Hikayeyi duyanlar vardır. Bir gemi kazası sonrası bir fizikçi, bir kimyacı ve bir ekonomist ıssız bir adaya düşerler. Yanlarında sadece karaya vuran konserve kutuları vardır. Acıkınca konserve kutularını açacak bir şey bulamazlar ve konserve kutularını nasıl açacakları üzerine düşünmeye başlarlar. Fizikçi kayalara çarparsak parçalayabiliriz der. Kimyacı kutuları ıslatalım, böylece patlayarak açılmalarını sağlarız diye önerir. İktisatçıya dönerler. İktisatçı şöyle yanıt verir: “Sakin olalım, varsayalım ki elimizde bir konserve açacağı var.”
İşte klasik iktisat teorisi yıllardır elinde bir konserve açacağı olduğunu varsayarak kuramlarını geliştirmiştir. Ama yaşanan finansal kriz bu kopukluğun herkes tarafından fark edilmesini sağlamıştır. Klasik ekonominin elindeki konserve açacaklarından biri de “ceteris paribus”tur.
Üniversitelerin iktisat bölümlerine yeni başlayan öğrencilerin ilk öğrendiği latince sözcük “ceteris paribus”tur. Türkçe karşılığıyla “diğer tüm koşullar sabitken”.
Klasik iktisat teorisinin en temel yetersizliği belki de ceteris paribus yanılsamasıdır. Etkisi araştırılan değişken dışındaki her türlü parametrenin sabit tutulduğu ve normal hayatlarına dönmek için maalesef teorinin bitmesini beklemeleri gerektiğini iddia eden ekonomi varsayımının latince adı ceteris paribus’tur. Örneğin “bir malın fiyatı düştüğünde o mala talep artar” gibi bir ekonomik çıkarım klasik ekonomi tarafından şöyle ispatlanır. Bu malı alacak olanların geliri değişmiyor. Mala karşı duydukları sempati, ihtiyaç, beklenti gibi duygular değişmiyor. O malın piyasadaki rakiplerinin fiyatları da değişmiyor. Reklam yok, pazarlama yok. Öyleyse bu mala talep artacak ve herkes bu malı almak isteyecektir. Peki, böyle bir dünya olabilir mi?
Diyelim ki bir telefon almak istiyorsunuz. Gelirinizin gelecekte hiç artmayacağını ve kredi de kullanamayacağını düşünüyorsunuz. O telefonu o kadar beğeniyorsunuz ki önümüzdeki on yıl içinde bu telefonun yerini alacak bir telefon olacağını düşünmüyorsunuz. Hatta o telefonla benzer özelliklere sahip olan telefonun fiyatı da yıllarca aynı kalacak. Epostanıza hiçbir web sitesinden indirim ilanı gelmiyor veya gelenlere siz bakmıyorsunuz. Alım kararınızı etkileyecek hiçbir reklamı seyretmiyorsunuz. Arkadaşlarınızla da bu konuyu konuşmuyor, internetten tüketici yorumlarını takip etmiyorsunuz. Bu şartlar altında alacağınız telefonun fiyatı düşerse daha çok satılması çok normaldir. Peki bu şartlar günümüz iletişim çağında sağlanabilir mi?
Sağlanamayacağını hepimiz biliyoruz. Alım kararlarının anlık değişen duygular ekseninde hızla değişmesi bugünkü finansal evrenin temel olgusudur. Artık dünya üzerinde ‘diğer tüm durumlar sabitken’ şeklinde bir zaman veya durum yoktur, olması da beklenemez. Bu ekonomi için de geçerlidir. Fakat klasik ekonomi bilimi hala birçok teorisini bu varsayım üstüne kurmaktadır. Ceteris paribus ekonominin sığınağı haline gelmiştir. Klasik ekonomi bilimi teorilerinden vazgeçememekte, toplumun içinden geldiği ve topluma dönmek zorunda olduğunun farkına varamamaktadır. Bir ekonomi dersinde dersi anlatana “ekonomik hayatta şu da var, bu da var; onlar ne olacak” diye sorduğunuzda alacağınız cevap ceteris paribus’tur. Yani ben onları sabit kabul ediyorum.
Klasik ekonomik teori diğer değişkenlerin sabit olduğunu kabul etmeye bakalım ne kadar devam edecek. Hiçbir ekonomik kararın sebebi artık tek bir şey olamaz. Sizce böyle bir varsayım ile ulaşılan teoriler bugünün finansal sistemi için geçerli olabilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder