Küresel hisse senetlerinin değerinden 11 trilyon dolar silindiği gündemin en çok konuşulan finans haberlerinin başında geliyor hiç şüphesiz. Bu büyüklükte bir paranın yok olması önemsiz bir olay olmasa gerek. Türkiye'nin milli gelirinin on katından fazla bir rakam. Bu kadar büyük bir rakam bir anda nereye gidebilir?
Bugün iRRasyonel'e en fazla sorulan soru da buydu: 11 trilyon dolar nereye gitti? Piyasaların ve ekonominin nasıl işlediğini bilmeyenler ya da daha iyi anlamak isteyenler için bu sorunun yanıtını basit bir hikayeyle yeniden anlatalım.
Bir zamanlar küçük bir ada ülkesi vardı. Bu küçük adacıktaki toplam para miktarı 2 dolardı. 2 adet 1 dolarlık madeni para piyasadaki toplam para sirkülasyonunu oluşturuyordu.
Bu adada yaşayan 3 kişi vardı. Bay A adanın sahibiyken, Bay B ve Bay C’nin ellerinde 1’er doları vardı.
Bir gün Bay B, elindeki 1 dolarla yaşadıkları adayı Bay A’dan satın almaya karar verir. Ne de olsa ada değerli bir yerdir... Alışveriş sonrası Bay B adanın sahibi olurken A ve C’nin ellerinde 1 doları vardır. Alışveriş sonrası adanın fiyatı da 1 dolar olmuştur.
Böylece adanın toplam varlıkları 3 dolara çıkmıştır.
Bir süre sonra Bay C şöyle bir fikir geliştirir: “Adadaki arazi miktarı sınırlı ve arazi üretilebilir bir varlık değil. Öyleyse bu adanın değeri yakında kesinlikle artacak.” Ve Bay A’dan 1 doları ödünç alarak, adayı Bay B’den 2 dolara satın alır.
A’nın C’ye verdiği 1 dolarlık kredi sonrasında Bay A’nın net varlığı 1 dolardır. B, adayı 2 dolara sattığı için net varlığı 2 dolardır.
C, adayı 2 dolara satın alsa da, A’ya olan 1 dolar borcu nedeniyle net varlığı 1 dolardır.
Ülkenin toplam varlıkları 4 dolardır bu durumda.
Bay A, bir zamanlar sahip olduğu adanın değerinin yükseldiğini görünce sattığına pişman olur ve derhal harekete geçer. Zaten Bay C’nin kendisine 1 dolar borcu vardır. Bay B’ye giderek onun elindeki 2 doları borç alır. Adayı Bay C’den 3 dolara satın almak üzere anlaşırlar. Ödemenin 2 doları nakit, 1 doları Bay C’nin kendisine olan borcunun iptal edilmesi suretiyle yapılacaktır.
Sonuçta A, 3 dolar değerindeki adanın sahibidir. Fakat B’ye 2 dolar borcu olması nedeniyle net varlığı 1 dolardır. B, A’ya 2 dolar kredi açtığı için net varlığı 2 dolardır. C’nin elinde ise 2 dolar vardır ve net varlığı 2 dolardır.
Ülkenin toplam varlıkları 5 dolara yükselmiştir ve balon giderek şişmektedir.
Bay B, adanın fiyatının hala yükselmeye devam ettiğini fark eder. O da yeniden adaya sahip olmak ister ve adayı Bay A’dan 4 dolara satın alır. Ödemenin 2 doları C’den borç alınan 2 dolarla, kalan 2 doları ise Bay A’dan olan 2 dolarlık alacağının iptali ile yapılır.
Bunun sonucunda, A’nın borcu silinmiş ve elinde de 2 dolar nakti vardır. Net varlığı 2 dolardır. B, 4 dolar değerindeki adanın sahibi olmakla birlikte, C’ye olan 2 dolar borcu nedeniyle 2 dolar net varlığa sahiptir. C, verdiği 2 dolar kredi nedeniyle 2 dolar net varlığı vardır.
Adanın toplam varlıkları 6 dolara yükselmiştir. Oysa başta var olan bir ada ve 2 dolar haricindeki nakit para dışında piyasaya bir şey girmemiştir.
Ama adada herkes mutlu ve zengindir.
Bir gün Bay C’nin aklına şeytani bir düşünce gelir: “Adanın fiyatının bundan daha fazla yükselmesi mümkün değil, en iyisi Bay B’nin bana olan borcunu vadesinde tahsil etmek… Piyasada sadece 2 dolar var ve adanın değeri en fazla 1 dolar eder.”
Ne gariptir ki, elinde 2 doları bulunan Bay A da o sırada aynı şeyi düşünmektedir. Kimse adayı satın almak istemez…
A, elindeki 2 dolar nakitle net varlığı hala 2 dolardır.
B’nin C’ye 2 dolar borcu devam etmektedir. Sahibi olduğu adanın değeri ise 4 dolardan 1 dolara düşmüştür. Net varlık değeri -1 dolardır bu durumda.
C’nin B’ye verdiği 2 dolarlık kredi ise tahsili şüpheli hale gelmiştir. Bu durum C’de sıkıntı yaratsa da net varlık değeri hala 2 dolardır.
Sonuçta adanın toplam varlık değeri 6 dolardan başlangıçtaki gibi 3 dolara düşmüştür.
Peki, adadan 3 doları kim çalmıştır?
Balon patlamadan önce Bay B, adanın değerinin 4 dolar olduğunu düşünüyordu. Fakat adanın fiyatının 1 dolara düşmesi ve adayı satacak müşteri bulamaması B’yi, 2 dolar olan borcunu nasıl ödeyeceği konusunda düşünceye sokar.
Adanın net varlık değeri hala 3 dolardır.
Artık Bay B daha fazla dayanamaz ve borcunu ödeyemeyeceğini itiraf eder. Bu durumda Bay C’nin kredisi de otomatik olarak batmış olur. Karşılığında da Bay B’nin sahibi olduğu 1 dolar değerindeki adayı geri alır.
Hepsinin sonunda, A’nın hala elinde 2 doları vardır ve net varlıkları 2 dolardır. B, iflas etmiştir ve net varlık değeri 0’dır. C’nin elinde ise 1 dolarlık adadan başka bir şey kalmamıştır. Yani 1 dolarını kaybetmiştir.
Adanın net varlık değeri başlangıçtaki gibi 3 dolara gerilemiştir.
Hikaye burada bitmektedir.
Dikkat edilirse varlık dağılımı başlangıçtakine göre değişmiştir. Bay A kazanan, Bay B kaybeden, Bay C ise henüz uçurumdan düşmediği için şanslıdır.
Burada birkaç noktanın altını çizmekte fayda var;
-balon büyürken, kişilerin borçları da büyümektedir.
-bu küçük adanın hikayesi, içinde bulunduğumuz global ekonomik sisteme son derece benzemektedir. Başka ülke ya da başkasının borcu algılaması tamamiyle yanlıştır. Varlıkların değeri sadece adanın kendi para birimiyle hesaplanabilir. Bu yüzden aslında net kayıp yoktur.
-balon ne kadar sönerse sönsün, adanın değeri 1 doların altına düşmez.
-balon patladığında, elinde nakti olan kazanandır. Adaya sahip olan ve kredi veren ise kaybedenlerdir. Adanın değeri düşmeye devam ettiği sürece, onların iflas riski de artacaktır.
-eğer elinde 1 doları olan farklı bir D kişisi olsa, bu oyuna girmek istemeyecektir. Günün sonunda ne kazanan, ne de kaybeden olurken, parasının değerinin dalgalandığını görecektir.
-balon şişerken herkes para kazanmaktadır.
-eğer şişen bir balon ekonomisi içinde olduğunuzu fark edecek kadar zeki birisiyseniz, Bay A gibi, borç para alıp oyuna katılmak karlı bir iş olacaktır. Fakat elinizdeki varlıkları ne zaman nakde döndürüp oyunu terk edeceğinizi iyi bilmelisiniz.
Ada yerine yukarıdakilerin hepsini hisse senedi için düşünürseniz 11 trilyon doların nereye gittiğini anlarsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder