6 Ocak 2014 Pazartesi

Tatlım, burada yazdıklarım yatırım tavsiyesi değildir!

Bugün sosyal medyada düşüncelerini okuduğum insan sen misin? Oldukça basit bir soru, değil mi? Yanıt kimilerine göre evet: "Görmüyor musun, adım yazıyor ve resmim var; üstelik resmi adresim olduğunu teyit eden bir ibare de koydum; hala anlamadın mı?" Kimilerine göre ise hayır: "Bu hesap uydurma; zaten 50 sene önce ölen bir şairin adını yazdım; hala anlamadın mı?" Sizce doğru yanıt hangisi peki; sosyal medyadaki kişi sen misin?

Herkes iyi bilir ki sosyal medyada insanlara vaat edebileceğiniz tek şey düşünceleriniz ve hayata bakış açılarınızla ilgili sırlardır. O nedenle de göreviniz bu sırları ifşa etmekten başka bir şey değildir. Olayları nasıl yorumladığınız, ne düşündüğünüz, nereye gittiğiniz, ne yaptığınız vs. Tüm bunları ne açıklıkla ifşa ettiğiniz izleyenlerinize olan sorumluluğunuzun derecesini gösteriyor. Öyleyse yanıtı bulduk; sosyal medyadaki kişi sensin!

Eğer yanıtı bulduysak, şu basit soruya da cevap verelim öyleyse: Yaşadığımız hızlı değişen dünyanın bizi neye dönüştürdüğünün farkında mıyız acaba? Bize artık bir insan denilebilir mi? Bir oyuncuya, bir taklitçiye, neyi ne için yaptığını bilmeyen birine dönüştüğümüzü görmüyor muyuz? Acaba ironik şekilde bir ruh hastası mı olduk; tüm hayatımızı sosyal medyada ortaya koyarken hem zevk alıyoruz hem de dünyanın sonu mu geldi diye düşünüyoruz. İzlediğimiz kişinin düşüncesini okurken karşımızdaki sanal insanın aslında bir hayalet olduğunu bile fark etmiyoruz.

Bakınız wikipedia'da hayalet nasıl tanımlanıyor: "Ölü bir kişinin duyu organlarından en az biriyle algılanabilir şekilde belirmesi. Ölü bir kişiye benzer görüntü, ses gibi algıların genellikle ölen kişiyle ilgili bir yerde ortaya çıkması söz konusu olur. Hayaletlerin varlığı tartışmalıdır, şüphecileri ikna edecek kesin bir kanıt bulunamamıştır." Bu tanımdan "ölü" sözcüğünü çıkardığınızda sosyal medyadaki kişinin niteliklerine ulaşmış olmuyor muyuz; ne dersiniz?

Nedense hiçbirimiz hayalet bir yana sanal bir organizma olduğumuzu bile kabul etmek istemiyoruz. Ne de olsa resmi adresimiz, öyle değil mi! Ama bir çelişki var. Kare bir deliğin içine bir daire sokmaya çalıştığımızı fark etmiyoruz. Kişiliğimizi kare ile sembolize edersek, alınıp satılan ürünler dünyasını (sosyal medya) sembolize eden daireyi içinden geçirmeye çalışıyoruz. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, kare daireden maalesef geçmez. Ya da illa o delikten geçireceğiz dersen, kişiliğimizin bir kısmını törpülemek gerekiyor.

Henüz hiçbir kitabı dilimize çevrilmemiş olan İngiliz sosyal teorisyen Nikolas Rose'un, sosyal medyadaki insan sen misin sorusuna yanıt olacak harika bir teorisi var. Ona göre modern insan kendi halinde bir girişimciye dönüşmüş durumda. Kendi hayatını veya ailesinin yaşantısını ince hesaplarla bir yatırım aracına ya da bir şov programına çevirmek için her türlü hüneri sergiliyor. Tüm gününü, varlığını kapitalizmin bir ürünü olarak kurgulamakla geçiriyor. Belki de aradığımız yanıt Rose'un sözlerinde saklı: Kendi halinde bir girişimci!

Yanıt her ne olursa olsun ortada tek bir gerçek var. Artık modern insan daha fazla kişiyle ilişki kurmak için adeta birbiriyle yarışıyor. Hazırcevaplığı, kendini pazarlamayı, bilgisi ve fikri olmadığı konularda bile ahkam kesmeyi öğreniyor. Artık hayaletlerle yaşamayı hepimiz öğrendik. Diyecek bir şey yok. Kim olduğunuza siz karar verin. Ama yine de hatırlatmakta fayda var: Tatlım, burada yazdıklarım yatırım tavsiyesi değildir!

Hiç yorum yok: