8 Ekim 2013 Salı

Güçsüzler daima kazanır! (Hayır, yanlış okumadınız)

Dünya giderek daha sıradan bir yer oluyor. Öngörülemez ekonomik krizler, aşırı zenginlerin anlık sansasyonları, Afrika'da açlıktan ölen milyonlar, gelir dağılımındaki korkunç eşitsizlik ve daha sayılamayacak kadar çok şey. Artık hepsi sıradan. Neden mi?.. Çünkü küresel finansal sistem her şeyi basit bir metaya döndürebiliyor. İnsan hayatı ve insanlık da maalesef bu pazar içinde kaybolup gidiyor. Piyasalar her şeyin hakimi, mimarı ve yöneticisi olabiliyor; insanlar ise sadece seyirci.

Bu piyasa oyununda bazıları kaybederken bazıları kazanıyor belki ama sonuç hiç değişmiyor: İnsanlar değil para yönetiyor! Eleştiri yeteneğini kaybetmiş, bilgi çağlayanları altında ezilen kalabalıklar ise tüm akıl güçlerini kullanarak şu sonuca ulaşıyorlar: Güçlüler daima kazanır!

Bu sloganın insanlar üzerinde kendi kendini gerçekleştiren kehanet etkisi yaratması uzun sürmüyor. Bir süre sonra herkes kendini güçsüz hissetmeye başlıyor. Yapabileceği en büyük şeyin kendisine ve ailesine biraz daha zenginlik kazandırmaktan öteye olmadığını anlıyor kalabalıklar. Hayatında ya da yaşadığı dünyada değiştirebileceği tek şeyin bu olduğunu düşünüyorlar: Biraz daha zenginlik! İşte hepsi bu!

Ne kadar da mantıklı, değil mi; güçlüler daima kazanır! Tersini söylemek için insanın deli olması gerekir. Zayıfların her zaman kazandığını söyleyen birinin akıl sağlığından şüpheye düşersiniz herhalde. Öyleyse işte size bir fırsat: GÜÇSÜZLER DAİMA KAZANIR!

35 yaşında genç bir fizikçi olan Peter, uzun uğraşlar sonucu yazdığı bir makalesini, saygın bir fizik dergisine yayınlanması için 1964 yılında gönderir. Editörler makalede herhangi bir teknik hataya rastlamazlar ama bu makalenin fizikle ne ilgisi olduğunu pek anlayamazlar. Onlara göre makalenin yayınlanması gereken yer bir ilahiyat dergisidir. Peter pes etmez ve aynı makaleyi bir yıl sonra başka bir dergiye gönderir. Fizikçiler makaleyi okuduklarında Peter'in kurduğu denklemi kavrayamazlar. Bilinen tüm matematiksel formüller ihlal edilmiştir. Fizikçilerin yorumu açıktır. Teorik fizik gibi karmaşık bir alanda yeni yetme bir fizikçinin yapabilecekleri fanteziden öteye gidemez. Peter'ınki de böyle bir fantezidir. Uygarlık tarihinin en büyük teorik fizikçisi Stephen Hawking bile anlatılan konuya güler.

Bu kısa hikayede anlattığımız Peter'ın kim olduğunu sanıyoruz herkes anlamıştır. Higgs bozonu ile Nobel Fizik Ödülünü kazanan Peter Higgs'ten başkası değildir. Peki tam 50 yıl sonra Peter Higgs dünyayı şok eden bu değişimi nasıl yaratmıştır? Stephen Hawking'i bile yanıldığı özeleştirisini yapmaya iten, matematik kurallarına bile uymayan o formül nasıl yaratılmıştır?

Bir uluslararası ilişkiler uzmanı olan Ivan Arreguin Toft boş zamanlarında boks maçı izlemeyi seviyordu. 1970 yılında Muhammed Ali'nin Foreman'ı yendiği maç kafasına takılmıştı. Maç öncesinde Ali'ye şans veren neredeyse yok gibiydi. Foreman dünya şampiyonuydu ve güçlüydü. Ali ise genç ve tuhaf bir boksördü. Fakat maçı kazanan Ali olmuştu. Toft'un, Ali'nin nasıl kazandığı konusunda bir çıkarımı vardı ve bunu test etmek üzere çalışmaya koyuldu. Uzun bir araştırma döneminden sonra 2001 yılında makalesini yayınladı. iRRasyonel'e göre belki de dünya tarih araştırmalarının en çarpıcısı ortaya konur. Toft, "How the Weak Win Wars" (Güçsüzler savaşları nasıl kazanıyor?) adlı makalesinde son 200 yıl içinde gerçekleşen 197 savaşı inceler. Bilinen tüm gerçeklere karşı çıkan şu sonuca ulaşır. Güçsüz olan taraflar güçlülere karşı %64 daha fazla kazanmışlardır. Yani savaşların %64'ünü güçsüzler kazanmıştır. Peki ama nasıl? Güçsüzler güçlüleri nasıl yenmişlerdir?

Toft'un araştırmalarından çıkan basit bir sonuç vardı. Güçsüzler bilinenin, yerleşik düşüncenin, beklenilenin, alışıldık olanın aksine sıradışı ve akla mantığa aykırı bir strateji belirledikleri zaman güçlüleri yenebiliyorlardı. Buna asimetrik karşıtlık adını vermişti. Güçlü olanın kazanma arzusu düşük, güçsüz olanın kazanma arzusu yüksekti. Sonuçta da arzusu yüksek olan kazanıyordu.

Muhammet Ali Foreman'ı yenerken basit bir strateji kullanmıştı. Foreman Ali'ye her yumruk atışında Ali'nin kulağına şöyle fısıldadığını duyuyordu: "George, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!" Bu alışıldık olmayan davranış şekli Foreman'ın tüm dengesini bozmuştu. Peter Higgs'in 50 yıl önce yazdığı makale de bilim dünyasının bilinen tüm kabullenmelerine karşı geliyordu. Sıradışı ve fazlasıyla zekiceydi. Sonuçta kazanan da 50 yıl önce dalga geçilen Peter Higgs olmuştu.

Bugün her şey sıradan. Öngörülemez olduğu düşünülen olaylar bile artık herkese sıradan geliyor. Güçlülerin her zaman kazanacağına duyulan sarsılmaz inanç, güçlerinin sadece biraz daha fazla varlık edinmekten öteye olmadığını düşünen milyarları esir almış durumda. Oysa Toft'un makalesi her şeyi ispatlıyor. Rakibiniz sizden güçlüyse, sıradışı bir strateji ile onu yenebilirsiniz. Bunu yapmak içinse ihtiyacınız olan şey biraz daha fazla düşünmekten başka bir şey değil. Unutmayın, güçsüzler daima kazanır.

1 yorum:

Paranya dedi ki...

"Güçsüz olan taraflar güçlülere karşı %64 daha fazla kazanmışlardır." ifadesi gerçekten irrasyonel olmuş. Eğer güçsüzlerin savaşların %64'ünü kazanmış iseler, güçlülere karşı %78 daha fazla kazanmışlardır. Bu matematik ile seneye Nobel Fizik sizindir. Sevgiler.