Ortalama bir ülkenin elli yılda yaşayacağı gündemi bir haftada yaşayınca şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmanız olasıdır. Bugün internet gazetelerinin en çok okunan haberlerine göz attığımızda yorumlanması kolayca yapılamayacak bir şey fark ettik. Anlaşılması zor bu karmaşık gündem içinde dahi en çok okunan haberler bikinisini bağlarken poz veren kadın, elbisesinin altına iç çamaşırı giymemiş olan ünlülerle ilgili bir slayt gösterisi, yılbaşına bekar giren yakışıklı ve derin göğüs dekoltesi ile evinin kadını olduğunu söyleyen manken. Tuhaf değil mi; ne ekonomi, ne siyaset, ne de hukuk. Nasıl oldu da insanları bu kadar çok dikizlemeyi sever olduk? Nasıl oldu da bol teşhirli bu fotoğraflara bakmanın aymaz müptelası olduk?
Gazete haberlerinin bir haber olmaktan çok giderek röntgenciliğe benzediğini fark etmek zor olmasa gerek. Gazeteler muhtemelen şöyle düşünüyor: Tıpkı sanatın teşhir için kullanılan ve sonunda ruhen bir arınma sağlayan bir disiplin olması gibi kışkırtıcı habercilik de eğlenceli bir arınma sağlıyor. Bu tür haberlere bağımlılık, bir süre sonra ünlülerin hayatını daha çok arzulama ve onlar gibi sürekli izleyici kitlesi önünde olma ihtiyacını yaratıyor. İnsanlar soyunan, giyinen ya da bir yerlerini göstermeye çalışan kişileri seyrettikçe, onlarla ilgili fotoğraflara baktıkça, bir süre sonra bir koltukta oturup röntgencilik yapmanın o kadar da tatmin etmemeye başladığını düşünüyorlar. O an kişiler "biz de yapmak istiyoruz" aşamasına gelmiş oluyorlar. Hadi hepimiz ünlü olup röntgencilere cazip pozlar verelim! Yahu, verelim verelim de niye veriyoruz?
Bugün artık bir Türk çikolata markası olan Godiva'nın hikayesi ile bu soruya yanıt bulmaya çalışalım. Lady Godiva, at üstünde çıplak şekilde halkın arasında dolaşır. Eğer kimse Godiva'ya bakmazsa ülkedeki vergiler düşürülecektir. Öyle de olur. Ahaliden hiç kimse kafayı kaldırıp çıplak güzel Godiva'ya bakmaz. Hikayenin ana fikri açıktır: Dikizlemek kötü bir şeydir. İyi de bir davete iç çamaşırı giymeden giden ve birilerinin bunu fark etmesi için dua eden hanımefendinin(!) Godiva'dan ne farkı var? Bir mankenin görmemizi istediği kısımlarına bakmamalı mıyız?
Toplumsal alışkanlıkların Godiva'dan bugüne geçen üç yüz yılda nasıl değiştiği apaçık ortadadır. Bugün Godiva hikayesi okuyanların kafasında hemen hemen aynı ihtiyacı doğurur: "Keşke o dönemde bir el kamerası ve youtube olsaydı." Bugün artık gazete haberlerinde okuduğumuz her frikik, her skandal ya da her cinsel fantezi belli bir fiyatı olan ticari mala dönüşmüştür. O gün Godiva kimsenin kendisine bakmamasını istiyordu, oysa bugün baksınlar diye dua ediyor.
Vücudun ortaya serilmesine dair doymak bilmez bir arzunun nasıl ticari bir mala dönüştüğü bir dünyada yaşıyoruz artık. Eskiden insanlar bu tür ihtiyaçlarını yüz yüze iletişim ile tatmin ederlerdi. Şimdilerde ise sadece dikizliyor ve röntgencilik yapıyoruz. Sokakta peşine takılıp takip etmiyoruz, sıkıştırıp taciz etmiyoruz, zorlayıp tecavüz etmiyoruz. Sadece büyük bir masumiyetle, oturduğumuz koltuktan resimlere tıklayıp röntgencilik yapıyoruz. Ne kadar da harika değil mi? İnsanlığını kaybetmiş insanlık sorununa çarpık bir çözüm bulmuşuz da haberimiz yok.
Piyasa toplumu her şeyi alınıp satılabilecek bir meta haline getirmeyi başarıyor. Şüphesiz bunu neyi ne için yaptığını düşünmeyen insanlar marifetiyle yapıyor. İnsanlar düşünmeden yapmaya devam edecekler elbette. Fakat bir şeyi iyi öğrendiklerini söyleyebiliriz: Hayatımız, fikirlerimiz ya da mücadelelerimiz para etmiyor ama vücudumuz iyi para eder!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder