Krizin neresindeyiz?.. Daha ne kadar derinleşecek?.. Neleri kaybedebiliriz?..
İki gün önce başladığımız dizinin ilk yazısında Japonya’nın, ikincisin de ise İngiltere’nin ekonomik çöküşlerinin odak noktalarını ortaya koyarak yukarıdaki soruların yanıtını okuyuculara bırakmıştık. Bugün aynı bakış açısıyla, İsviçre ekonomisindeki kara bulutlara neonlarımızı yakacağız.
Ülkenin önemli ekonomistleri, küresel mali krizin doğu Avrupa ülkelerinde şiddetini arttırması İsviçre’yi iflas riski ile burun buruna getirecek uyarısını şimdiden yapmaya başladılar bile. Cari fazla veren ülkelerin başında gelen İsviçre iflas korkusunu neden yaşıyor? Ekonominin temel kırılganlıkları nerede?
Ekonomist Arthur Schmidt’e göre en büyük tehdit, İngiltere örneğindeki gibi bankacılık sektörü kaynaklı. İsviçre bankaları doğu Avrupa ülkelerine milyarlarca euro kredi verdiler. Şu anda bu krediler tahmin edildiği üzere geri ödenemiyor.
Hırvatistan, Polanya ve Macaristan gibi ülkelerde kriz öncesi İsviçre frankı en cazibeli para birimiydi. Faiz oranının kuna, zloti ve forint’e göre çok düşük olması, gerek hane halkı gerekse küçük ve orta boy işletmelerin kullandıkları banka kredilerini, frank veya franka endeksli şekilde seçmelerine neden oldu. Hızla büyüyen ekonomilerin yükseliş dönemlerinde büyük bir balona dönüşen frank bazlı krediler, Macaristan’da tüm kredilerin %31’ini oluşturuyor. Aynı oran bireysel tüketici kredilerinde %60. Yani başka bir deyişle, ücreti forint üzerinden olan ve bir bankadan kredi kullanan Macar halkının %60’ı, farklı bir ülkenin para birimi olan frank üzerinden borçlanmış. Ülkemizdeki karşılığıyla döviz kredisi kullanmış.
Müşteriler krizde
Kurların ve faizlerin düşük olduğu dönemlerdeki para bolluğunun finansal krizle birlikte sona ermesi, bankalara borçlu olan müşterilerdeki stresin ilk işaretiydi. Ardından yerel para birimlerinin franka karşı ağır değer kayıpları geldi. Eylül ayı sonunda 100 Polonya zlotisi ile 46 frank alınırken, bugün 30 frank alınabiliyor. %35 olan kurdaki değer kaybı aynı zamanda kredi borçlarının son beş ay içinde %35 artması anlamına geliyor. Buna bir de yükselen kredi faizleri eklenince geri ödemeler üstesinden gelinemez bir hal alıyor. Şimdi asıl konumuza geri dönelim ve şu soruyu soralım. Doğu Avrupa ülkelerindeki bu sıkıntılar İsviçre’yi nasıl etkiliyor?
İsviçre bankaları ve offshore temsilcilikleri, doğu Avrupa bankalarına frank üzerinden krediler açtılar. Doğu Avrupa bankaları da bu paraları kendi müşterilerine konut veya nakit kredi olarak verdiler. Bu kredilerin faiz oranının yerel para birimlerine göre düşük olması en büyük cazibeleriydi. Kurdaki değişim makul seviyelerde devam ettiği sürece model başarılı oldu. Daha çok insan daha fazla frank endeksli kredi kullandı. Ama sistem şu anda işlemiyor. Küresel kriz tüm piyasalar gibi doğu Avrupa’yı da vurmuş durumda. Macar forinti son bir haftada develuasyon nedeniyle %35’e yakın değer kaybetti. Daha somut bir ifadeyle, Macaristan’ın İsviçre’ye olan borcu %35 arttı. Bu durum diğer doğu Avrupa ülkelerinde de farklı değil.
İsviçre’yi ne bekliyor?
Bank for International Settlements(BIS) rakamlarına göre piyasadaki frank kredilerin toplam tutarı 675 milyar dolar. Bunların 150 milyar doları İsviçre, 80 milyar doları İngiltere, 430 milyar doları offshore kaynaklı. Bu kredilerin şu an ne kadarının battığı bilinemiyor ama %20 gibi düşük düzeylerde bile İsviçre bankalarının çok büyük zararlar yazacakları ortada. Şiddetin daha büyük olması halinde ise bankaların kamulaştırılması en yakın ihtimal.
İsviçre bankalarının görmezden geldikleri riskler ve kar hırsı, düzenleyici otoritelerin de ihmali eklenince bugünkü balonu yarattı. Şeffaflığın hala yetersiz olduğu İsviçre bankacılık sistemindeki toplam zararın çok yakında ülkenin milli gelirini aşacağı düşünülüyor. Bu da İsviçre’nin İzlanda gibi iflas edebileceği anlamını taşıyor. Hemen ardından gelecek frankın devaluasyonu ve ülke ratinginin düşürülmesi ise ülke de tam bir travma etkisi yaratabilir. Bunun sonucunda ise olacak tek şey para biriminin değiştirilerek euro’ya geçilmesi.
Tüm bu olumsuzlukların çok yakın olduğunu gösteren en önemli gelişme ise Şubat başında geldi. İsviçre merkez bankası politika değişikliğine giderek, ilk kez dolar cinsinden borçlanacağını duyurdu. Böyle bir değişimin nedeni konusunda tatmin edici bir cevap henüz verilmiş değil. Sanırız ağır bir döviz krizi kapıda.
İki gün önce başladığımız dizinin ilk yazısında Japonya’nın, ikincisin de ise İngiltere’nin ekonomik çöküşlerinin odak noktalarını ortaya koyarak yukarıdaki soruların yanıtını okuyuculara bırakmıştık. Bugün aynı bakış açısıyla, İsviçre ekonomisindeki kara bulutlara neonlarımızı yakacağız.
Ülkenin önemli ekonomistleri, küresel mali krizin doğu Avrupa ülkelerinde şiddetini arttırması İsviçre’yi iflas riski ile burun buruna getirecek uyarısını şimdiden yapmaya başladılar bile. Cari fazla veren ülkelerin başında gelen İsviçre iflas korkusunu neden yaşıyor? Ekonominin temel kırılganlıkları nerede?
Ekonomist Arthur Schmidt’e göre en büyük tehdit, İngiltere örneğindeki gibi bankacılık sektörü kaynaklı. İsviçre bankaları doğu Avrupa ülkelerine milyarlarca euro kredi verdiler. Şu anda bu krediler tahmin edildiği üzere geri ödenemiyor.
Hırvatistan, Polanya ve Macaristan gibi ülkelerde kriz öncesi İsviçre frankı en cazibeli para birimiydi. Faiz oranının kuna, zloti ve forint’e göre çok düşük olması, gerek hane halkı gerekse küçük ve orta boy işletmelerin kullandıkları banka kredilerini, frank veya franka endeksli şekilde seçmelerine neden oldu. Hızla büyüyen ekonomilerin yükseliş dönemlerinde büyük bir balona dönüşen frank bazlı krediler, Macaristan’da tüm kredilerin %31’ini oluşturuyor. Aynı oran bireysel tüketici kredilerinde %60. Yani başka bir deyişle, ücreti forint üzerinden olan ve bir bankadan kredi kullanan Macar halkının %60’ı, farklı bir ülkenin para birimi olan frank üzerinden borçlanmış. Ülkemizdeki karşılığıyla döviz kredisi kullanmış.
Müşteriler krizde
Kurların ve faizlerin düşük olduğu dönemlerdeki para bolluğunun finansal krizle birlikte sona ermesi, bankalara borçlu olan müşterilerdeki stresin ilk işaretiydi. Ardından yerel para birimlerinin franka karşı ağır değer kayıpları geldi. Eylül ayı sonunda 100 Polonya zlotisi ile 46 frank alınırken, bugün 30 frank alınabiliyor. %35 olan kurdaki değer kaybı aynı zamanda kredi borçlarının son beş ay içinde %35 artması anlamına geliyor. Buna bir de yükselen kredi faizleri eklenince geri ödemeler üstesinden gelinemez bir hal alıyor. Şimdi asıl konumuza geri dönelim ve şu soruyu soralım. Doğu Avrupa ülkelerindeki bu sıkıntılar İsviçre’yi nasıl etkiliyor?
İsviçre bankaları ve offshore temsilcilikleri, doğu Avrupa bankalarına frank üzerinden krediler açtılar. Doğu Avrupa bankaları da bu paraları kendi müşterilerine konut veya nakit kredi olarak verdiler. Bu kredilerin faiz oranının yerel para birimlerine göre düşük olması en büyük cazibeleriydi. Kurdaki değişim makul seviyelerde devam ettiği sürece model başarılı oldu. Daha çok insan daha fazla frank endeksli kredi kullandı. Ama sistem şu anda işlemiyor. Küresel kriz tüm piyasalar gibi doğu Avrupa’yı da vurmuş durumda. Macar forinti son bir haftada develuasyon nedeniyle %35’e yakın değer kaybetti. Daha somut bir ifadeyle, Macaristan’ın İsviçre’ye olan borcu %35 arttı. Bu durum diğer doğu Avrupa ülkelerinde de farklı değil.
İsviçre’yi ne bekliyor?
Bank for International Settlements(BIS) rakamlarına göre piyasadaki frank kredilerin toplam tutarı 675 milyar dolar. Bunların 150 milyar doları İsviçre, 80 milyar doları İngiltere, 430 milyar doları offshore kaynaklı. Bu kredilerin şu an ne kadarının battığı bilinemiyor ama %20 gibi düşük düzeylerde bile İsviçre bankalarının çok büyük zararlar yazacakları ortada. Şiddetin daha büyük olması halinde ise bankaların kamulaştırılması en yakın ihtimal.
İsviçre bankalarının görmezden geldikleri riskler ve kar hırsı, düzenleyici otoritelerin de ihmali eklenince bugünkü balonu yarattı. Şeffaflığın hala yetersiz olduğu İsviçre bankacılık sistemindeki toplam zararın çok yakında ülkenin milli gelirini aşacağı düşünülüyor. Bu da İsviçre’nin İzlanda gibi iflas edebileceği anlamını taşıyor. Hemen ardından gelecek frankın devaluasyonu ve ülke ratinginin düşürülmesi ise ülke de tam bir travma etkisi yaratabilir. Bunun sonucunda ise olacak tek şey para biriminin değiştirilerek euro’ya geçilmesi.
Tüm bu olumsuzlukların çok yakın olduğunu gösteren en önemli gelişme ise Şubat başında geldi. İsviçre merkez bankası politika değişikliğine giderek, ilk kez dolar cinsinden borçlanacağını duyurdu. Böyle bir değişimin nedeni konusunda tatmin edici bir cevap henüz verilmiş değil. Sanırız ağır bir döviz krizi kapıda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder