21 Ekim 2015 Çarşamba

Türkiye'de bilim var, ama işine gelirse!

Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülünü kazanması sonrasında en çok tartışılan konulardan biri bilimin ülkemizdeki hali. Yıllardır birbirimize sorup cevabını açıkça ortaya koyamadığımız soru da bu zaten: "Türkiye'de bilim var mı?" Nazarı bilimsel olarak ispatlayan projeler yanında evrensel açıdan parlak diyebileceğimiz birçok buluşa da imza atılıyor bu topraklarda, hayvanat bahçesinden Tübitak'a müdür atamanın yanında hayatını toplum için ortaya koyanlar da var. Yani soruya tam bir yanıt vermek gerçekten çok güç. Öyleyse yeniden soralım ve yanıt vermeye çalışalım: Ne dersiniz, Türkiye'de bilim var mı?

Ülkemizin belki de en önemli sanayi yerleşkelerinden biri hiç şüphesiz Kocaeli'nin Dilovası ilçesidir. Türkiye'nin 100 büyük sanayi kuruluşundan 18'i bu küçük ilçededir. Ülke ekonomisine katkısını söylemeye gerek yok sanırız. İlçenin en büyük karayolları üzerinde yer alışı ve sekiz kilometrelik sahilindeki dokuz limanı ile yerel ve küresel ticaretimizin en kilit yerlerinden biridir. Keşke ülkemizde böyle daha fazla ilçemiz olsa, değil mi?

Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu bu küçük ilçenin sağlık rakamlarını incelerken kafasına bir şey takılır. İlçede kanserden ölenlerin oranı %34'tür ve bu rakam diğer bölgelere göre oldukça yüksektir. Hayatını ilaç şirketlerine danışmanlık yaparak değil de halkın sağlığına adayan Onur Hamzaoğlu bunun nedenlerini öğrenmek için 2005 yılında bir araştırmaya başlar. Ölenlerin evlerini tek tek ziyaret eder. Ölüm sebeplerini ve patoloji raporlarını inceler. Verileri ayrıntılı şekilde kaydeder ve ulaştığı sonuçları içeren raporunu çözüm önerileriyle birlikte Meclise gönderir. Gereken tedbirlerin alınması artık kaçınılmazdır. Halk sağlığı her şeyin üzerindedir ve tedbirler mutlaka alınacaktır.

Aradan yıllar geçer ve Onur Hamzaoğlu raporun neyi değiştirdiğini görmek için 2011 yılında yeni bir çalışmaya başlar. İlçedeki yeni doğan bebekleri ve annelerini araştırır bu kez. Anne sütü ve yeni doğan bebeklerin dışkılarını analize tabi tutar. Ulaştığı sonuçlar gerçekten vahimdir. Anne sütü ve yeni doğan bebeklerin ilk dışkılarında kansere yol açan ağır metaller yer almaktadır. Hayatını halk sağlığına adamış biri için bu noktada yapacak tek bir şey vardır ve Onur Hamzaoğlu da onu yapar. Raporun sonuçlarını basın yoluyla en yüce makam olan halka duyurur. Peki, sonra ne olur dersiniz?

Araştırmanın sonuçları bir dergide yayınlanmadan halka duyurulduğu için Onur Hamzaoğlu'nun hapis cezası ile yargılanması istenir. Yanlış okumadınız, hapis cezası ile yargılanması... Modern bir toplumda "kahraman", tipik bir ortaçağ toplumunda "aziz", ilkel bir kabilede "şaman" ilan edilecek bir kişi bizim toplumumuzda "suçlu" ilan edilmiştir. Sanıyoruz fazla söze gerek yok. Her şey oldukça açık. Toplum, iş dünyası ve politika maddi çıkarları adına bir kere daha insan hayatını değersiz görmüşlerdir.

Girişteki sorumuzu tekrar hatırlayalım: Türkiye'de bilim var mı? Herhalde herkes yanıtı biliyordur ama biz bir kere daha söyleyelim: Var canım, ama işine gelirse!

Hiç yorum yok: