25 Ocak 2015 Pazar

Küçük yatırımcının en çok yaptığı 8 düşünce hatası!

Küçük yatırımcılarımızın neden kaybettiklerine yakından göz attığımızda, finansal okuryazarlıklarının eksik olması kadar önemli ikinci bir eksiklikleri olduğu ortaya çıkıyor. Yatırım kararlarında düşünce ve karar verme hatasına düşüyorlar. Bu, yanlış karar verdikleri anlamına gelmiyor. Çünkü yanlışı görme bir sonraki kararın doğruluk payını arttırır. Asıl sorun doğru olduğunu düşündükleri fikirlerin yanlış olduğunu anlayamamaları ve hatalarını sürdürmeleridir. Bugün Davranışsal Finansın araştırma alanına giren bu konuların küçük yatırımcılarımız için henüz anlaşılamamış olması zararları arttırıyor.

Spinoza'nın, havaya atılan bir taş düşünebilseydi kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı düşüncesi bu tür hataları en iyi özetleyen yaklaşım gibi görünüyor. Küçük yatırımcılarımızın kararlarını etkileyen ve onları zarara yönelten bu düşünce hatalarının neler olduğunu araştırdık ve en sık yapılanları belirledik. Davranışsal finansın evrensel ölçütlerini referans alarak yerel karşılıklarını oluşturduk. İşte, küçük yatırımcılarımızın en çok yaptıkları 8 düşünce hatası:

1- Az ekmeğini yemedim yanılgısı
Davranışsal finansın Kumarbazın Yanılgısı (gambler's fallacy) dediği düşünce hatasıdır. Rastlantısal olaylarda, bir olayın daha önce olduğu için yine olacağına inanmak, bir olayın daha önce olduğu için olmayacağına inanmak, daha önce olmadığı için olacağına inanmak ya da daha önce olmadığı için olmayacağına inanmak olarak ortaya çıkar. 8 haftadır lotoda 6 gelmiyor, bu hafta gelmesi yüksek ihtimal. Ya da lotoda her hafta aynı 6 rakamı oynayarak kazanma şansını arttırdığını düşünmek. "Bu hisse çok düştü artık yükselir" deyip batacak ne kadar şirket varsa hisse senetlerini almak bu tür hatanın sonucudur. Ya da "bu hisse bana daha önce çok kazandırdı yine kazandırır" diyerek hisse almak.

Ticaret hayatımızda insanın içini ferahlatan güzel bir karşılığı vardır. Arkadaşına verdiği parayı geri alamayan kendini şöyle teselli eder: "Ödemeyeceğini biliyordum, olsun, az ekmeğini yemedim!"

2- Boşlukları kafaya göre doldurma yanılgısı
Davranışsal finansın Teyit Yanılgısı (confirmation bias) dediği düşünce hatasıdır. Genellikle kararlarımızı, onları destekleyen inançlarımızı dikkate alarak veririz. İnanmadığımız kanıtlar gerçeklikleri sorgulanmadan çöpe atılır. Sadece aptalların değil "kafası basan"ların da kolayca düştüğü bir tehlikedir bu. Eskilerin tabiriyle vartadır. Kısacası, işimize gelen fikri kabul eder, gelmeyeni etmeyiz. Sosyal medyadaki fikir tartışmalarının temelinde de bu yatar. Diğerlerine göre akıllı olanlar, mantıklı olmayan sebeplerle inandıkları tuhaf şeyleri bile savunmada zorluk çekmezler. Mesela teknik analizle yükseleceğine karar verdiğimiz bir hisse senedine yatırım yapar ve sonuna kadar fikrimizi değiştirmeyiz. Teyit yanılgısı, geometrik olarak bilmek ve güvenmek eylemlerinin tam ortasında yer alır. Muhtemelen ölümlü olduğumuz için bu hataya düşüyoruz; ölümsüz olsak her şeyi öğrenmeye çalışırdık herhalde.

Sınavlarda bilmediğimiz soruların cevaplarını da bu yöntemle işaretlemez miyiz; kafamıza göre.

3- Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol yanılgısı
Davranışsal finansın Bilişsel Uyumsuzluk (cognitive dissonance) dediği düşünce hatasıdır. Bir çamaşır makinesi alırız ama umduğumuz gibi çıkmaz. Fakat başta çok isteyip aldığımız için onun iyi bir makine olduğuna inanırız ve bu inancımızı değiştirmeyiz. "Beğenmezsen paran iade" bu nedenle çok işe yarar ve çok az insan aldığı ürünü iade eder. İnsanlar sadece düşündükleri gibi davranmazlar, aynı zamanda davranışları bir süre sonra düşüncelerini belirler. Stoploss konulmadan yapılan hisse senedi yatırımlarında da aynı hatay düşeriz. Hisse senedi gözümüzün önünde erir ama biz şöyle düşünürüz: "Mutlaka yükselecek!"

Mevlana, asırlar önce bu yanılgıya düşmememiz için bizi uyarmamış mıydı: Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün.

4- Araba devrilince yol gösteren çok olur yanılgısı
Davranışsal finansın Sonradan Anlama Yanılgısı (hindsight bias) dediği düşünce hatasıdır. Gerçekleşmiş olayların gerçekleşme ihtimallerini olay gerçekleştikten sonra değerlendirme şeklinde ortaya çıkar. "Beşiktaş'ın bu oyun anlayışı ile ligin ikinci yarısında düşüşe geçeceği belliydi" açıklaması tipik bir örneğidir. Kişi bu düşünceye kendini inandırsa da aslında başta bu düşünceyi güçlendiren kanıtlar ortada yoktur. "Şerefsizim, aklıma gelmişti; bir daha bu hisseyi alırsam!.." Ekonomistler ve analistlerin en çok düştüğü yanılgı olup bizi de sürekli yanıltırlar: "Rusya şunu yapmıştı, ABD bunu yapmıştı, OECD şöyle demişti; petrolün düşeceği bir yıl önceden belliydi." Yok ya!

Başa kötü bir olay gelmeden önce kimsenin sesini çıkarmadığı, ama geldikten sonra herkesin bunları öngörmüş gibi konuşması durumunu anlatan güzel bir söz vardır: Araba devrilince yol gösteren çok olur.

5- Destekli sallama yanılgısı
Davranışsal finansın Demir Atma Etkisi (anchoring effect) dediği düşünme hatasıdır. Bir saati 100 liradan satarsanız talep görmeyebilir ama 400'den 200'e düşmüş gibi gösterirseniz talebi arttırırsınız. Bu teoriye göre ademoğlumuz, bilgi sahibi olmadığı konuda fikir yürüttüğünde, elindeki bilgiyi kıyaslama yapmak ve karar vermek için kullanır. Mesela hisse senedi seçerken en çok kullandığı yöntemlerden biri görece ucuz olan şirketlerin hisselerini almaktır. Yatırımcı genellikle şöyle düşünür. A şirketinin hisse senetleri 10 TL olmuş ama B'ninkiler hala 25 kuruş. Bu ucuz hisseyi alırsam o da bir gün 10 lira olur ve kazanırım. O an elinde olan iki veriyi, 25 kuruş ve 10 lirayı kıyaslar. Sonrasında da oldukça sık yapılan bir hata çıkar ortaya.

Hani küsuratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın diye düşünürsün ya, işte yapılan şey bundan çok farklı değildir. Eğitimli tahmin diye görünse de destekli sallamaktan başka bir şey değildir.

6- İmam-cemaat yanılgısı
Davranışsal finansın Bando Arabası Etkisi (bandwagon effect) dediği düşünme hatasıdır. Karşıtıyla karşılaştırma olanağı yoksa mevcut fikri destekleme eğilimidir. İşyerinde sürekli "emek" dersen, eleştirel bakış açısı yok edilmiş ahali "kominist" der ya, işte tam bu durumu anlatır. Piyasalarla ilgili bir fikrin yoksa trendi takip etmek buna en güzel örnektir. Trendi nasıl takip ederim diye merak ediyorsan budist fıkrası bunu güzel anlatır. Budizme inanıp inanmama arasında gidip gelen adam, Buda'nın heykeli başında ibadet eden yüzlerce insanı görünce şu düşünceyle hemen ibadete başlar: Bu kadar insan hata yapıyor olamaz!

İmamın yarattığı etkiye cemaatin vereceği tepki ya da geribildirim bu hatanın en basit doğasını temsil eder. Sanırız anlaşılmıştır.

7- Bezgin Bekir yanılgısı
Davranışsal finansın Statüko Önyargısı (status quo bias) dediği düşünme hatasıdır. Karar verme aşamasında olan biri, aralarında mevcut durumun (statüko) korunmasının da olduğu iki ya da daha fazla seçenekten birini seçmesi gerektiğinde, nedensiz yere mevcut durumu devam ettirme eğilimine girer. Bir nevi sorumluluk almaktan kaçınmadır. Newton'un birinci yasası der ya, bir cismin üzerine etkiyen kuvvetlerin bileşkesi sıfırsa hareketini korur diye, işte tam olarak buna karşılık gelir. Hiçbir şey yapmadığın sürece hata da yapmayacağın olgusuna kadar giden bir düşünce hatasıdır. Değeri düşen hisse senetlerini düşük fiyattan satıp yükselenleri alma fikrini küçük yatırımcı pek tercih etmez. Zarar edeceğini düşünür. Ama statükoyu sürdürdüğü sürece zararı daha da artar.

"Varlığım yokluğuma armağan olsun" diyen Bezgin Bekir adlı kahraman bu tür yatırımcıların gerçek idolüdür.

8- Kimse yoğurdum ekşi demez yanılgısı
Davranışsal finansın Kör Nokta Önyargısı (blind spot bias) dediği düşünce hatasıdır. Herkesin kendini ortalamanın üstünde görme alışkanlığına dayanır. Ortalamadan daha kötü araba kullandığını söyleyebilecek bir erkek var mıdır? Harvard'ta yapılan araştırmalarda ortalamadan daha kötü olduğunu düşünen öğrenci çıkmamıştır. "Söylediğine inanıyorsan yalan değildir," deseler de doğrusu Sokrates'in dediği, "Sorgulanmayan hayat yaşamaya layık değildir" düşüncesidir. Özellikle sosyal medya, kişileri, birçok konuda toplumun çok üstünde görmelerine neden olarak ateşe benzin atar. Bunun sonucunda da herkes bilgi sahibi olmadan edindiği fikirleri, "kökten" bir şekilde savunmaya başlar.

Eskilerin dediği gibi; kimse yoğurdum ekşidir demez.

1 yorum:

Adil ALTAŞ dedi ki...

Blogla aynı ada sahip eserin yazarı Sutherland'ın kelime ezgileri kulağıma gelip duruyor :)Tebessüm oluşuyor.