Dünyada artık bilge insan bulmak neredeyse imkansız hale gelmişken ülkemizde en kolay şey. “Her Konunun Uzmanı” diyebileceğimiz bu kişiler hemen her yerdeler. TV, gazete, sosyal medya ve diğer mecralar bu insanlarla dolu. Her konuda bilgi ve fikre sahipler ve kendilerinden de son derece eminler. Bu insanlardan ne kadar kaçsanız boşa. Bir arkadaşınız mutlaka epostanıza birkaçının fikirlerini içeren yazılar gönderecektir. Giderek her konunun uzmanı kabusu bir ülkeye dönüyoruz.
Bu konuda yapılan ender bilimsel çalışmalardan biri Yrd.Doç.Dr.Onur Dursun’un “Köşe Yazarlığından Medya Filozofluğuna” başlıklı makalesi. Hürriyet Gazetesi yazarları Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’ın 2014 yılı Temmuz ve Eylül arasındaki yazılarını içerik analizine tabi tutan O.Dursun çarpıcı sonuçlara ulaşmıştır. Yazarların popüler olma, takipçi sayılarını arttırma gibi amaçlar ve siyasi-iktisadi baskılar sonucunda, gündemle ilişkisiz, toplumun çeşitli sosyokültürel alanlarına ilişkin yazılar kaleme aldığı sonucuna ulaşılan makalede ortaya çıkan veriler son derece ilginçtir. Ertuğrul Özkök’ün, bu dönem içinde yazdığı 76 köşe yazısında 170 farklı konuya değindiği, bunların sadece %46’sının uzmanı olduğu Gündem-Siyaset konusunda olduğu belirlenmiştir. Değindiği diğer konular dinden cinsel konulara, modadan teknolojiye kadar farklı alanlardadır. Ahmet Hakan için de sonuçlar benzerdir. 76 köşe yazısında 309 farklı konuya değinilirken eğlence hayatından biyografiye, spordan yemeğe kadar birçok farklı alana dokunulmuştur. Peki ama nasıl?
Neden böyle olduğu üzerinde durmaya gerek yok sanıyoruz. Çünkü O.Dursun’un da belirttiği gibi nedenler çok açık. Asıl düşünülmesi gereken şey nasıl olduğu. Yani yazarları veya diğer insanları bu hale getiren bilişsel sebepler. İnsanlar nasıl oluyor da bir anda “Her Konunun Uzmanı”na dönebiliyor. Sosyal Psikoloji ve Ekonomi biliminden de destek alarak kişiyi “sıradan bir ölümlü”den “Her Konunun Uzmanı”na çeviren sebepleri açıklamaya çalışalım.
Her konunun uzmanı olmak için gerekli 5 kriter:
1- Bolluk Paradoksu
Bu ekonomi teorisi basitçe şunu der: Malı çok üretirsen değeri düşer. Bu paradoks günümüz bilgi toplumu için de geçerlidir. Nicelik, konuyu daha iyi öğrenmek için gösterdiğimiz çabanın niteliğini zayıflatır. Herhangi bir Avrupa ülkesinde günde sadece 3 haber okuyarak gündemi takip edebilirken ülkemiz için bu sayı en az 300’lerdedir. Bu kadar çok haberi okuduktan sonra kişinin insanlar ve olaylar eksenini aşıp kavramlara ulaşması bile neredeyse imkansızdır. İşte, gündemi takip edeyim derken insanlar ve olaylar arasına sıkışan beynin yapabileceği en iyi üretim olaylar ve insanlar arasında ilişki bulmak, bulamayınca da yaratmaktır. Bu da insanı konudan konuya zıplatır durur. Sonra bir de bakmışsınız ki her konunun uzmanı oldum!
2- Metaforlarla düşünmek
Sosyal medya herkesi metaforlarla düşünen yaratıklara çevirdi. Bağımsızlık, insan hakları, basın özgürlüğü, sosyal devlet denildiğinde iki kelime akıl yürütemeyen milyonlarca insan “hayat bir yolculuktur”, “en büyük Fener”, “dere geçerken at değiştirilmez” denildiğinde rahatlıkla hayat, spor ya da politika uzmanına dönüşüyor. Evrensel kavramlar üzerinden hayat hakkında düşünmek zorken metaforların sizi bazı sonuçlara ulaştırdığını sanırsınız. Zemini olmayan hiçbir düşünce gerçek düşünce olamaz. Her konunun uzmanına insan hakları ile basın özgürlüğü arasındaki ilişkiyi sorduğunuzda muhtemelen size mantık sıçraması şeklinde bir akıl yürütme, bozuk bir iyi-kötü merceğinden konuya bakış ve en az bir metaforla yanıt verecektir.
3- Karşılıklılık ilişkisi
İnsanlık tarihinin bu en eski altın kuralı her konunun uzmanı olabilmek için de gereklidir. Halk toplumundan kitle toplumuna evrilen toplumlarda bu ilişki kaçınılmazdır. Belli kitlelerin düşüncelerini savunarak diğerlerine saldırmak uzmanlığa uzmanlık katar. Çünkü sizi ahmakça savunanları gördükçe “vay be, ne kadar haklıymışım” deyip göbeğinizi kaşırsınız. Sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını kaşıyayım döngüsü başladı mı bir daha sonu gelmez.
4- Bir tartışmada haklı çıkma zorluğu
Sürekli başkalarına saldıran bu tür uzmanların hiç fikrini değiştirip uzlaştığını gördünüz mü? Elbette hayır. Çünkü çürütülen argüman, her konunun uzmanı olan kişinin tutumunun nedeni değil, çok daha önceden oluşturduğu önyargısının sonucudur. Yani bu tür uzmanların bilgiyle oluşturulmuş fikirleri değil, önyargılarla oluşturulmuş fikirleri vardır. O nedenle onların fikirlerini değiştirdiklerini ya da uzlaştıklarını hiç göremezsiniz. Tam da şu fıkrada anlatıldığı gibi: Sokak lambası altında arabasının anahtarlarını arayan sarhoşa polis sorar, “Onları burada mı düşürdün?” “Hayır,” der sarhoş, “Arka sokakta düşürdü ama burada ışık daha iyi.”
5- Yabancı el sendromu
Normal insanların beyni bölünmüş değildir ama bu uzmanlarda böyle bir sendrom fark edersiniz. Tıpkı kişinin bir eliyle raftan aldığı bir şeyi diğer eliyle rafa koyması rahatsızlığı gibi. Uzmanlar, birkaç gün önce savunduğu fikri hiç savunmamış gibi ret ederler. Normal beyinler savundukları yeni fikirle eski fikir arasındaki boşluğu dolduracak argümanlar yaratırken her konunun uzmanları savundukları eski düşüncenin ne olduğunu bile hatırlamazlar ve çoğu zaman da karşı çıkarlar. Bölünmüş beyin tedavisi zor bir hastalıktır.
Özetle, medyaya ve sosyal medyaya baktığımızda artık gördüğümüz tek şey her konunun uzmanları. Yani aşırı bilgiden herkes aptallaşmış!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder