Son dönemlerin popüler konusu finansal okuryazarlık. Hepimiz bir yerinden bu popüler konuya bulaşmış durumdayız. Finansın içinde olanlar "mağrur", dışında olanlar ise "mağdur" rolünde. Birçok finansal okuryazarlık programı hem sosyal medyada hem de yerinde halka ulaşmaya çalışıyor. Amaç ulvi; herkesi finansal okuryazar yapmak. Peki sizce bu amaca ulaşılabiliyor mu?
Finansal okuryazarlık programlarını incelediğinizde genellikle finansal entellektüellik ile tasarruf konularının birbirine karıştırıldığını görüyorsunuz. Ortaya çıkan karmaşa amacın ne olduğu sorusuna yanıt vermeyi güçleştiriyor. Evrensel literatürden kopyalanan, yerelliği yakalayamayan, içerikten yoksun ve avangart bir finans anlayışının yerleştirilmeye çalışıldığı düşüncesi uyanıyor. Ülkemiz finansal piyasalarının en önemli entellektüeli Attila Köksal tarafından yönetilen "Param ve Ben" gibi çok az program ise tutarlı bir çizgi izliyor. Yani aslında durum oldukça vahim.
Finansal okuryazarlık programlarının nasıl işlediğini merak ediyorsanız gelin hep beraber bu programlara yakından bakalım.
10 adımda finansal okuryazar nasıl olunmaz?
Adım 1
Öncelikle bir "zavallı" yaratılıyor. Parasız, pulsuz, ağzına kadar borca batmış, tasarruf etmediği için geleceği mahvolmuş bir mağdur. Aslında tüm senaryo bu zavallı üzerine kuruluyor. Finansal okuryazarlık ve tasarruf öğütlerini dinlemediği için bu hale geldiğini düşünüyorsunuz hemen. Hatta vurgulamalar üzerine biraz düşünürseniz, sizin de bu zavallı gibi olabileceğiniz söyleniyor. Yani aslında yapılan şey antik çağdan beri hiç değişmemiş: Bir tanrı bulup korkutmak!
Adım 2
Alelacele bir anket yapılıyor. Amaç sizi boş yere korkutmuyoruz demek için resmi bir kanıt sunmak. "Gelirim yeterli olmadığı için tasarruf yapamıyorum" yanıtını belki de beş yüzüncü kez almak için yapılan bir anket olduğunu anlamanız fazla uzun sürmüyor. Zaten hangi anketi yaparsanız yapın sonuç değişmeyecek.
Adım 3
Kumbara resmini kendisine sembol edinmeyen bir proje neredeyse yok gibi. İçeriğin tamamı evrensel kaynaklardan tercüme edilmiş hissi verirken kumbara resmi tamamen bize özgü. Yani demek istiyoruz ki dünyanın hemen her ülkesinde kumbara domuz şeklindeyken bizdeki neden farklı? O an bize özgü "müslüman mahellesi-salyangoz" ilişkisi haklı bir gerekçe sunar hemen. Şükürler olsun ki teleskop, saat, matbaa ya da fotoğraf makinesi domuz şeklinde tasarlanmamış.
Adım 4
Kumbara resminin yanına son derece bayat, etkinliği kalmamış ve sıradan bir atasözü yazılıyor. Mesela "Ak akçe kara gün içindir" ya da "İşten artmaz, dişten artar" gibi. Bugün artık sadece çocuklarla ilgili meselelerde kullanılan vecizlerle toplumsal bir finansal okuryazarlık anlayışı yaratılmaya çalışılıyor. Gülünç.
Adım 5
Montaigne, Galileo, Einstein ya da Kim Kardashian gibi ünlülere ait içinde "para" ya da "tasarruf" sözcüğü geçen bir söz bulunabilirse rating yakalanmış demektir. Hele bu sözü bir de sonuncu arkadaş söylediyse, arkadan çekilmiş bir resmini... pardon kumbarasını da eklerseniz (argodaki anlamıyla kumbara sözcüğünün konumuzla alakası yoktur), halkın bir yarısını finansal okuryazar yaptınız demektir; en azından konuya ilgi duymasını sağlarsınız.
Adım 6
Bütçesiz olmaz; aman ha! En üste gelirinizin, sonra altına ayrı ayrı tüm masraflarınızın yazılı olduğu listenin nasıl yapıldığını mutlaka öğrenmeniz gerekiyor. İşin altın kuralı budur çünkü Amerikalılara göre. Fakat bize ne kadar uyar bilmiyoruz. Keşke finansal okuryazarlık danışmanımıza "ben söyleyeyim, bütçeyi sen yap" demek mümkün olabilseydi... "846 TL asgari ücret, 500 TL kira, 300 TL mutfak masrafı, 350 TL çocuğun okul gideri, 200 TL elektrik, su, telefon..." Ne oldu canım, negatif tasarruf mu çıktı? Acaba yapman gereken bu bütçe yapma fantezisini bir kenara bırakıp, halkın yarısından fazlasının ayda 846 TL gelirle yaşayamayacağını politikacıları anlatmak olamaz mı? Bu da bir finansal okuryazarlık eksikliği sayılmaz mı?
Ha, bir de alışveriş listesi, pazardan alışveriş gibi kavramların altının çizilmesi gerekiyor ki ahali suşiye fazla para harcamasın, Zorlu Center'dan alışveriş yapmasın, salamın yedi çeşidini almasın.
Adım 7
Kredi kartları ile Mortgage kredileri için Amerikan internet sitelerinde ne kadar kural varsa hepsinin alt alta yazılması gerekiyor. Zaten oradan öteye gideni de pek yoktur. "Kredi kartı harcamasının %15'ini giyeceğe ayır, %20'sini gıdaya ayır... Mortgage alırken %50'sini cebinden koy..." Falan filan. Bu halkı biraz tanısan şöyle dersin: "Kredi kartını, yakın arkadaşının dükkanındaki "pos"tan geçirip, mesela 1.000 TL için 30 TL arkadaşına komisyon verip 970 TL'yi cebe atma!" Ya da "Sahip olduğun evi bacanağına dümenden satış yaparak 120 ay vadeli ucuz finansman sağlama!" Ama bizim programlar bunları diyemez çünkü tamamı yabancı literatürden çeviri. Finansal okuryazarlıkla finansal şeytanlık arasındaki ince çizginin halkımız için ne kadar önemli olduğunu kavrayan tek bir finansal okuryazarlık programımız yok maalesef.
Adım 8
Gelecekteki mutluluğun bugün harcanmayan parayla sağlanacağını öğreniyorsunuz bu programlardan. Yani kişisel gelişim yönleri de var. Bugün ne kadar çok biriktirirseniz emekli olunca o kadar çok harcayacak paranız olacak. Ne kadar harika değil mi? "Yaşlanınca nereye harcayacam" diye anlamsız sorularla finansal okuryazarlık danışmanınızın kafasını şişirmeyin. Hayatın anlamı bugün harcanmayıp biriktirilen paradır, o kadar! Terry Eagleton, Pascal Bruckner ya da Viktor Frankl gibi hayatın anlamı üzerine yüzlerce sayfa yazanların bu gerçeği bulamamış olmaları onların ayıbı.
Adım 9
Borsanın bir canavar gibi gösterilmesi gerekiyor. İnsanların parasını yiyip bitiren bir canavar. Çünkü hisse senedi alıp da kaybedenler hep finansal okuryazar olmadıkları için kaybetmişlerdir. İnsanın inanası geliyor. Ama bu ülkede otuz yıldır hisse senedi diye halka açılan "mahalle bakkalı" çapındaki şirketleri halka açanların finansal okuryazarlıkları hiç eksik değil, ha?
Adım 10
Günde bir paket sigarayı içmeyerek 20 yılda kaç para tasarruf edileceğini hesaplamayan kalmamıştır herhalde. Her gün iki kahve yerine bir kahve içmeyi, jambonlu tost yerine simit yemeyi, iki otobüsle işe gitmek yerine ilk otobüsten sonra yürüyerek gitmeyi de deneyin. Bunlarla da paranıza para katarsınız. Ama finansal okuryazarlık danışmanınıza şunu söylemeyi de unutmayın: "Tamam, ben sigarıyı kestim ve tasarruf yaptım. Sen de bir zahmet ülkeyi yönetenlere git ve şunu söyle: 3-5 çocuk distopyasından vazgeçerseniz asgari ücretle yaşayan halk milyarlarca lira tasarruf yapmış olur..." Diyemezsin, çünkü sen bu ülkedeki finansal sistemi tanımıyorsun.
Sözü uzatmaya hiç gerek yok aslında. Finansal okuryazarlığı entellektüel hayatın bir yönü, bir erdem ya da dengeli hayatın bir parçası olarak değil de bir "para biriktirme" şekli olarak gören bu finansal okuryazarlık programlarıyla kimsenin finansal okuryazar olamayacağı açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder