8 Eylül 2016 Perşembe

Büyük şeere geldik garik, garik demeyek garik!

Geçenlerde kahvede bizim köylüler kendi aralarında konuşup dururlardı. Bu Standart&Poors bizim notumuzu düşürmüş diyerekten. Yanıma geldiler. Mehmet Ağa senin ekonomi bilgin iyidir dediler. Bu Standart&Poors nedir allasen?

Evvela dedim bu Standart& Poors ne anlama geliyor onu bilmek lazım. Standart bildiğin standarttır. Poors ise yoksullar anlamına gelir. Yani standart yoksullar demek oluyor ama bizim Ege dilinde karşılığı iç güveysinden hallice olur bunun anlamı. Yani bu şirket iç güveysinden hallicedir, abartıp durmayın garik.

O zaman Mehmet Ağa dedi bizim Yanığın oğlan. İç güveysinden hallice olan şu şirket bizim notumuzu kırarmış. Şunlara bir mektup yazsan, bizimle uğraşmasalar, zaten badem bu yıl para etmiyor. Duman olcez valla.

Siz hiç merak etmeyin dedim ve aldım kağıdı kalemi elime.

Sevgili haS&Pi'cim,

Naapıp durun, iyimin? Ben küçük bir Ege köyünden yazıp dururum sana. Bizim ülkenin notunu kırmışın diye duydum. Köylü çok üzgün. Bu rating işlerinden bizim köyde anlayan tek kişi ben olduğum için sana bir mektup yazıp sitemlerimi sunayım dedim.

Amerika'nın notunu bile indirmeye cesaret edebildiğine göre sen de benim gibi ağasın. O nedenle sana bundan sonra haS&Pi Ağa (Haspi Ağa) diyeceğim. Haspi Ağa, ben badem üreten bir köyün ağasıyım. İlkokul mezunuyum. Bizim köye öteden beri iRRasyonel adında biri gelir. Belki tanırsın. Piyasaların nasıl işleyip durduğunu, psikoloji ve sosyolojisini gele gide ondan öğrendim. Biz aslında ekonomiye çok meraklı bir aileyiz. Benim kız kardeşim Ayşe vardır. Onu da duayen ekonomi gazetecisi Güngör Uras'ın yanına yerleştirdik. Ekonomi öğrenip durur onun yanında. Ayşe Teyze diye tanınır, duymuşsundur belki.

Neyse Haspicim, çok uzattım. Bizim notu indirirken yazdığın raporu okudum. Eline sağlık. Hemen diyim, köylü sana çok kızdı. Yakacak bizi bu deli oğlan dedi. Hatta bir söylenti yayıldı. Güya California bademine pazar yaratmak için yapmışın bu alavere dalavereyi. Neyse uzatmayayım, benim de sana bir çift lafım olcek. Beni bak, iyi anla diye tane tane anlatacam.

1- Senin ne anasının gözü bir yürütücü işlevin varmış!
Haspicim, psikologlar yürütücü işlev diye bir şeyden bahsedip durur. İyi yalan söylemek için kilit öneme sahiptir bu işlev. İleriyi düşünme, strateji kurma ve akıl yürütmeye ilişkin kıvraklıktır. Valla sende öyle bir yürütücü işlev var ki yalan üstüne yalan söylüyorsun. Siyasi görünüm daha parçalı olacakmış, dış borçları çevirme kabiliyeti azalmış, hani nerde. Herkes birlik oldu, borçlar da tıkır tıkır ödeniyor. Haspicim, bari bana yapma, sen gerçeğin çok iyi farkındasın ama yanlışa tutarlı bir yorum getirmek için sürekli atıyorsun. Sanki kafanda alternatif bir gerçeklik varmış gibi geliyor bana. Yoksa sen bu darbe tezgahına California bademinin fiyatını arttırmak için destek vermiş olmayasın?

2- Browne Yasasına nasıl da takıldın öyle!
Haspicim, 17.yüzyılda yaşamış İngiliz düşünür Thomas Browne seni ne güzel tarif etmiş öyle. Senin yalanının kaynağı doğuştan gelen doğruculuk içgüdünün zayıflığı değil sosyal yaşamın çarklarının dönmesi için yürüttüğün çabadandır. Notu düşürdün, baktın ki bizim köyde işler bozulmadı, 15 gün geçmeden risk düzeyimizi orta derece yüksek riskten yüksek riske döndürdün, Türk varlıklarından kaçın dedin. İstersen şimdi de çok yüksek hatta çok çok yüksek riske çıkar. Valla bizim köyde durum aslında yıllardır aynı. Bence sen yalanını sürdürerek kendini haklı çıkarmaya çalışır gibisin.

3- Sahte uzlaşma teklifini yemezler!
Bak Haspicim, notu düşürdün, sonra riskin arttığını söyledin ama bizim borsa daha da yükseldi. Demek durum tam olarak senin gördüğün gibi değilmiş. Ülkeyi teröristlerden temizlemek iyi bir şeymiş. Geçenlerde Mısır'ın notunu da bizimle aynı seviyeye çektiğini gördüm. Haberi de bize servis ettirmişin. Ne yapmak istediğini hemen anladım. Psikologlar R.Byrne ve A.Whiten buna sahte uzlaşma teklifi derler. Sosyal manipülasyon, aldatma ve kurnazlığa dayanan işbirliği ile suçunu örtpas etme ve dikkat dağıtma içindesin.Yemezler Haspicim. Sadece önyargılarınla hareket ediyorsun. Rating dediğin kredi kalitesi ve temerrüt riskini ölçerek verilir. Senin bu fikirlerinle ancak lisede münazara yapılır.

4- Zekanın sosyal işlevi nerede peki!
Haspicim, kararın modern dünyanın karar alma şekline de pek uymuyor. Darbe girişimi oldu, notu düşürelim demişsin. Güzel de, sadece o mu oldu. Darbe engellenmiş, suçlular yakalanmış, halk kenetlenmiş, demokrasi kazanmış, ülke tek yürek olmuş, vesaire vesaire. Sen bu tabloya bakınca sadece darbe olduğunu görüp notu düşürme kararı alıyorsan N.Humprey'in Zekanın Sosyal İşlevi teorisine de karşı geliyorsun. Senin zekan tarih içinde hiç mi evrilmedi. Bu halinle adada tek başına kalan Robinson'un Cuma'yı yönetmesi gibisin. Allahtan sadece Cuma gelmiş; ya Bay Pazartesi, Salı, Çarşamba da gelseydi, Bayan Perşembe ve Pazar'ı hiç saymıyorum. Haspicim, kızma ama sosyal zekan da çok düşük kalmış senin. Sen ancak Cuma'yı yönetirsin.

5- Konfabülasyona tutulmuşsun!

Haspicim, sana bir tavsiyem olacak. Ne de olsa ikimiz de ağayız. Birbirimizi anlarız. Sende aşırı düzeyde konfabülasyon var. Yani beynindeki boşlukları masallar uydurarak dolduruyorsun. Türkiye'nin siyasi görünümünün daha parçalı olması ile dış finansman ihtiyacının artacağı arasına nasıl bir hikaye yerleştirdiğini gerçekten merak ediyorum. Nörolog A.Damasio, uydurma hastalığına (konfabülasyona) yakalanmış bir kadının Falkland Savaşıyla ilgili tüm ayrıntıları anlatmasına çok şaşırır ve kadına sorar ya Falklanda hangi dil konuşuluyor diye. Kadının cevabı şudur: Falklandca. İşte, senin bu Türkiye'yi çok yakından tanıyormuşun gibi anlattığın raporun üzerine Kıbrıs'ta nece konuşuluyor diye sorsam, muhtemelen Kıbrısca diyeceksin. Haspicim, alınma ama senin hastalığın çok ilerlemiş, hemen bir hasteneye yatman gerekiyor.

Haspicim, mektubuma burada son veriyorum artık. Senin bu yazdığın raporlara ve verdiğin ratinglere bakınca senin taammüden aptal olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Yoksa bizim bademin fiyatını düşürüp California bademinin fiyatını bilerek arttırmak için bu tezgahın içine girdiğini düşüneceğim ki; senin gibi ağaya yakışmaz. Bizim köyün şu sözünü sakın aklından çıkarma e mi: Büyük şeere geldik garik, garik demeyek garik!

Hiç yorum yok: