Son günlerin popüler tartışma konusu Osmanlıca dersleri. Genç kuşaklar için atalarını tanıma, anlama ve yaşatma fırsatı olarak sunuluyor. Okullarda öğretilmesi gündemde. Gerekliliği konusunda hakim düşünce "bizi yansıtması". Halkımızın derin kültürünü, bilgeliğini ve tarihsel varlığını yansıttığı düşünülüyor. O nedenle de okullarda öğretilmesi gerekli görülüyor. En basitinden atalarımızın mezar taşını okuyabileceğiz. Öyleyse şu soruya yanıt vermemiz gerekiyor: Bizi yansıtan her konu okullarda ders olarak okutulmalı mı?
Eğer öyleyse, okullarda ders olarak okutulması gereken ilk şey "Ekşi Sözlük". Çünkü hiçbir şey "bizi" bu kadar çok yansıtamaz. Bugünkü kültürümüz, bilgeliğimiz ve varlığımız tıpkı Ekşi Sözlük gibi. Bizi en iyi yansıtan şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız, işte size 10 maddede Ekşi Sözlük.
(Ekşi Sözlüğün Osmanlıca ile ilgili görüşlerini de madde sonlarında okuyabilirsiniz.)
1-Her konuda bilgi sahibidir. Astronomi, gen bilimi, nükleer fizik ya da yarı iletkenler gibi bilimsel gelişmişliğimiz içinde henüz yer edinememiş birçok konuda ayrıntılı fikirler bulabilirsiniz. Bu kadar fikri olan ülkede bu bilimlerin nasıl gelişmediğine hayret edersiniz. "Sanırsın Osmanlıca öğrenince GSMH 50 bin dolar olacak."
2-En karmaşık konularda bile düşüncelerini Richard Feynman bilgeliğinde anlatan isimsiz yazarlar bulabilirsiniz. Mesela "Tragos" adlı yazar atomu parçalamak isteyenlere yöntemi gösterir: "Bir parça gümüşü termal nötron kaynağına maruz bırakınca insanı tatmin edecek kadarı gerçekleşir." Emin olun, konunun en önemli kitaplarında bile yoktur bu açıklama. Yazarların isimlerinin belli olmaması onların olmadığı anlamına gelmez. İsimlerinin sahteliği ise tamamen serbest piyasanın ambalajlama mantığıdır. Uydurulmuş bir kimlikle yaratılan sahte duygular reklamcılığın vizyonu değil midir? "Osmanlıca nedir dersen, yabancı kelimeye Türkçe eylem iliştirmektir. Hani set ettim, check ettim dersin ya; hah işte, o plaza dilinin Osmanlı Sarayındaki halidir."
3-Argo, bir can simidi gibi her zaman yardıma yetişir. Düşüncenin anlatılamadığı, heyecanın mantığın önüne geçtiği, eleştirinin en ağırının yapılması gerektiği durumlarda uygunsuz sözcükler hiçbir tasarrufa gitmeden kullanılır. Politika, spor ve hatta sanat dünyasının temel iletişim şekli haline gelen argo ve uygunsuz sözcüklerin sadece tahsilsiz erkekler arasında söylendiği günler çok gerilerde kaldı. Küfürün olmadığı her ortam bu toplumu yansıtmıyor demektir. "Osmanlıca ha; her kuşu sevdik de bir leylek kaldı." (-sevdik sözcüğü orijinal metinde argo haliyle yazılmıştır)
4-Bilgiyi, kaynağındaki ham haliyle değil, sokaktaki vatandaş için işleyerek verir. İlkokulda cümle içinde kullanılan yeni sözcüğün basitliği vardır. Kullanıcı dostudur. Standart olmayan bir ifade tarzı vardır. Baudrillard'ın iletişim sarhoşluğu dediği ruh halidir bu; hakikat sadece bir simülasyondur. Farklı fikirlere açık olanları fikir emperyalistlerine dönüştürerek dünyanın fikirsel efendileri haline getirir. Bu tam da kahvehane köşelerinde yapılandır; memleketi kurtarıp Fenerbahçe'yi şampiyon yapmak. "Osmanlı İmparatorluğu ile ticaret artıyor; şirketler harıl harıl Osmanlıca bilen eleman arıyor; Ottomanish çağın dili."
5-Hakikatin ne olduğuyla pek ilgilenmez, onu zamana göre yeniden düzenler. Amerika'yı müslümanlar keşfetmiştir misali her konu ana göre yeniden şekillendirilir. Ayın yüzeyini inceleyen astronotun vekilidir sanki anlatan. Fakat sonuçta yaratılan malzeme toplumun alt sınıflarının beğeni ve kültürüne hitap eden tarzdadır. Bilgi kullanılıp atılan bir tüketim malı haline dönüşmüştür. D.Hebdige'nin dediği gibi; kısa vadeli, düşük kiralı ve nikelajlı bir ütopya. "Dedelerin mezar taşı Osmanlıca yazıldıysa liseliler 80-90 yaşında olmalı."
6-Kendinden önce ne yazıldığını genellikle bakılmaz. Okuma ve anlama gerektiren bu aktivite zaten halkımızın genel karakteristiğine de aykırıdır. Çoğu zaman aynı şeyler art arda defalarca yazılır. Zaten bu iletişim şeklimizin de en önemli özelliğidir. Karşı tarafı dinlemek ve anlamak tercih ettiğimiz bir şey değildir. "Tek mesele buysa, rahmetlinin mezar taşını değiştirmek daha ucuza gelmez mi?"
7-Gerekli gereksiz her konu üzerine fikir bildirilir. Kültürel bir kibirlilik en önemsiz konuları bile gündeme çıkarır. Ama aynı zamanda bir filtre işlevi görür. Olayların rahatsız edici ve tanıklık etmeye zorlandığımız hissini veren yanlarını filtreden geçirip ortadan kaldırmamıza hizmet eder. Unutmak toplumsal düşünce şeklimiz değil midir zaten; işte yapılan bunun kontrollü şeklidir. "Okuyabildiğini okumayan halka okuyamadığını okutmak marsa gitmek kadar değerlidir; istikbal mezar taşlarındadır."
8-Özet, giriş ya da sonuç gibi gereksiz şeylerle uğraşmaz; direk konunun özünü verir. Sistematik bilgi eksikliği yüksek olduğu için düşünceler arasındaki sınırlar ekvator çizgisinden daha gerçek değildir. Bize satılmaya çalışılan şey piyasanın son model idealizasyonundan başka bir şey değildir. Yani gerçeklikle alakası olmayan yeni bir gerçeklik. Richard Hoggart'ın dediği gibi; içi boş bir parlaklık, pırıltılı bir barbarlık ve sonuçta ruhsal çöküntü. "Dedeleri 1923'ten sonra ölenlerin mezartaşları okunabilir bir dille yazıldıysa dersten muaf olacaklardır."
9-Yazılanlar ne kadar farklı düşünceler içerse de ortak bir özellik sergiler: Aslında herkes izleyicidir. Piyasa ekonomisi içinde idealistik bir aşırı basitleştirmedir yapılan. Kapitalizmin herkesi çağdaş kabilecilik gerçeklerini özlemeye nasıl yönlendirdiğinin temsilidir. Daima bir sahil kasabası hayali ile tüm haksızlıklara tepki vermeden ömrünü geçirmek değil midir zaten çoğu zaman halkımızın tutumu? "Seçim zamanı kendi geleceğini iki paket makarnaya satanların dedesinin mezar taşıyla ilgileneceğini sanmam ama sen öğret yine de."
10-Diğer düşünceleri dışlamadan kendi düşüncesini oluşturamama ve diğer düşünceleri aşağılamadan yeni bir düşünceyi ortaya koymadaki beceriksizlik çoğu zaman genel bir ilkedir. Çünkü taraf ya da bertaraf olma kaygısı kanımıza işlemiştir. Bir fikir başka bir fikre karşı olduğu için doğrudur gibi aptalca bir savunma şekli zaten tüm hayatımızı kaplamıyor mu? "Her yer AVM; mezarı bulduk da okuması kaldı."
Osmanlıca ne kadar bize ait bilemiyorum ama Ekşi Sözlük tam bize göre. Bazıları şaka olarak algılayacak ama okullarda Osmanlıca değil Ekşi Sözlük okutulsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder