi yorumlarının da bir sofra görgüsü ve adaba uygunluğunun olacağına inanırlar. Oysa sıradan yatırımcının, zaten açlık sınırının altındaki geliriyle hayatta kalabilmek gibi bir imkansızı başarmış olduğu dikkate alınmaz. Ekonomi yorumcularının hayatta kalmayı başaramayacakları bir gelirle sıradan yatırımcı denilen insanların onurlarıyla yaşadıkları umursanmaz. Oysa eğer bir yorumcunun sıradan yatırımcıdan farklı olarak bildiği bir şey varsa bunun paylaşması gerekmez mi?
Şüphesiz bilginin, üyelerinin çoğu arasında büyük ölçüde eşit paylaşıldığı kabileler çok gerilerde kaldı. Belki onlara ilkel dememizin en büyük sebebi de bu bilgi paylaşımındaki eşitliktir. Bugünkü yüksek uygarlık seviyemizde artık daha fazla kişi daha fazla şey biliyor ama bu bilginin nasıl uygulanacağı ve diğerlerinin faydasına nasıl sunulacağı pek bilinmiyor. Ekonomi haberciliğimize baktığımızda ise şunu görüyoruz. Sıradan yatırımcının bilmesi gerekenden daha fazlası, bilgili olduğunu sanan biri tarafından tasarlanarak kayıtsız bir zorlamayla sıradan yatırımcıya sunuluyor. Dayatmayla sıradan yatırımcının anlayacağı ve yatırım kararlarını oluşturabileceği düşünülür. Ne kadar da harika değil mi?
Aslında sıradan yatırımcılar bu tür programları izleyerek yüzlerce endeks, veri ve göstergeyi öğrenirler. Uganda'da faiz oranlarının düşürüldüğünü, Fed'in edebiyattan tam not alan parasal politikalarını ya da Çin'in dış ticaret dengesini. Fakat burada önemli bir sorun var. Sıradan yatırımcının bu kavrayışı son derece yüzeyseldir. Tıpkı cep telefonunun nasıl kullanıldığını bilip işleyişi hakkında hiçbir şey bilmemek gibi. Sıradan yatırımcı ekonomi yorumcusunun ticari mal gibi paketlediği bilgiye uyum göstermeye çalışır. Bu durum sıradan yatırımcıyı alacağı yatırım kararları karşısında gittikçe daha güvensiz bir hale getirir. Sıradan yatırımcının öğrenme dengesi altüst olmuştur artık. Bundan sonra edineceği bilgi, kendi yaptıklarından da çok az şey öğrenmesi sonucunu getirecektir. İşte bu nokta maalesef finansal okuryazarlığın durduğu noktadır.
Söylediklerimizi basitçe özetleyerek son noktayı koyalım. Eğer bu ekonomi yorumcuları bir doğum uzmanı olsalardı, kendilerine, "tüm denemelerimize rağmen çocuğumuz olmuyor" şikayetiyle gelen bir aileye muhtemelen şu yanıtı vereceklerdir: "Üzülmeyin şekerim, mühim olan işlem hacmi!"
Ekonomi yorumcularının hayatta kalmayı başaramayacakları bir gelirle sıradan yatırımcı denilen insanların onurlarıyla yaşadıkları umursanmaz. Bu cümle her şeyi anlatıyor. Teşekkürler.
YanıtlaSilmükemmel bir yazı daha,teşekkürler.
YanıtlaSilÜzülmeyin şekerim, muhim olan işlem hacmi... Yegane özet!
YanıtlaSil