Finansal kuruluşların gösterişli yapısı üniversitelerden yeni mezun gençleri cezbetmeye devam ediyor. Reklama düşkün finans şirketlerinde çalışmak için herkes kuyrukta. Herkes bu ışıltılı dünyanın içinde yer almak istiyor. Makina mühendisi makinalarla, elektronik mühendisi devrelerle veya matematikçi denklemlerle ilgilenmek yerine parayla ilgilenmeyi tercih ediyor. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Fakat mesleki idealler bir yana bırakılarak girilen bu yolculuk zaman içinde mutsuzluğu da beraberinde getiriyor. Finans sektörünün hiç de uzaktan göründüğü gibi parlak bir dünya olmadığı anlaşılıyor. Basit bir iç hesaplaşma ve yüzleşmede bile kişiliğin uğradığı tahribat kolayca ortaya çıkabiliyor. Sonrasında da kırılma, yılma, stres ve mücadele ile dolu günler başlıyor. Finans dünyasının uzaktan göründüğü gibi olmadığı anlaşılıyor. Herkese eşit şans verildiği söylense de hiç de öyle olmadığı kısa sürede ortaya çıkıyor. Birçok insan gençlik hayallerini unutup yıllarca aynı pozisyonda çalışmayı sürdürüyor. İster istemez insanın aklına şu soru geliyor: Finans dünyasında başarılı olmanın bir formülü yok mu? Belki de tüm gençliğini adadığı mesleğini bırakıp finans sektörünü seçenlerin bilmesi gereken bir şey yok mu?
Finans dünyasına adım atmayı düşünen farklı mesleklerden gençlere finans dünyasının altın anahtarının ne olduğunu söylemeden önce iRRasyonel'e gönderilen bir okur mesajını paylaşalım istiyoruz: "Finansal piyasalarda üç ayımı doldurdum. Üniversitede iken finansal piyasalara atılmak için tabirimi mazur görün kuduruyordum. Neden? Oynayan grafikler, akan rakamlar, gösterişli bir dünya. Fakat makyaj iyi yapılmış. Bu piyasalar bilimin sözünün geçmediği, güzel Türkçe konuşan modern(!) insanların günü X destek ve Y direnç seviyeleri ile kurtardığı, sıradan vatandaşın kandırıldığı, kıvırmayı öğrendiğiniz bir yer! Uzman sıfatların kartvizitlerine bakıp göğüs kabarttığı, kamera karşısına geçmeyi başarı gördükleri bir yer!" Ne dersiniz, bu sektör temsilcisinin özeleştirisi sizce de çarpıcı değil mi?
İtiraf etmek gerekiyor ki bu açık sözlü eleştirinin herhangi bir yerinin hatalı olduğunu söylemek pek mümkün değil. Üstelik sektörün gerçek doğasını deşifre etmek yetisine sahip insan sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Gelin şimdi buradan hareketle finans dünyasına gireceklere altın kuralın ne olduğunu anlatmaya başlayalım: Marx&Spencer'in CEO'su Luc Vandevelde 2001 yılında 38 mağazalarını kapattığını ve böylece hissedarlara 2 milyar pound kazandırdığını açıklamıştı. Bu başarı karşılığında kendisine 15 milyon pound performans primi verilmişti. Finans dünyasında başarının altın kuralını anladım diye içinizden geçiriyorsanız biraz bekleyin. Hissedarlara ya da yatırımcılara para kazandırmanız sizi başarılı kılmaz. Sizi başarılı kılacak olan şey şudur: İki değerler sistemi arasındaki çelişkiye önem vermemek!
Luc Vandevelde o gün bu açıklamayı yaptığında binlerce insan grevdeydi. Çünkü işlerinden olmuşlardı. Fakat bu hiç önemli değildi. CEO'nun hizmetinde çalıştığı şirket için hakikat finansal mantıkta saklıdır. Yani hissedarların ne kazandığı önemlidir. Oysa işten çıkarılan insanlar için hakikat mesleki bir takdir ve ailesini geçindirmek için alacağı ücrettir. Yani varoluşsal bir gereklilik. İki değer sistemi arasında kalan CEO bir şeyi iyi bilir: Her iki anlam da semboliktir. Ne hissedarların daha çok kazanması ne de işsiz kalanların açlıktan ölecek olması gerçek hakikatler değildir. Ona göre hakikat karlılık, marjlar, endeksler ve kurlardır. Eğer rakamlar iyi değilse firma ölüyor demektir ve bundan daha önemli bir hakikat olamaz. Oysa öte tarafta , kazandıklarını hayatta kalmak için harcayan insanlar sırf CEO kadar hesap kitap yapmayı bilmedikleri için acımasızca çaresizliğe terk edilmişlerdir.
Sanıyoruz anlatabilmişizdir. Eğer öğrenmek için yıllarınızı verdiğiniz mesleğinizi bırakıp finans dünyasına girecekseniz şunu bilmeniz gerekir. Finans sektöründe başarının altın kuralı iki değerler sistemini de sembolizm düzeyine indirgeyebilmektir. Hakikat birilerinin daha fazla kazanması için birilerinin ölmesi değil, rakamların büyülü dünyasıdır. Başarılı CEO'ların ciddiyet ve pragmatizm örtüsü altında yaptıkları tek şey yerel ve insani gerçeklere temas etmeden soyut rakamlara dalıp gitmektir. İşte hepsi bu!
Mesleğini bırakıp finansçı olmayı düşünen üniversiteli! Paranın dilinin bilindiği bir sektörde çalışmak sana saygı getirecek diye bekliyorsan çok bekleme. Çünkü kimse "ünversiteli finansçı"sın diye sana saygı duymaz. Ama emin ol, işini iyi yapan bir çöpçüysen herkes sisteme lanet etse de sana derin bir saygı duyar; çünkü sen bir "üniversiteli" çöpçüsün!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder