Ekonomi kanallarına her sabah göz attığınızda finansal astrologların yorumları ile karşılaşıyorsunuz. Destekleri, dirençleri, kur ve endeks tahminlerini öğrenerek piyasaların gün içinde nasıl hareket edeceğini görüyorsunuz. Gelişmiş yazılımlar ile yapılan bu matematiksel hesaplamalara inanmamak elde değil. Bir de konuşan kişi "uzman" olunca. Artık yapacağınız tek şey kalıyor geriye, inanmak. Fakat finansal piyasaların ruhuna biraz meraklı biriyseniz, akşam eve döndüğünüzde, sabah dinlerken not ettiğiniz tahminlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini öğrenmek isteyebilirsiniz. Fakat göreceğiniz şeyin ne olduğunu size söyleyebiliriz. Tahminlerin bir teki bile doğru çıkmayacak. Deneyin, göreceksiniz.
"Ama siz de çok insafsızsınız" diyenler olacaktır. "Adamcağız nerden bilsin borsanın o gün çalışmayacağını kuzum!" İşte, biz de tam bunu diyoruz. Tıpkı o gün borsanın hizmet vermemesinin hiçbir program tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı gibi sayısız değişkenden etkilenen ekonominin, tarihi analizlerle öngörülmesi de mümkün değildir. Peki ama insanlar bu analizleri dinlerken nasıl düşünmesi gerekiyor öyleyse?
Sorun biraz da düşünce sistemimizdeki bir algılama hatasından kaynaklanıyor. Akıllı sandıklarımızın sahtekar, sahtekar sandıklarımızın akıllı olabileceğini düşünememek gibi psikolojik bir değerlendirme yanlışlığı yapıyoruz.
Dennis Nilsen, on beş kişiyi öldürüp dolabında saklamıştı. Jeffrey Dahmer ise on yedi kişiyi öldürüp cesetlerin bazı kısımlarını yemişti. Yakalandıklarında psikolojilerinin bozuk olduğuna herkes emindi. Sokaktaki insan haklı görünüyordu ama gerçek öyle değildi. Mahkemenin yaptırdığı tetkiklerde her iki katilde de manik-depresif bir bozukluk olmadığı, şizofreni belirtisi taşımadığı, ilaç veya fiziksel bir rahatsızlığa bağlı herhangi bir ruhsal hastalık göstermedikleri görüldü. Yani her iki seri katil de modern psikiyatri tanı ölçütlerine göre normaldi.
Buna karşın David Koresh, Jim Jones gibi yüzlerce kişinin ölümüne neden olan tarikat liderleri başta olmak üzere birçok sahtekar, karizmatik kişilikleri nedeniyle yıllarca normalmiş gibi değerlendirilmişlerdir. İnsanların güvenini kötüye kullanan bu sahtekarlar aslında psikolojik olarak hasta kişilerdi. Fakat ne yazık ki sokaktaki insan akıllıları deli, delileri akıllı sanmada yine başarılı olmuştu.
Finansal okur yazarlığı henüz "lale soğanı çılgınlığı" seviyesinde olan sokaktaki vatandaş için bu tür uzman bilginin mutlak gerçek gibi sunulması oldukça tehlikelidir. Uzman görünüşü altındaki kişilerin kendi matematiksel fantezilerine aşırı derecede inanmış görünüşleri insanları da etkilemektedir. Coşkulu ve karizmatik duruşları da eklenince bu tür kişilerin ne tür bir psikoloji ile bu tür tahminleri yaptıkları gözden kaçırılıyor. Yani kendi yatırım dünyamızın Jim Jones'larını, David Koresh'lerini yaratmış oluyoruz.
Kurbanlarından para elde etmek için onları kandıran birinin sahtekarlığına inancımız tamken; bu tür yorumları, diğer kanalların evlenme programları verdiği saatlerde, hemen hemen aynı entellektüellik seviyesine sahip izleyicilere sunmak sahtekarlık, paranoyak bir sanrı ya da psikotik bir bozukluk değil de nedir öyleyse?
Unutulmamalıdır ki, gelişen bir piyasada güven sahtekarları her zaman olacaktır. Önemli olan kendimizi bunlardan nasıl koruyacağımızdır. Anthony Storr gibi bazı psikoloji otoritelerine göre kendisi de bir güven sahtekarı olan Carl Gustav Jung'un toplumda bilinenden çok daha fazla şizofren olduğu fikrine inanmamak elde değil. O nedenle görev yine sokaktaki insana düşüyor. Hiçbir kanıtı olmayan ve eleştirel olarak incelemeye açık olmayan teknik analiz gibi "finansal inanç" sistemlerine artık itibar edilmemelidir. Finansal okuryazarlığı geliştirmek, hem korunmanın hem de yatırımlardan kazanç elde etmenin tek yoludur.
Kuşkusuz bu yazılanları kaba bularak bir kalemde silecekler mutlaka olacaktır. Ama emin ol, sen desteği, direnci, Fibonacci'yi öğreneyim derken; borsada bir kişiye yedi keriz düşüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder