21 Nisan 2013 Pazar

Vicdan ve adalet çabuk vazgeçilen bir lükstür!

Yaşadığımız dünyanın gizli ekonomisini algılayabilmek gerçekten çok zordur. Kültür ve alışkanlıkların ne tür bir ekonomiye hizmet ettiğini göremeyiz çoğu zaman. Oysa birçok davranışın temelinde olduğu gibi “gizli ekonomi”nin temelinde de toplumsal kültür ve kişisel davranışlar yer alır.

Ülkemiz gizli ekonomi pazarı “memleket neresi”, “hangi üniversiteden mezunsun” veya bu ve benzeri alt kültürlere yönelik sorular ile ortaya çıkar. Beklenen cevap gelirse masum ve tetikte bekleyen enerjik bir sevgi boşalması yaşanır. İlk bakışta kültür ve geleneklerin bir uzantısı gibi algılansalar da piyasalaşan yapı ile birlikte ortaya çıkış sebeplerini kaybetmişlerdir. Bunların sonucunda elde edilen kazanımların ekonomik değeri üzerine herhangi bir araştırma bulunmamakla birlikte kaba bir kestirimle milli gelirin %5-10’u arasında olduğu söylenebilir. (Her 100 kişiden kaç kişi işini bu tür tekniklerle bulmuştur sorusu da bu kestirime daha doğru bir cevap olacaktır.) Ülkelerin yönetim tarzlarına bağlı olarak bu oranın yükselmesi olası kabul edilmelidir. Suharto döneminde Endonezya devletiyle iş yapan şirketlerden Suharto ailesinin pay istemesi gibi örnekler bu oranın nasıl arttığını açıklıkla gösterir. (Konumuz bağlantı psikolojisi değil onun ilkel hali olan benzerlik psikolojisi olduğundan bu konuya fazla girilmeyecektir.) Benzerlik psikolojisinin toplumsal hayatımızda oynadığı büyük rolün yarattığı gizli ekonomi giderek büyümektedir.

İnsan psikolojisinin bu tür bir ekonomiye yüksek ivme kazandırdığı açık olmakla birlikte yapılan araştırmalar pazarın büyüklüğünü çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır. Amerika’da yaşayan Afrikalılara daha fazla trafik cezası kesildiğinden şüphelenen psikolog Frances Heussenstamm, konuyu araştırmak için bir deney tasarlar. Heussenstamm, bunu çözmek için trafik kayıtları temiz olan 45 öğrencisinden yardım ister. Tüm katılımcılardan polisin dikkatini çekmemeleri, aşırı dikkatli kullanmaları ve tüm trafik kurallarına uymaları istenir. Sonra da arabalarının arka camına, kolayca fark edilebilen bir Afrika düşünce kuruluşunu sembolize eden çıkartma yapıştırılır. Ardından da ne olacağı beklenmeye başlanır. Cezalar ardı arkasına gelir. Önceki cezasını yatırmaya gidene bile ceza kesilmektedir. Üç hafta içinde 33 ceza kesilmişti. Deney daha fazla uzatılmadan o noktada bitirilir. Arabaların arkasına yapıştırılan çıkartma, polislerin kararları üzerinde etkili olmuş gibi görünmektedir. Araştırmayı yapanlar da bu sonuca ulaşırlar. Keza aynı deney, arabaların arkasına “Amerika; ya sev, ya terk et” çıkarması ile yapıldığında trafik cezası pek kesilmemiştir.

Benzerlikler üzerine dünyanın farklı ülkelerinde yapılan deneyler genellikle hep aynı sonucu vermişlerdir. İnsanlar, bunların içinde kararlarını yüksek bir tarafsızlık ve adalet içinde vermesi gerekenler bile, benzerlik psikolojisi içine girerek gizli ekonomiye işlem hacmi kazandırmışlardır. Santa Clara Üniversitesinden Jerry Burger, bu psikolojinin sınırlarını araştırdığı bir çalışmada, doğum tarihlerinin aynı olması sonucunda kişilerin bir yabancıya yardım etme eğilimi üzerinde durmuştur. Bir grup katılımcı ve başarılı bir aktörün katıldığı deneylerde katılımcılar ile aktörün doğum tarihi vurgusu yapılıyordu. Grubun yarısına aktör ile aynı doğum tarihinde olduğu bilgisi hissettirmeden veriliyor, diğer yarısına ise farklı doğum tarihlerinde oldukları söyleniyordu. Aktör daha sonra bir çalışması için yardım istediğinde “Vay be, doğum günlerimiz aynı” diyen grubun üçte ikisi yardım çağrısına evet derken, doğum tarihleri farklı olan grubun sadece üçte biri evet demişti.

Benzerlik psikolojisi sadece yardım konusunda etkili değildir. Birçok farklı alanda etkisi kanıtlanmıştır. Robert Cialdini tarafından yapılan başka bir deneyde katılımcılara Rusya’nın vahşi papazı Rasputin’in suçlarla dolu otobiyografisi okunmuş ve ardından onun ne kadar hoş bir insan olduğu sorulmuştur. Rasputin ile aynı doğum gününde doğdukları söylenenler diğerlerine göre onu daha iyi bir insan olarak tanımlayarak suçlarını görmezden gelmişlerdir.

Peki neden böyleyiz sorusuna verilebilecek geçerli bir yanıtımız maalesef şu an için bulunmuyor. İnsan ruhunun derinliklerindeki bir çarpıklığın bu tür davranışlara sebep olması muhtemel gözüküyor. Yazar Malcolm Gladwell’in de belirttiği gibi, örneğin yapılan anketler, insanların çoğunun kahveyi şekersiz içtiğini söylüyor. Fakat kahve dükkanlarından alınan rakamlar hiç de öyle değildir. insanların çoğu şekerli kahveyi tercih etmektedir. Sert görünmek adına verilen cevapların iş eyleme gelince değiştiği, hayatı olması gerektiği gibi değil, olmasını arzuladığımız şekilde yaşadığımızı göstermektedir.

Aslında benzerlik psikolojisinin ekonomik yönünü anlamak için bir psikolog ya da ekonomist olmaya ihtiyacınız yoktur. Çıkarım oldukça basittir. Kökeni kültürde ya da gelenekteymiş gibi gözüken “memleket neresi” gibi davranışların aslında ekonomik hayatta kalma hesabından kaynaklandığı ortadadır. Ekonomi bilimi insanların eylemleri ve seçimlerini anlık dürtülerle değil de mantıklı kararlarla yaptıklarını söyler. Benzerlikler psikolojisinin yarattığı gizli ekonomi hepimizi biraz “ekonomik haydut”a döndürmeye meyillidir. Çaresiz durumda kalan herkes mantıksal olan hayatta kalma durumuna göre hareket eder. Vicdan ve adalet o noktada vazgeçilen bir lüks haline gelir.

Memleket neresi ya da hangi üniversiteden mezunsun sorularına yine belli bir ümitle yanıt vermeye devam edeceğiz. Yeter ki gizli ekonomi işlesin ve daha rahat edelim.

Belki de herkesin fark etmesi gereken tek bir gerçek var: Vicdan ve adalet çabuk vazgeçilen bir lükstür!

Hiç yorum yok: