Finans dünyamız gerçekten çok enteresan. Neredeyse her yatırımcıya bir finans yazarı düşüyor. Her yanımız ekonomi ve finans yorumu yaparak yatırımcılara yol gösterdiğini sanan yazar ve yorumcularla dolmuş durumda. Hiçbir işi olmayan insanlar bile günlerini ekonomi yorumu yazarak geçiriyor. Sizce bu işte bir tuhaflık yok mu?
Ekonomi yazarlığı ya da finans yorumculuğu yapmak sizce kolay işler midir? Eğer herkes ekonomist olabiliyorsa antropolog, tıp doktoru ya da milli takım teknik direktörü de olabilmesi gerekmez mi? Peki öyleyse tuhaflık nerede?
Dünya futbol tarihinin belki de en tuhaf hikayesi 21 Kasım 2007'de başladı. Üniversitede İtalyan dili okuyan ve ardından spor gazeteciliği yapmaya başlayan 23 yaşındaki Paul Watson birasını almış maç seyrediyordu. 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerinde Andorra ile Rusya karşılaşıyordu. Maç Rusya'nın 1-0 galibiyeti ile bitmişti. Fakat maç sonunda sevinen Ruslar değil Andorralılardı. Andorralılar beklenmedik bir başarıya imza attıklarını ve Rusya gibi güçlü bir ülkeden sadece bir gol yediklerini düşünüyorlardı. Onlar sevinç gözyaşları dökerken Paul Watson'un aklına garip bir fikir gelir: "Dünyanın en kötü milli takımını bul, o ülkenin vatandaşı ol ve milli formayla sahaya çık."
Derhal araştırmaya başlar. FIFA sıralamasındaki en kötü ülke olan Guam'ı bulur. Sonra Guam'ın oynadığı maçlara bakar. Guam'ın 7-1 yendiği Pohnpei adında Mikronezya adalarında bir devlet olduğunu görür. FIFA'ya kayıtlı en kötü takımın yendiği bir takımdan daha kötü bir takım olamaz diye düşünür ve hemen kararını verir. Ertesi gün Pohnpei'ye gider ve ülkenin milli takımını seyreder. Takım hakikaten futboldan anlamamaktadır. Çocukken futbol oynamıştı ve o kadarcık futbol yeteneği ile milli takıma rahatlıkla seçilebileceği açıktır. Derhal yetkililere başvurur ve milli takımda oynamak istediğini söyler. Yetkililer bunun olabilmesi için beş yıl ülkede yaşamış olması, yerli bir kadınla evlenmiş olması ve yerel dili konuşuyor olması şartlarını sağlaması gerektiğini söylerler. Bu mümkün değildir ama Watson pes etmez. O zaman milli takım teknik direktörü olayım der. Ve amacına ulaşır. 2009 yılında Pohnpei milli takımının teknik direktörü olur. Sonunda hayali gerçek olmuştur. Üstelik dünyanın en genç milli takım teknik direktörü ünvanını bile almıştır. Peki ülkeye, futbola ya da spora ne katkısı olmuştur derseniz hiçbir şey. Sadece kendi kendini tatmin.
Hikayenin tamamını merak edenler Paul Watson'un "Ayağa Oyna Pohnpei" adlı kitabını okuyabilirler. Biz baştaki konumuza geri dönelim. Bu kadar çok ekonomi ve finans yazarı ne işe mi yarıyor? Hiçbir işe.
Eğer ekonomiyi ve finans piyasalarını anlamak istiyorsanız ya da yatırımlarınıza yön vermek istiyorsanız yapmanız gereken şey ekonomi yorumcularımızdan uzak durmanız. Neden mi? Futbol tabiriyle söylersek ayağa oynamayı bilmiyorlar da ondan. Kimi üniversite öğrencisine ders verdiğini sanıyor, kimi Wall Street finansçılarına karşı bilgi savaşına girmiş, kimi on yıldır kıyamet bekliyor, kimi Fed diye bir şey tutturmuş, kimi dolar yarın şu olur diyor, öbürü borsa bu olur. Kısaca topu ayağına alan ya kimseye pas vermiyor ya da topu dışarı atıyor.
Ekonomi yazarlarımıza tek bir tavsiyemiz var: Ayağa oyna be panpa!
1 yorum:
bırak bu ayakları desek :)
Yorum Gönder