Tarihi dizi ve filmlere olan ilgi her geçen gün artıyor. Özellikle heybetli narsizmi ve görkemli fantastik mantığıyla saltanat paranoyasını izleyenlerin zihninde yeniden canlandıran diziler büyük bir popülerlik yakalamış durumda. Popüler kültür eleştirmenlerine sahip olmadığımız için neler olup bittiğini yorumlamakta zaman zaman güçlük çekiyoruz. Tıpkı Country müzik dinleyen Amerikalıların kendilerini her zamankinden fazla kovboy hissetmeleri gibi bizde de bu yapımları izleyenler kendilerini her zamankinden daha çok "padişah" gibi görmeye başlıyor. İnsanların bir türlü elde edemedikleri eski zamanların yaşam biçimlerine duydukları özlem giderek artıyor. Kendimizi bir zamanlar neysek o olduğumuza inandırma çabaları toplum içinde yaygın bir popülerlik kazanmış durumda.
Zamanın ruhuna aykırı, çarpıtılmış bir tarih anlayışı sunan, bugünün popülerliğine indirgenmiş, yani kısacası tarihle hiçbir bağlantısı olmayan bu dizileri kimler mi seyrediyor?
TV'de tarihi dizi seyreden insanın 6 kişilik özelliği:
1- Tatminsiz bir kişilik
Hayatımızdaki bu gözü dönmüşlüğe varan romantizm aslında bir yanılsama. Çağımızda artık ne insan doğası ne de özgürce katılınan sosyal gruplar kişiyi tatmin edebiliyor. Sosyal psikolojinin Avrupa'daki en zirve ismi Serge Moscovici'ye göre tatminsiz ve özlem çeken kişilerin bir topluma uyumu şimdinin perspektifinden ziyade geçmiş olayların hatıraları tarafından şekilleniyor. O nedenle tarihi dizilere bağımlılık temelde tatminsizlik kaynaklı.
2- Yaşadığı topluma uyum sağlayamamak
Bu tür dizileri hayranlıkla seyreden insanların bir diğer özellikleri yaşadıkları topluma ve zamana tam olarak uyum sağlayamamalarıdır. Daha açık söylersek sürekli olarak "bir gün doğduğum köye geri döneceğim" deyip duran insanın ruh halidir bu.
3- Geçmişe duyulan patolojik özlem
Geçmişe duyulan özlem, özellikle cemaat, kabile veya sınıf gibi kısıtlayıcı toplumsal hiyerarşilerin senkronizasyonunda yaşayan bireylerde görülen eski zamanlara dönmenin sessiz bir arzusu sorunudur. Kişiler daha üst bir ahlak, etik ve yaşam düzenine dönecekleri yanılsamasına kapılırlar. Dizilerle somutlaştırılan bu hava sözümona rüya gibi yaşanmış olan bir döneme tuhaf ve patalojik bir özlem duygusu yaratır.
4- Hafif gelenekçilik
Bu tür yapımlara özlem duyan, çoğu "hafif gelenekçi" (buradaki hafif vurgusu sigaralardaki "light" retoriği ile aynıdır) olan bu kişilerin, otokratik bir toplumu aydınlanma tarihi boyunca neden reddettiğimizden haberleri bile yoktur. Belki de bu onların doğaları gereğidir. Bugün, kimliksiz ve tutarsız güç gösterileri ile toplumsal hiyerarşinin üst basamaklarına çıkmak için geçmiş yılların basitliğinden yardım bekliyorlar. Orada bulmayı umdukları anlamlı bir şeyler ile geçmişi geri kazanarak küreselleşmeye meydan okuyacaklarını sanıyorlar.
5- Özgür iradeyi kaybetme eğilimi
Hızla değişen dünyada bir yer edinemeyen şaşkın hafif gelenekçiler geçmişin seraplarına özlem duyuyorlar. Geçmişin grup kodlarına ve prensiplerine inanmaya başlayarak ideal hiyerarşiye ulaştıklarını sanıyorlar. Böylece yeni kurallara talip oluyorlar. Bu kabullenme bir süre sonra hafif gelenekçileri özgür iradelerini kaybetme riski ile baş başa bırakıyor.
6- Toplum içinde fark edilme ihtiyacı
Arabaların arka camlarındaki tarihi sembollere kadar uzanan bu geçmişe özlem ritüeli aslında toplum içinde fark edilme ihtiyacından başka bir şey değildir. Hafif gelenekçiler genellikle toplumu potansiyel tüketici olarak kavrarlar. Bu geniş toplulukta kendilerini öne çıkarmaları elbette ki zor olacaktır. O nedenle geçmişe özlem aracılığıyla daha küçük ve açıkça tanımlanmış başka bir gruba katılırlar. Bunun sonucunda da tanınma şanslarının daha yüksek olacağını sanırlar. Daha kısa açıklamak gerekirse hafif gelenekçilerin toplum içinde dikkat çekme yolu birbirleriyle tamamen aynı olmaktan başka bir şey değildir. Bu da popüler piyasa kültürünün başka bir boyutudur aslında.
Dizi izleyerek tarih bilinci edindiğini sanan arkadaşım; acaba açık saçık filmler izlesen ne tür bir bilinç edinirsin, merak ediyorum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder