Finans merkezi olma yolunda her gün biraz daha ilerliyor, yeni oyuncaklara kavuşuyoruz. Bir finans merkezinin belki de en önemli aracı televizyonların ekonomi kanallarıdır. Gün boyu piyasaların nabzının atışını en iyi bu kanallar sayesinde duyarız. Ülkemiz televizyonculuğunun son parlak halkasının gün boyu ekonomi ve finans gelişmelerini sunan bu kanallar olduğunu söyleyebiliriz. Ve tabi ki son derece sofistike ekonomi yorumcuları.
İyi tahsilli ve yüksek bir farkındalık seviyesinde olduğu kolayca anlaşılabilen genç yorumcuların gösterişli yorumları herkesin ağzını açık bırakacak türden. Ustalıkla kurulan ve zengin vurgulamalarla süslenen sözleri ile hepimizi kendilerine hayran bırakan bu yorumcuların, sanki feleğin çemberinden defalarca geçmiş gibi kendilerinden emin yapıları da bir o kadar hayranlığı hak ediyor. Çin ekonomisindeki bir göstergenin Amerika'nın ekonomi politiğine etkisi dakikalarca tartışılabiliyor. Finansal okuryazarlık seviyesi henüz "south sea bubble" seviyesinde olan bir toplum için bu yorumun ne faydası olacak diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Ama yorumcuların nezaketine kaptırmışsınız kendinizi bir kere. İçeriklerine sahte bir bilgelik katmak için hatırlamak istemedikleri türkçe sözcüklerin yerine ingilizce eş anlamlılarını söylerken yüzlerindeki sahte "kendilerine kızma" edası bile o kadar samimidir ki alçakgönüllülüklerine belli belirsiz bir takdir oluşur içinizde. Peki ama hala hisse senetlerini "lale soğanı" gibi gören bir topluma ekonomi kanallarıyla sunulmaya çalışılan bu piyasa ateşi neyi ifade ediyor?
Tıpkı modern bir peygamber gibi bize hayatın gerçeklerini öğretmek için gelen Dalai-Lama'yı bilmeyeniniz yoktur. Sosyal medyada hergün defalarca kez tumturaklı sözlerine rastlamamak mümkün değil. Belki birçokları onun da tıpkı Depak Chopra ya da Maharishi Yoga gibi yarı evlilik danışmanı, yarı diyetisyen ve yarı yaşam koçu sosyetik bir guruya döndüğünü fark etmiştir. Hatta belki kendisi bile her konuşmasının sonunu gülümseme ile bitiren bir bilgelik ve huzur işportacısına döndüğünü fark etmiştir. Modern dünyaya göre ayarlanmış tatlı ve içi boş sözlerini artık herkes neredeyse ezbere biliyor. Yaşadığımız dünyada hiçbir engel olmadığını ve gerçekleri anlamaya herkesin ruhen kolayca ulaşabileceğini gösteren bukalemun bir söylem geliştirdi Dalai-Lama. Ona ne kadar saygı duyuyoruz değil mi? Peki ama Dalai-Lama'nın misyonu ne?
New Philosophers (Yeni filozoflar) ekolünün birçok filozofuna göre Dalai-Lama, medyatik başarısının yanında siyasi yönden başarısız biri. Tibet davasını savunmak için Budizmi popüleştirerek bir Hollywood starına dönüştü ve asıl meselenin içini boşalttı. Filozof Pascal Bruckner'e göre bu şarlatan peygamber, M.Gandhi ve M.L.King gibi şiddet karşıtı önderlerin etik ve tarihsel titizliğinden çok uzakta; inanç pazarında listede en üst sırada. Bugün, Çin işgalinin tüm alçaklığı karşısında ilgiye muhtaç bir çocuksu neşeyle söylevlerine devam ediyor Dalai-Lama.
Tıpkı Dalai-Lama gibi ekonomi kanallarımızın yorumcuları da finansal okuryazarlığı düşük bir topluma yol göstermek yerine biraz medyatik bir trader, biraz haşarı bir analist rolüne bürünmüş gibiler. Daima yüzlerinde olan suni gülümsemeleri ve sürekli aynı kalan konuşma vurguları ile piyasalar adına huzur saçan işportacılara dönüşmüş durumdalar. Yüzeysel ve karmaşık saptamaları ile ekonomi ve finansın içini boşalttıklarının farkında değiller. Finansal okuryazarlığı düşük seviyede olan toplumumuza içi boşaltılmış bir ekonomik bakış açısı sunuyorlar. Gün geçtikçe de bu içi boşalmış bilgi ve yorum tarzlarını arttırıyorlar. Herkesin bir trader ya da analist olduğunu sanarak günlük hayatın doğal bir parçası olan ekonomiyi yozlaştırıyorlar. Belki de bu yorumcuların en büyük amacı piyasaların Dalai-Lama'sı olmak; ne dersiniz, olamaz mı?
Bu medyatik liderin adını sokak dilindeki yaygın çarpıtılmış şekliyle okusanız da bu son cümlenin anlamı pek değişmeyecek: "Ekonomi kanallarımız maalesef Dalai-Lama dolu!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder