Finans dünyası giderek insanı daha fazla insandışılaştırıyor. Birçokları ise yaşadıkları çöküşün farkında değiller. Düşünce sistemlerinin normal, psikolojik dengelerinin yerinde ve bilişsel yapılarının sağlıklı olduğunu düşünüyorlar. Ama büyük bir yanılgı içindeler.
Eğer siz de bir finans sektörü çalışanıysanız ya da kurumsal hayatın bir yerlerinde iseniz, aşağıdaki rehber kendinizi tanımanız için faydalı olabilir. Ne kadar dengeli bir bünyeye sahip olduğunuzu test edebilirsiniz.
Finansçıların fark etmedikleri 8 sendrom:
1- Gülümseme maskesi sendromu
Müşteriye gülümsemeyi fazla abartan finans sektörü çalışanlarının hostes ve pop şarkıcılarından aldıkları sahte gülümseme bağımlılığı depresyona neden oluyor. Osaka Üniversitesinden Makoto Natsume'nin bulguları bu yönde. Gülümseme maskesi sendromu denilen bu durum tam da finans sektörüne özel bir hastalık gibi duruyor. Sürekli sırıtan finans sektörü işi artık abartmış durumda. Müşteri küfür etse de gülüyor, ayıplasa da, kınasa da...
2- Impostor sendromu
Finans sektörü sınav, sertifika, mülakat ve performans gibi kriterlere iyice bağlanmış durumda. Sertifikan yoksa, sınavı geçemediysen, mülakatı beceremediysen işe alınman çok zor. Başaramadıysan aptalsın demektir! Öyle mi?.. 1978'te psikologlar P.Clance ve S.Imes mükemmeli arama çabasının insanlarda Impostor sendromu adını verdikleri bir rahatsızlığa neden olduğunu saptadılar. Yüksek hedefler, en iyisi olma isteği ve mükemmellik arayışı insanı sürekli aşağıya inen bir sarmalın içine sokuyor. Bu sendroma yakalananlar bunu sezemiyor ve hala çorbada saç aramaya devam ediyorlar. Başarılı olduklarında bile başarılarını tesadüflere bağlıyorlar. Kısaca özetlemek gerekirse, aşırı abartılmış yetkinlik düşüncesi, başarıya yönelik karmaşık bir düşünce sistemi ve olumsuz eleştirilerden duyulan büyük korku kişiyi mahvediyor.
3- Spot ışığı sendromu
Finansçılar yaptıkları her küçük hatada bile derinden üzüntü duyarlar. Çevredekilerin onları izlediğini ve bilinçli olarak hatalarını fark ettiğini düşünürler. Oysa gerçek hiç de böyle değildir: Sahne ışıkları altında role o kadar çok odaklanılmıştır ki, hayatın önemli bir ayrıntısı gözden kaçırılmıştır; başkaları bu ayrıntılara önem vermez. Cornell Üniversitesinden T.Gilovich'in spot ışığı teorisine göre eylemlerimizin başkaları üzerinde bıraktığı etkiyi fazla büyütüyoruz.
4- Lucifer etkisi
Psikolojinin en önemli efsanesi P.Zimbardo'nun "Şeytan Etkisi" adlı kitabında ayrıntılarıyla anlattığı sendromdur. Normalleştirilen kurumsal düşünce şeklinin nasıl bir anormalliğe dönüştüğünü insan ruhunun kötü niyetli defolarıyla ortaya koyan bu efsane deney finansçının da kaderidir. Hepimizin içinde olan gizli kötülüğün ortaya çıkıp çıkmaması sadece bize verilen güce bağlıdır. Hayatı boyunca dürüst olan bir insanı vahşetten korkmayan soğukkanlı bir katile dönüştürmenin ne kadar kolay olduğunu tarih defalarca göstermiştir. Şimdilerde bunu insanların parasına gözünü dikmiş, patronuna kar yaratmak ve işinde yükselmek isteyen finansçılar yapmaktadır.
5- Evden işe, işten eve sendromu
İş bitti, hadi hemen eve gidelim diye düşünüyorsan yanılıyorsun. İşten eve, evden işe gitmek hasta ediyor. Ama trafik ya da egzoz gazından değil. Sussex Üniversitesinden D.Lewis, insanların evden işe, işten eve giderken yaşadıkları stres düzeyinin savaş pilotlarıyla aynı olduğunu ve birçoğu yaşadıkları gerginlik yüzünden gittikleri yolun büyük kısmını hatırlamadıklarını fark etti. Evden işe, işten eve amnezisi denilen bu rahatsızlığa göre her gün bir buçuk saatini evle iş arasında geçiren biri, her hafta tüm bir iş gününü hafızasından siliyor. Büyük şehirlerde yaşayanların daha uzun süre trafiğe maruz kaldıkları bilindiğine göre, hafıza kaybının büyüklüğünü siz hesaplayın artık.
6- Lastik bant sendromu
Hafta sonu geldi, stresli geçen haftanın ardından hemen dinlenmeye başlayalım. Hiç tavsiye etmiyoruz. Tüm çalışanlar bu sendromu yaşarlar. İşten çıkıp hızlıca tatil yerine doğru araba kullanmaya başlarlar. Şimşek hızıyla dinleneceklerini umarlar. Hafta boyunca yaşadıkları uyku bozuklukları, konsantrasyon eksikliği ve baş ağrısı gibi semptomların hafta sonu yaratıcılıkları ile geçeceğini düşünürler. Ama uzmanlara göre aşırı yüklemeden sonra ansızın gelen dinlenmede gizli bir tehlike saklıdır: Lastik bant etkisi. Bir hafta boyunca yaşanan hormon kokteyli zamanla bağışıklık sistemini yıpratır ve gevşeme evresine geçişin ilk aşamasında bizi yıkabilir. Pazartesi günleri artan hastalıkların sebeplerinden biri de bu lastik bant etkisidir.
7- Tatil etkisi
Var mı yıllık izin gibisi. 2 haftada tam dinlenme. Enerji toplayarak işe dönme... Evet ama ağır bir faturayla. 1996 yılında Columbia Üniversitesinden H.Cooper'ın tatil etkisi adını verdiği tespiti gerçekten çok etkileyici. Tatillerde matematiksel yetenekler zarar görüyor. Yapılan ölçümlere göre üç haftalık tatilin IQ'ya etkisi 20 puanlık kayıp. IQ'nun eski haline dönmesi için ise dört beş günlük aktif çalışma gerekiyor. Yani aslında tatilden sonra gördüğünüz dinlenmiş biri değil, "saf" biri.
8- Bowery El etkisi
Yaşadığınız otomasyon ve normlaştırılmış hayat bir süre sonra bir algı bozukluğu olarak size geri dönebilir. Her sabah aynı güzergahta işe gidiyorsunuz. Her virajı tanıyor, hangi noktada hızlı gideceğinizi biliyorsunuz. Yoldaki çukurlarla bile çoktandır senli benli olmuşsunuz. Ofise ulaştığınızda, üç dakika önce geçtiğiniz trafik ışığının kırmızı mı yoksa yeşil mi olduğunu bile hatırlamazsınız. Bu geçici körlük evrimsel anlamda manalıdır. Bilinci dengeler ve aralıksız uyarımların etkisini sınırlandırır. Fakat burada doğru olmayan bir şey var. Bowery El etkisi ortaya çıkabilir. Karmakarışık çalışma masanızdaki kalemlerden birinin yerinin değiştiğini kolaylıkla fark edersiniz. Ya da sessiz bir tatilde sokağınızdaki şamatayı ve gürültüyü özleyebilirsiniz. Öyleyse iş yolunu kanıksadım diye sevinmeyin, hastasınız diye üzülün!
Birçok insan bu alışkanlıkların tehlikeli durumlar olduğunu yeni öğrenmiş olabilir. Elbette ki üzülecekler de olacaktır. Ama şu teselliyi de gözden kaçırmamak gerekiyor: Bu 8 sendroma sahipseniz, işinizde terfi yakındır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder