7 Mart 2013 Perşembe

Astroloji başarısını yaratan yarı akıllılar ve yarı aptallardır!

Siz de Balık burcuysanız, parasal açıdan şanslı bir döneme girdiğinizi falınızda okumuşsunuzdur. Astroloji, sözdebilimler içinde en popüleridir. Falsız kaldığında düşünce sisteminde boşluk hisseden dünyanın önemli bir kısmı için astroloji vazgeçilmezdir. Bu büyük pazarda sorulması gereken iki soru vardır: Astroloji ne kadar güvenilirdir ve neden astrolojiye inanırız?

Biraz finanstan anlayan biriyseniz falınızda yazan parasal açıdan şanslı olacağınıza yönelik öngörünün aptalca bir iyimserlik içerdiğini bilirsiniz. Çünkü piyasalarda dengeler her an değişirken, şanslı olacağınızı bilmeniz yeterli olmaz. Mesela aldığınız hisse senetleri şanslı olduğunuz bir günde %20 yükselebilir. Biraz daha yükselmesini beklerken bu kez %30 düştüğünü görebilirsiniz. O nedenle şanslı olmak pek bir şey ifade etmez. Peki öyleyse astroloji bize ne demek ister?

Astroloji bize basitçe şöyle bir genellemede bulunur. Güneş, yılın belli bir gününün belli bir anında hep aynı yerden geçer. Bu nedenle doğum yılları farklı olsa da aynı doğum tarihine sahip olan kişiler aynı tür bir gezegensel ve yıldızsal çekime maruz kalırlar. Bu da onların benzer niteliklere ve kadere sahip olacaklarını ifade eder.

Astrolojinin en güvendiği dal olan bu fizik gerçeği maalesef büyük bir hata içermektedir. Çünkü yapılan araştırmalar, dünyanın güneş karşısındaki pozisyonun her yıl 22.000 millik bir sapma gösterdiğini ortaya koymuştur. Öyleyse aynı gezegensel etkiden bahsetmek mümkün değildir. 40 yıllık bir periyotta 780.000 millik farklılık astrolojinin derin yanılgısını gözler önüne sermektedir.

Bugüne kadar yapılan birçok bilimsel araştırma astrolojinin güvenilir bir tarafının olmadığını defalarca ortaya koymuştur. Bu araştırmalardan şüphesiz en önemlisi eski bir astrolog olan Geoffrey Dean ve psikolog Ivan Kelly’nin yıllar süren çalışmalarıdır. Temel çıkış noktaları güneş, ay ve yıldızların aynı doğum tarihine sahip insanlarda aynı sonuçlar yaratacağıydı. Araştırmaları onyıllar sürdü. Aynı dakikalarda doğmuş 2.000 bebeğin doğumdan yaşlılıklarına kadar hayatlarının her anını incelediler. Çalışma 1950’lerde başladı ve bulgular 2003 yılında “Is astrology relevant to consciousness and Psi?” adlı makale ile yayınlandı. Araştırmacılar iş, endişe seviyesi, evlilik, gerginlik, sosyallik, IQ, sanat, spor ve matematik yeteneği gibi 100 farklı karakteristiği yakından incelediler. Astrolojinin söylediğine göre bu kişilerin benzer sonuçlar göstermeleri gerekiyordu ama sonuçlar hiç de öyle değildi. Aynı doğum tarihine sahip insanların nitelikleri birbirinden oldukça farklıydı.

Bu rapor astroloji dünyasında büyük bir gürültü kopardı. İngiltere’deki Astroloji Birliği Başkanı Roy Gillett rapora şiddetle karşı çıkarak “aşırı hassas” davranıldığını söyledi. Bu eleştiri aslında astroloji sektörünün başarısının nereden kaynaklandığını açıklıkla göstermektedir. Fazla ince düşünmeyen ya da fazla sorgulamayan savunmasız (eleştirel bakışa açısına sahip olmamak anlamında savunmasızlık) insanları etkilemekten… Ne kadar da harika değil mi? Bilgisizlik üzerine kurulan devasa bir sektör!

Bir başka araştırmada dünyanın her yerinden 160 astroloji falcısının kehanetlerindeki doğruluk oranı incelenmiştir. Sonuçlar sıradan insanların tahminlerinden daha başarısızdır. Aynı sonuç Shawn Carlson’un deneyinde de çıkmıştır. Bu beklenmeyen bir sonuç değildir. Çünkü horoskoplarında Uranüs, Neptün ve Plüton’u nereye koyacağını bilemeyen astroloji falcılarının gezegensel çekimden bahsetmelerini imkansızdır. Peki tüm bu tutarsızlıklara rağmen neden insanlar hala astrolojiye güvenme eğilimi içindedirler?

Astrolojiye duyulan güçlü inancın arkasında teyit yanılgısı (confirmation bias) denilen psikolojik bir faktör yatar. Astrolojiye inananlar, sadece gerçekleştiğini gördükleri kehanetleri hatırlamaya meyillidirler. Gerçekleşmeyen kehanetleri hemen unuturlar. Kendilerine astrolojinin saçma olduğu söylendiğinde, hemen hafızalarına gerçekleşen kehanetler gelir ve inançlarına daha sıkı sarılırlar. Bu tür “kesin inançlılar” üzerinde yapılan araştırmalarda ise başka bir tuhaflık daha tespit edilmiştir. Hatırladıkları gerçekleşen kehanetlerin kendi becerilerinden mi yoksa durup dururken mi olduğunu ayırt edemeyecek bir zihinsel yetersizlik gösterdikleri görülmüştür. İnsanların düştükleri bu durum gerçekten üzüntü vericidir. Eleştirel bakış açısı yok olmuş, sorgulamadan kabul eden bir birey türü yaratılmıştır. Astroloji ortaçağ karanlığının yarattığı etkiyi tek başına yaratma başarısı göstermiştir. Hikayenin sonu burada da aynıdır: Ceplerini tıka basa dolduran sayısız astroloji taciri!

Kanadalı sihirbaz ve araştırmacı James Randi, “Flim Flam” adlı kitabında, genç yaşlarında, bir gazetede astroloji falları yazdığını anlatır. Kullandığı yöntem eski dergilerden öngörüleri alıp karıştırdıktan sonra gelişigüzel çekerek yazmaktır. Tahmin edileceği gibi bu yöntem çok başarılı olmuş ve insanlar, öngörülerin doğruluğuna büyük güven duymuşlardır. Randi, daha sonra bu işi ahlaki ve etik değerler nedeniyle bırakmıştır. James Randi uzun yıllardır tüm astroloji uzmanlarına açık bir çağrı yapmaktadır. Kehanetlerinin doğruluğunu bilimsel testler altında kanıtlayan kişiye 1 milyon dolar vermeyi taahhüt etmiştir. Tahmin edeceğiniz gibi bugüne kadar henüz kazanan çıkmamıştır.

Astroloji neresinden bakılırsa bakılsın büyük bir ticari başarıdır. Bu başarıyı yaratanlar sorgulama gücü gelişmiş akıllı insanlar olmadığı gibi, sorgulama gücü olmayan aptallar da değildir. Çünkü bunlar iki kutupta yer alan az sayıdaki topluluklardır. Bu başarıyı yaratan bilgi çağının görüntü boyutundan öteye geçemeyen yarı akıllı ve yarı aptallardır! Çünkü onlar öğrenmemek için büyük çaba sarf ederler ve bunda da daima başarılı olurlar.

Hiç yorum yok: