19 Mart 2017 Pazar

Okuduğumuzu neresinden anlıyoruz 4.0?

Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz sonrasında kitlelerin verdiği tepkilere bakınca insanın aklına şu soru takılıyor: Acaba okuduklarımızı gerçekten anlayabiliyor muyuz?

Eylem, gösteri, sosyal medya mesajı veya diğer iletişim şekilleri ile diplomatik krize verilen yanıtlara göz attığınızda gerçekten şaşırıyorsunuz. Medyanın sunduğu yazılı kaynakları okuyarak edindiğimiz bilgileri yorumlama şeklimiz gerçekten çok acayip. Dünya Sanayi Devrimi 4.0'ı konuşurken bizim hala okuduklarımızı anlama noktasında sıkıntılarımız var gibi görünüyor.

17. yüzyılın en yaratıcı filozoflarından İngiliz John Wilkins, kriptografi üzerine yazılmış en eski kitaplardan biri olan "Mercury, or the Secret, and Swift Messenger"da son derece çarpıcı bir hikaye anlatır. Hikaye, yazı sanatının ilk icat edildiğinde nasıl anlaşıldığı ile ilgilidir:
Efendisi kızılderili kölesini bir sepet incir ve bir mektupla arkadaşına gönderir. Köle yolda incirlerin bir kısmını yer, kalan kısmını gönderildiği kişiye verir. Bu kişi mektubu okuyup sözü edilen sayıda inciri bulamayınca, köleye mektupta yazanları anlatıp onu incirleri yemekle suçlar. Ancak kızılderili köle kendinden emin, gerçeği inkar edip, sahte ve yalancı bir tanık olduğunu ileri sürdüğü mektuba lanet okur. Hayatında yazı diye bir şeyle daha önce hiç karşılaşmamış olduğundan kafası karışık şekilde geri döner.
Birkaç gün sonra, efendisi köleyi yeni bir sepet incir ve yeni bir mektupla aynı arkadaşına yeniden gönderir. Köle yine yolda incirlerin bir kısmını yer fakat bu defa mektubu alıp büyük bir taşın altına saklar. "Mektup incirleri yediğimi görmezse, beni asla suçlayamaz" diye düşünür. Ancak bu defa daha ağır bir suçlamayla karşılaşınca, suçunu itiraf edip mektubun kutsallığına saygısını dile getirir. Fakat bir kağıdın konuşabileceğine hala inanmıyordu.

Hollanda krizine gösterilen kitle tepkileri düşünüldüğünde acaba insanlar hala yazılanları ve okuduklarını, bu kızılderili kölenin yorumladığı gibi mi yorumluyorlar diye düşünmeden edemiyor. Okuduklarını anlama dönüştürme sürecinde kitlelerin hangi düşünce ve mantık hatalarına düştüğünü öğrenmek için konuya biraz daha yakından baktık ve en önemli 7 düşünce ve mantık hatasını ortaya çıkardık.

Okuduğunu anlayamayan kitlelerin en önemli 7 düşünce ve mantık hatası:

1- Intentio lectoris
Okuduğu bir haberi ne yapıp edip kendi amacına hizmet eder şekle sokan insan tipine bazı popüler sözlüklerde "anadolu çomarı" dense de işin mantıksal boyutu intentio lectoris (okurun niyeti) kavramında yatar. Bu tür insanlara göre o metnin geçerli yegane yorumu kendi yorumlarıdır. O nedenledir ki, Phillips'ten değil Samsung'tan televizyon alanlar mutlu sonla biten bir halüsinasyona saplanırlar.

2- Modus ponens
Bir gerçeği ya da okuduğumuz bir metni doğru anladığımızı gösteren temel mantık ilkesi modus ponens doğrulama yöntemidir. Romali şair Horatius bu ilkeyi güzel özetler: "Her şeyde öyle bir sınır vardır ki, bir şey o sınırın bu yanında ve öbür yanında doğru olamaz." Hollanda'da protesto gösterisi yapan iki Türk'ün aralarındaki şu diyalog modus ponens mantık ilkesinin nasıl tedavülden kaldırıldığını çok güzel anlatıyor: Şahıs A: "Abi dur, bizi de içeri atacaklar." Şahıs B: "Ne atacaklar, burası Türkiye mi?"

3- Çelişmezlik ilkesi
Bir şeyin aynı anda hem A olup hem de olmaması imkansızdır. Okuduğumuz bir konuyu doğru anladığımızın en basit göstergesi budur aslında. Bir grup vatandaş Hollanda polisinin polis köpekleri kullandığı haberini okuyup doğru anladıklarını sanmışlar ve şu eylemi gerçekleştirmişler: Kangal köpeklerini alarak Hollanda Konsolosluğu önünde dikilmek. Yani bir şeyi hem A olarak anlamışlar hem de A olmayarak. Hakikaten mantık devrimi!

4- Tertium non datur
Bu mantık ilkesine göre, A ya A'dır ya da A değildir, tertium non detur yani üçüncü bir hal yoktur. Fakat bizim kitle toplumumuzda bu ilkenin hatalı olduğunu söyleyenlere rahatlıkla rastlarsınız. Popüler kültürde bu ilkenin hatalı olduğunu savunanlara "denyo" denildiğini görüyoruz. Şöyle ki: Ekonomik yaptırım yapıyorum diye portakal yemeye ara veren adam bu ülkeye en büyük dış yatırımın Hollanda tarafından yapıldığını biliyor mu acaba? Cem Yılmaz'ın dediği gibi: Ne yaptırayım abime?

5- Alea iacta est
Olmuş bir şeyin olmamış hale getirilemeyeceği ilkesine mantıkta alea iacta est yani zarlar atıldı, karardan geri dönülemez deniyor. Bu aynı zamanda söz diziminin de temel kuralıdır. Fakat kitleler için pek bir anlamı yoktur. Diplomatik bir krize ekonomik yaptırımla karşılık verilmesi gerektiğini düşünenlere bakalım mesela. Hollanda ineklerini sınır dışı edip Nutelle'ya fındık yerine nota verirler. Zarlar atılmıştır bir kere; Hollanda'nın Türkiye'ye 22 milyar dolar ile en büyük yatırımı yaptığının ne önemi var ki; ben Hollandalı kız arkadaşımı terketmişim, şimdi onlar düşünsün artık.

6- İskenderiye kitaplığı gereksiz!
Hani efsaneyle anlatılır ya, İskenderiye kütüphanesini yakan adamın düşünce şekli: "Şimdi bu kütüphanedeki kitaplarda yazanların hepsi benim düşüncelerimin aynıysa, bu kitaplar gereksiz; eğer düşüncelerimden farklı bir şeyi söylüyorlarsa, bu durumda da yanlış ve zararlıdırlar. Öyleyse her iki durumda da kütüphaneyi yakmak en doğru seçenek." Bizim kitleler de bu seviyede bir mantık anlayışına sahiptir. 1.2 milyon turist geliyor, yüzlerce şirketin 22 milyar dolar yatırımı var, ekonomik yaptırım aleyimize sonuç doğurur diye anlatmaya çalışsan şu yanıtı alır oturursun: Biz Osmanlı'nın torunlarıyız, bize birşey olmaz!

7- Little Jack Horner
Eleştirmen Northrop Frye'ın eski bir tekerlemenin adını verdiği Little Jack Horner düşünce hatasına göre kişi bir metni okuduğunda kasıtlı olarak kendini iyi hissedeceği görüşleri alıp diğerlerini önemsememesi durumudur. Sistematik eleştiri yokluğu nedeniyle ortaya çıkan yaygın bir cehalet türüdür. Diplomatik bir krizin yine diplomasi ile çözüleceğini umursamadan çok sevdikleri bu ülke için Hollanda'da gösteri yapan kişilerin, yine bu çok sevdikleri ülkeye dönmeyi kabus olarak görmeleri durumudur.

Özetle söylemek gerekirse, "okuduklarımızı neresinden anlıyoruz" sorunu başlı başına bir sosyolojik araştırma konusudur ve hatta son dönemlerde dünya Sanayi Devrimi 4.0'ı konuşurken aldığı boyut gerçekten iyi analiz edilmelidir.

Hiç yorum yok: