Son günlerin popüler konusu bankalar. Bankalarımız hakkında spekülatif haberlere her gün bir yenisi ekleniyor. Sıradan vatandaş da sosyal medyadan yorum ve çıkarımlarla bu anlamadığı dünyayı değerlendirerek karmaşaya karmaşa ekliyor. Ortada büyük bir sorun var ve böyle devam ederse bilgisizliğimiz yine başımıza iş açacak. Neyi mi bilmiyoruz; bankanın ne demek olduğunu.
Bankanın ne olduğu konusunda birçok tanım verilebilir. Paranızı saklayan kuruluş, başkasının parasıyla para kazanan şirket, fazla fonu olanı eksik fonu olanla buluşturan şirket ya da para ticareti yapan kuruluş. Bunlar gibi daha birçok tanım sıralayabilirsiniz. Fakat banka bunların hiçbir değildir. Bankanın iki sözcükten oluşan basit bir tanımı vardır: Güven kuruluşu.
Bu sözü reklam spotlarında duymuşsunuzdur mutlaka ama anlamının ne olduğunu bilenin şu aralar maalesef olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Yıllar önce ABD Merkez Bankası FED'in koridorlarında, merkez bankacıların "Aman bu gerçeği ticari bankacılara söylemeyelim" dedikleri şeydir güven kuruluşu. İşte şimdi size o gerçeği açıklıyoruz.
Diyelim ki biraz paranız var ve tasarruf yapmayı düşündünüz. Gideceğiniz yer bir bankadır. Çünkü bilirsiniz ki paranızı bankaya yatırdıktan sonra dilediğiniz zaman çekebilirsiniz. Bu gerçekten büyük bir lükstür. İşte sizin gibi tasarrufu düşünen insanlar paralarının hepsini bankalarımıza yatırmışlardır. Bankalarımıza sizin gibi vatandaşlar tarafından yatırılan para şu an için 1,1 trilyon liradır (Bu tutarın içinde yabancı paraların da olduğu gözden kaçırılmamalıdır). Yani bu paraları yatıranlar her kimse, istedikleri zaman bankalarına giderler ve paralarını çekebilirler.
Bankalar paranızı yatırdığınız için size üste para bile öderler. Faiz dediğimiz bu parayı kredi verdikleri kişilerden elde ederler. Araba, ev ya da şirket işleri için paraya ihtiyacı olanlar bankaya giderler ve bankadan borç alırlar. Fakat burada küçük bir ayrıntı var. Banka, sizin gibi verdiği parayı her an gidip isteyemez. Kredi verdiği kişilerle on yıla kadar uzayan vadelerle geri alım sözleşmeleri imzalar. Sonra da sizin paranızı geri almak için o sürenin dolmasını bekler. Bankalarımızın, müşterilere verdiği kredilerin toplam tutarı şu an için 1,1 trilyon liradır. Ne kadar ilginç değil mi, sizin yatırdığınız para ile verilen kredi miktarı aynı. Ama burada şaşılacak bir şey yok, bankacılığın tanımı da zaten bu değil mi?
Siz bunu düşünedurun, ABD Merkez Bankası çalışanlarının aklına bir gün şeytanca bir soru takılır: Eğer topladığımız tüm parayı kredi verdiysek ve kredileri hemen geri çağıramayacaksak, parasını çekmek için gelenlere hangi parayı vereceğiz?
İşte Merkez Bankacıların, diğer bankacıların ve tabi ki sıradan vatandaşın öğrenmesini istemedikleri gerçek burada yatmaktadır. Bankaların kasasında çok az para vardır ve bu para mevduat sahiplerinin "minicik" bir bölümüne ödeme yapmaya yetebilir. Bu oran en iyimser tahminle %5'i geçmez. Şaşırdınız mı? Durun şaşırmayın, biraz daha bekleyin.
Bankalara para yatıran kişiler paralarını çekmeye gittiklerinde "emisyon hacmi" denilen bir gerçekle daha yüzleşmek zorunda kalırlar. Yeraltı tanrısı Hades'in ekonomik versiyonu olan Emisyon hacmi basitçe bir ülkedeki basılmış toplam parayı ifade eder. Daha açık söylersek nakit parayı. Ülkemiz için bu tutar 85 milyar liradır.
Şimdi hikayemizi tersten bir daha anlatalım. Parasını, hemen ödeme sözüne güvenerek bankaya yatıranların paralarını çekmeye gittiklerini düşünelim. Bankanın kasası müsait olsa da müşterilere ödenecek para emisyon hacmini geçemeyecektir. Yani 1,1 trilyon lira paranın sadece 85 milyarı ödenebilecektir. Bu da mudilerin yatırdığı paranın sadece %7,7'sinin ödeneceği anlamına gelir ki, geri kalanlar avuçlarını yalar. Bu para çekilirse ne geri kalanlar paralarını alabilir ne de kredilerini ödemek isteyenler ödeyebilir. Yani aslında ortada tek bir gerçek vardır: Var sandığımız para aslında yoktur!
Şimdi anladınız mı bankalar neden güven kuruluşudur. Çünkü aslında elinizdeki para gerçekte yoktur da o yüzden. Güven mekanizması işlediği sürece daha az insan parasını çekmek için bankaya gidecek ve sistem işleyecektir. Güven bozulduğunda ise herkes avucunu yalayacaktır. O nedenle bankalara güveni bozacak her türlü yaklaşım insanın kendi bacağına sıktığı kurşundur. Bacaksız yaşamanın mümkün, parasız yaşamanın mümkün olmadığını düşünenlerdensen, kurşunun nereye sıkıldığını sen tahmin et artık.
Ha bir de bankacılıkta güven benim için önemli değil diyorsan "iRRasyonel ve Oğulları Bankası Kollektif Şirketi" mevduatını kabul etmeye her zaman hazırdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder