Amerika'da olanlar eminiz birçoklarının kafasını karıştırmıştır. Bütçe tasarısının onaylanmaması, borç tavanının yükseltilmemesi ihtimali ve işçilerin zorunlu izne gönderilmesi piyasalar üzerindeki kara bulutları yeniden arttırdı. Bunun sonucunda şimdilik kepenkleri indirdiği tanımlaması yapılan bir süper güç var elimizde. Peki ama herşey bu kadar iyi giderken bu kriz de nerden çıktı? Her şeyi açıklayacak basit bir yanıt yok mu?
Aslında son beş yıldır yaşananların basit bir yanıtı var: "Yağ, sudan daha hafiftir!" Nasıl yani diyenler varsa, ki mutlaka vardır, şimdi yeniden anlatacağız.
60'lı yılların başında Amerika'nın en büyük yağ tüccarı Tino de Angelis'ti. Her türlü bitki ve salata yağının ticaretini yapıyordu. Yine o yıllarda finans sektörünün en güçlü kuruluşlarından biri ise American Express'ti. Seyahat çeki ve kredi kartı pazarında yakaladığı başarıyı şimdi de şirketlere kredi vererek sağlamak istiyordu. İşe piyasanın en büyük yağ tüccarıyla başlamak gerçekten büyük bir fırsattı.
Tino'nun geniş depoları yağ tankerleri ile doluydu. Banka, bu tankerlerdeki yağları teminat alarak kredi verebileceğini söyledi. Tino dünden razıydı. Küçük bir formalite vardı ama. Eksperler tankerlerdeki yağ miktarını ölçeceklerdi. Tino "hayhay" demişti. Birkaç gün içinde eksperler gelerek kontrole başladılar. Tüm tankerleri açarak yağ miktarını ve kalitesini ölçtüler. Çıkardıkları raporu bankaya verdiler. Banka müdürü raporu görünce oldukça sevinmişti. Yüksek kaliteli bu kadar çok yağı teminat almak gerçekten karlı bir iş olacaktı. Banka gerekli işlemi yaparak Tino'ya krediyi verdi.
Ertesi sabah bankanın müdürü keyifle kahvesini yudumlarken yağ sektörü ile ilgili raporları okuyordu. Bir rakama gözü takılmıştı. Bu rakam ülkenin toplam yağ stoku rakamıydı. Tuhaf olan tarafıysa şuydu. Bu rakam teminat aldıkları yağ rakamından düşüktü. Kafası karışmıştı. Ülkenin yağ stoku nasıl olurdu da Tino'nunkinden az olurdu?
Skandal tam da Kennedy suikastinin olduğu günlerde ortaya çıktı. Borsa birkaç dakikada %5 geriledi. Banka müdürü olan biteni anladığında ise iş işten çoktan geçmişti.
Tino, belki finans ve bankacılıktan anlamıyordu ama liseden kalma biraz fizik bilgisine sahipti. O sıkıcı fizik derslerinden birinde yağın sudan daha hafif olduğunu öğrenmişti. Hevesli American Express ise ona bu bilgiyi pratiğe dökme fırsatı vermişti. Tino bütün tankerleri önce su ile doldurmuş, sonra üzerine birkaç santim kalınlık oluşturabilecek kadar yağ eklemişti. Eksperlerin gördükleri tankerlerin yüzeyindeki bu yağdı işte. Bu ince yağ tabakası onlara tüm tankerlerin yağla dolu olduğu fikrini uyandırmıştı. Büyük hata burada yapılmıştı.
Son beş yıldır yaşanan ekonomik düzelmenin altında yatan görüntü budur maalesef. ABD'nin ve diğer birkaç büyük merkez bankasının piyasaya sürdükleri karşılıksız para krizin altında ezilen dünyayı rahatlatmıştır. Oysa bu para batması istenmeyen büyük finansal kuruluşlara enjekte edilen ve oradan da yüksek getiri elde edilecek alanlara aktarılan paradır. Tarihi tepe noktalarına yükselen borsa endeksleri, ekonomilerin de tarihi güçlü seviyelerinde olduğuna işaret etmesi gerekiyordu. Ama maalesef böyle değildi. Sıcak para tıpkı yağ gibi suyun üstünde durduğundan herkes tankerin tamamen yağla dolu olduğunu düşünmüştü. Tıpkı Warren Buffet'ın 2008 yılında "Süte fazla su karıştırıldı" diyerek finansal krizi tanımlaması gibi bu kez de yağa fazla su karıştırılmıştı. Piyasalar iyi gittiğinde gördüğümüz sadece yağdı. Oysa altında ABD'nin ve diğer merkez bankalarının bastığı karşılıksız paralar vardı.
İşte şimdi Amerika bu parayı basmaya istekli değil. Bu para olmayınca da yağın altındaki su seviyesi maalesef yükselmiyor. Öyle olunca da çöküş tekrar kapımızda beliriyor.
Sanırız anlatabilmişizdir. Amerika para basmazsa tankerler boş kalır ve yağ zemine yapışır. Ya da sürekli endeksleri yorumlayarak her şeyi çözümlediklerini sanan ekonominin çok bilmişleri için bilimsel olarak açıklarsak; yağ sudan daha hafiftir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder