Lisanssız bir yatırım şirketine milyonlarca lirasını kaybeden insanların dramı geçtiğimiz günlerde yine manşetlerdeydi. Ne kadar finans merkezi olursak olalım bu tür haberleri duymaya devam edeceğiz anlaşılan. Evlilik vaadiyle kandırılan kız hikayesine benzer yatırımcı hikayeleri olmazsa olmazımız. Ne yaparsak yapalım, ne kadar düzenleme koyarsak koyalım bu sonuç pek değişmiyor. Yatırımcılarımızın ruhunda "enayi" gibi para kaybetmek maalesef var.
Bu tür sahte şirketlere paralarını kaptıran yatırımcıların nitelik özellikleri davranışsal finans tarafından çoktandır deşifre edilmiş durumda. Yıllardır da her yerde anlatılıp duruyor. Fakat ülkemiz insanının ihtirasları her seferinde galip geliyor ve kimse davranışsal finans, sosyal psikoloji ya da nöropsikoloji dinlemiyor. Fakat yine de diğer yatırımcıların bu tip hatalar yapmamaları için bu konuyu anlatmak gerekiyor; ama nasıl?
Düşündük taşındık ve "Ponzi" sistemine sahip bu tür şirketlere para kaptıran yatırımcıların kişilik özelliklerini, kendi anlayacakları şekilde yeniden anlatmaya karar verdik. Evrensel davranışsal finans teorileriyle değil de "yerel bilişsel sosyolojik" tanımlamaları kullanarak.
Lisanssız yatırım şirketine para kaptıran adamın 6 kişilik özelliği:
1- Ver malı ellere, vur popoyu yerlere!
Sahte yatırım şirketine para kaptıran cesur yatırımcı kardeşim, şimdi sana kendine güven hipotezinin yatırımcılar için ne kadar riskli olduğunu anlatacak değilim. Kendisine aşırı güvenen yatırımcıların yüksek riskleri korkusuzca alabildiklerinden bahsedecek hiç değilim. Zaten anlatsam da anlamazsın. Yatırımcının kendi bilgisine olan güveninin, yatırım performansının bir fonksiyonu olarak değişmesine yol açan “yanlı kendine atfetme” (biased self-attribution) teorisini ise direk es geçiyorum, kafan karışmasın. Senin kendine ve yatırım kararlarına olan aşırı güvenini, paralar buharlaştığında söylediğin "beni kandırdılar" sözünü de dikkate alırsak, tek bir teori açıklar. Yerel bilişsel sosyolojide bu teoriye "Ver malı ellere, vur popoyu yerlere" diyorlar. Demek istediğimi anlamışsındır herhalde.
2- İçtim kapuçinoyu, öptüm Al Pacino'yu!
Davranışsal finansın Kumarbazın Yanılgısı (gambler's fallacy) dediği bir düşünce hatası vardır. Yatırımcıların, bir olayın daha önce olduğu için yine olacağına inanmaya meyilli olduğunu söyler. Ama şimdi sana bunu anlatacak değilim. Hani demişsin ya, "Önce yüksek faiz ödediler, sonra bir daha ödeme yapmadılar" diye. Zaten anlayabilseydin, bu işte bir kumarbaz hatası olduğunu o zaman anlardın. O nedenle ben de şimdi sana uzun uzadıya bu teoriyi anlatacak değilim. Yerel bilişsel sosyolojide "İçir şarabı, götür Arabı" derler ya, biraz öyle oldun galiba. Azcık para kazanınca kafan kıyaklaştı ve serap görmeye başladın. İçtim kapuçinoyu, öptüm Al Pacino'yu teorisi bu konuyu nefis açıklar. Öğrenmeni tavsiye ederim; boşver Kumarbazın yanılgısını. Sen yanılacak adam mısın, Himmet Abe!
3- Evimin kadını olurdum edeple, evlenebilseydim Johnny Depp'le!
Hayalcilik senin temel davranış şeklin olmuş. O yüzden şimdi sana Kör Nokta Önyargısı (blind spot bias) denilen düşünce hatasını anlatacak değilim. Ortalamadan daha kötü araba kullandığını söyleyebilecek bir erkek olmadığı gibi, ortalamadan daha kötü yatırım kararı verdiğini söyleyecek de çıkmaz. Zaten Harvard'ta yapılan araştırmalarda da ortalamadan daha kötü olduğunu düşünen öğrenci çıkmamıştır. Öyleyse senin de hayal dünyasında yüzmen ve ortalamadan daha iyi karar verdiğini düşünmen normal. Çok şükür ki yerel bilişsel sosyoloji de senin bu yüce hayalperestliğini anlatan bir teori bulunuyor: Evimin kadını olurdum edeple, evlenebilseydim Johnny Depp'le.
4- Madem Türksün, göster ürksün!
Davranışsal finansın Teyit Yanılgısı (confirmation bias) dediği düşünce hatasının umurunda bile olmadığını biliyorum. Genellikle kararlarımızı, onları destekleyen inançlarımızı dikkate alarak verdiğimizi ve inanmadığımız kanıtları gerçekliklerini sorgulamadan çöpe attığımız gerçeğini taktığını da sanmam. Bir kere kafaya para kazanacağını ve kısa zamanda zengin olacağını koymuşsun. İnandığın tek gerçek bu olmuş. Şirketin lisansı olmadığı gerçeğini bile görmezden gelmişsin. Yerel bilişsel sosyolojide tam bu davranış şekline uygun bir teori var, belki onun faydası olur: Madem Türksün, göster ürksün!
5- Bahçıvansın biberin yok, "bilmemnesin" haberin yok!
Davranışsal finansın Demir Atma Etkisi (anchoring effect) dediği bir düşünme hatası vardır. Bir saati 100 liradan satarsanız talep görmeyebilir ama 400'den 200'e düşmüş gibi gösterirseniz talebi arttırırsınız. Bu teoriye göre bizim akıllı yatırımcımız, bilgi sahibi olmadığı konuda fikir yürüttüğünde, elindeki bilgiyi kıyaslama yapmak ve karar vermek için kullanır. Mesela bir şirket %20 getiri vaat ederken diğeri etmiyor mu? Çalışma lisansı olmasa da gider o şirkete yatırım yapar. "Parayı kazanır hemen sıvışırım, onlardan daha zekiyim, bana bir şey olmaz" düşüncesine kapılır. O nedenle anchoring effect hiç sana göre değil. Senin teorin yerel bilişsel sosyolojide yatıyor: Bahçıvansın biberin yok, "bilmemnesin" haberin yok!
6- Zzzt Erenköy!
Teorilerle canını çok sıktım biliyorum. "Ben bunları nereden bileyim, ekonomi mi okudum" diye sorduğunun farkındayım. Haksız da sayılmazsın aslında. "Be güzel kardeşim, adamlar yıllardır her platformda bağırıp duruyorlar, finansal okuryazarlık diye, niye bir kulak kabartayım demedin?" Bu soruya da "Hı!" yanıtını verdiğini duyar gibiyim. Ne diyeyim o zaman kardeşim, Zzzt Erenköy!
Bu teorileri öğrenmediğin sürece sonuç hiç değişmeyecek canım kardeşim. Evlilik vaadiyle kandırılan genç kız misali dolandırıcılara para kaptırmaya devam edeceksin. Yerel bilişsel sosyolojide dendiği gibi: Gayme over!
1 yorum:
manyak bir yazı olmuş ya :) çok faydalandım.
Yorum Gönder