16 Mayıs 2013 Perşembe

Paramız değerlidir ama hayatımız değil!

Standart ve prosedürlerin yetersiz bulunduğu zamanlarda insanların yakınması normal bir davranıştır. Parasal konular açısından düşünüldüğünde kredi kartı masraflarına, hesap işlem ücretlerine veya yüksek faizlere itiraz etmek makul karşılanmalıdır. Çünkü insanlara fayda sağlamak için yaratılan finansal araçların yüksek yararları yanında küçük de olsa zararlarının olması, belli ölçüde tepki duyulması gereken bir husustur. Böyle zamanlarda beklenen, standart ve prosedürlerin net bir şekilde tanımlanmasıdır. Üstelik bunun en başta yapılması beklenir. “Bana masraf alınacağından bahsedilmedi!” şeklindeki bir yakınmanın haklılık payı çok yüksektir. Size fayda sağlaması için sunulan bir finansal hizmet de olsa size olan maliyetinin başta mutlaka anlatılması gerekir. Zaten biz de bu konuda yeterince hassasızdır. Söz konusu para ise tüm açıklamaların başta yapılmasını isteriz. Tüm standart ve prosedürlere uyulmasını bekleriz. Ama söz konusu sağlığımız olunca…

Son dönemlerde ülkemiz hane halkının belki de en popüler sporu Pilates. Bir yüzyıl kadar önce J.H.Pilates tarafından geliştirilen bu fiziksel fitness sistemi zihnin kaslar üzerinde hakimiyetini arttırarak bedeni ve omurgayı desteklediğini söylüyor. Peki gerçekten öyle mi? Sizi fazla yormadan Hollywood starına döndürmeyi vaat eden Pilates sizin aradığınız spor mu?

Pilates’in ünü ilk kez 1925’te Amerika’da yayıldı. O zamanlarda bir spor salonu açan J.H.Pilates’in salonuna tarihin en önemli dansçılarından Martha Graham ve önemli baletlerinden George Balanchine gelir. Zaten her yönden en üst seviyede vücut yapılarına sahip olan bu dansçıları görenler, görüntülerini Pilates’e borçlu olduklarını düşünürler. İşte o andan sonra Pilates’in gelişimi başlar. Neredeyse Pilates’in tüm özellikleri bu iki dansçının şaşaalı vücut yapıları üzerine kurulur: Yüksek esneklik, gelişmiş duruş, düzgün mide, güçlü arka sırt kasları ve daha birçok özellik.

Özel bir spor dalı olarak birçok benzersiz alete sahip olduğunu söyleyen Pilates’in aletleri aslında spor teknolojisi açısından pek de benzersiz değildir. “Reformer” kürekten, “cadillac” jimnastikten, “pedipull” makaralı aletlerden geliştirilmiştir. Diğer aletlerin de hangi aletlerden geliştirildiği kolayca anlaşılır.

Spor uzmanlarına göre Pilates’in yazdığı iki kitapta önerdiği tekniklerin birçoğu, ondan on yıl önce yazdığı kitapla modern vücut geliştirme sporunun babası sayılan Eugene Sandow’dan alınmıştır. Yani çalınmıştır.

Ağırlık sporları kasları kısaltırken Pilates uzattığını söyler. Tüm kaslar çalışırken kısalırlar, dinlenirken uzarlar. O nedenle Pilates’in iddiası saçmadır. Sürekli Pilates yaparak kasları uzatma düşüncesi biyolojik olarak bilinen tek bir sonuca ulaştırır: Bir süre sonra eklemleri hareket ettirememeye!

Pilates’in diğer egzersiz dallarından daha fazla hareket sunduğu iddiası doğru değildir. Aletli jimnastik gibi egzersiz sistemlerinde binlerce hareket olduğu bilinmektedir.

Pilates vücudu yeniden dengeleyerek doğru bir kas dengesi yarattığını iddia eder. Kişiye göre ayarlanmış tüm egzersiz tekniklerinin bunu sağlayacağı spor bilimi tarafından ortaya konmuştur. Fakat genel Pilates programlarının sakatlık riskini diğer sporlardan daha fazla arttırdığı da bu kapsamda ortaya çıkmıştır.

Vücut esnekliğinin diğer tüm sporlardan daha fazla artırıldığı iddiası ise yine doğru değildir. 1968 ile 1976 yılları arasında olimpik sporcularda yapılan bilimsel araştırmalarda esnekliğin diğer sporlardan yüksek olduğu tek dalın jimnastik olduğu belirlenmiştir.

Pilates makinalarındaki yaylar Newton’un hareket prensiplerinden farklı kullanıldığı için oldukça riskli sonuçlar yaratır. Yaylar uzadığında vücut direnci artar. Bu tür bir artış vücudun güç dengesindeki artışla uyumlu değildir. Çünkü vücut en fazla güç istediği noktada en az güç üretir seviyededir. Bu durum kasların büyümemesi sonucunu yaratır ki ilerleyen dönemlerde eklem rahatsızlıklarına davetiye çıkarılır.

Yüksek güç ve etki gerektiren hareketlerden kaçılması iskelet ve kas sisteminin yapısını bastırır. Bu da vücudun uzun dönemde güçlenmesini engeller. Diğer egzersizlerde kasların çalışırken büyüdüğünü eleştiren Pilates kasları doğal halleriyle geliştirdiğini iddia eder. Oysa bilimsel araştırmalar kas büyümesinin bir sonuç değil süreç içinde bir aşama olduğunu tespit etmişlerdir.

Bir rehabilitasyon tekniği olarak pazarlanan Pilates’in bilinen tüm bilimsel tedavi teknik ve yaklaşımlarıyla çelişmesi de önemli bir tartışma konusudur. Boyu uzattığı iddiası ise bu sporu yapanlar tarafından yalanlanmıştır.

Bugün milyarlarca dolarlık bir Pazar haline gelen Pilates hiç de bir yüzyıl önceki Pilates değildir. Her gün yeni eklemeler ile modern spor pazarlamasının en temel ürünü haline gelmiştir. İşte sorun da burada başlıyor zaten. Mesele insanların Pilates yapması değil, Pilates’in pazarlama şeklindeki gelişmiş yalancılıktır. Yoga, fitness ve vücut geliştirme sporlarının karma bir dalı haline gelen Pilates, sunduğu iddiaların hiçbirini bilimsel olarak ispatlamış değildir. Ortada tek sayfalık ne bir araştırma, ne bir prosedür ve ne de bir standart vardır.

Kredi kartı masrafına itiraz ederken rasyonel davrandığımızı düşünerek gerekli bilginin başta verilmediğini söyleriz. Hatta çıkarım yeteneğimiz biraz gelişmişse standart ve prosedürlerin yetersiz olduğunu iddia ederiz. Çünkü paramız önemlidir. Ama bu şüpheci tavrımız orada kalır. Söz konusu hayatımızsa söylenen tüm yalanlara inanmak için can atarız. Esnek bir vücut, dengeli bir duruş, zayıf ve çekici bir beden kazanmak uğruna ne bir standart, ne bir prosedür, ne de bir bilimsel gerçek ararız. Hayali bir bedene ve kimliğe istekle sarıldığımızdan, gerçekler yerine oportünizme yaslanan bu tür düşünsel sahtekarlıklara pek aldırmayız. Gizli umutların su katılmamış saftirikliği ile yıldız olma hayallerine kapılırız. Kendi sıradanlığımızdan nefret edip “esrarengiz öteki”yi idealleştiririz. Bu rahat görünüşümüz “bilmeye ihtiyaç duymayacak kadar imtiyazlı bir kişilik” olduğumuz hissini bile verebilir izleyenlere. Nasıl olsa bilinçten söz etmenin demode ve bedenin en önemli kahraman olduğu bir çağda yaşıyoruz. Geriye söylenecek tek bir şey kalıyor herhalde: Paramız değerlidir ama hayatımız değil!

1 yorum:

Ahmet Usta dedi ki...

Merhaba,

güzel bir yazı, aklıma bir başka makaleyi getirdi.

Makalede Amerikan insanın spor yapma davranışı anlatıyordu. Californiya'da sabahları, büyük bir kalabalık nedensiz ve amaçsız koşmaktadır, amerikan insanın spor algısı sağlık değil, tamamen beden üzerinden kendine bir kimlik verme arayışıdır ve bu bağlamda beden üzerinden gelecek her türlü protez çözümleri, hakikat gibi sahiplenir.

Ahmet

http://sosyalmedyamacerasi.blogspot.com/2013/05/kanser-pH-degeri-hucre.html