"Ekonomist ve finansçılar olarak bu yıl yine çok çalıştık. Tahminler, beklentiler, analizler, yorumlar... Sorma anam, çoook yorucuydu gerçekten. Valla, iyi bir tatili hak ettik. En azından kendi namıma böyle."
"Şu an yorgun ekonomistler tatil yeri arıyolardır mutlaka. Güzel bir plajı olacak mesala, kaliteli restoranlar, akşamları kafayı dağıtacak birkaç yer de şart."
"Analiz yapmaktan kafam şişti ayol... Beklenti anketi işaretlemekten ayaklarıma kara sular indi kız... O da bişey mi anam, ben değişen pozisyonlar için piyasa yorumu yapacam diye dizkapaklarım kızardı..."
"Ah be aplam, hangi pozisyonlarda yapıyosun bu yorumları, çok acı çok."
"Ekonomi zor iş. Tatile gitmek gerekiyor. Ben de gideceğim tabi ki. Nereye gideyim diye çok düşündüm. Arykanda'ya gitmeye karar verdim. Duymuşsundur, Arykanda."
"Ekonomistsin, bu kadar başarın var, analiz yapmışın, beklenti duymuşun, yorumları ipe dizmişin... E, haliyle gidişin de kahramanlara yakışır şekilde olacak. Eşyaları bagaja, çocukları arka koltuğa atmayacaksın ölümlü insanoğlu gibi. Bi zerafetin olacak. Üç beş bin liralık salaş, bohem kıyafetlerinle gireceksin havalimanının kapısından içeri. Kimse alınmasın, kıskanmasın, o zor beklentileri sen yaptın. Vücudunun sindirim sisteminden aldığın metan ve nitrojenle ipe dizdiğin yorumlar... O tatil sana annenin sütü gibi helal."
"Ben Arykanda'ya gidiyorum arkadaş. Ama önemli olan ne biliyo musun, nereye gittiğin değil, nasıl gittiğin."
"Atını batan güneşe doğru sürüp giden yalnız kovboyu hatırladın mı, işte gidişin tam öyle olacak.Ne hoştur di mi gidişi, yalnızlığından kurtulma derdine hiç düşmez. Hayran olur, bakarsın arkasından. Atın kıçından anlarsın gidenin o olduğunu. Atın kıçına bakarken o romantik şarkı gelir aklına. I'm a poor lonesome cowboy. Ne güzel di mi? O an düşünürsün, ülen acaba ben de gariban bir ekonomist miyim diye."
"Kafan karışır, cepte bir miktar para vardır, bankadaki hesapta da vardır biraz. Aklından yaptığın yorumlar geçer. Trilyon dolarlık piyasaların ne yöne gideceğini zavallı ekonomiden anlamayanlara söyleyen kişisin sen. 2 trilyon dolarlık Fed'in ne yapacağını senden daha iyi bilen var mıdır şu dünyada? Demek ki gerçeği biliyorsun. O zaman niye iç hatlarda sıra bekliyosun ki, kendi uçağını alman gerekmez miydi? Ama çalıştığın şirketten aldığın maaş dışında hiç gelirin yok. Her gün herkese yatırım tavsiyeleri verirken, o verdiğin tavsiyelerle yatırım yapmayı aptalca bulduğun için tek kuruş yatırım yapmadın..."
"Yoksa hakikaten ben gariban bir ekonomist miyim? Yoksa millet benim kıçıma mı bakıyo? Ülen Luke, Ülen Luke, Allah belanı versin senin! Ne bakıyon len!"
"Raat adamdır Luke. Ekip adamı değildir. Bağımsızlığın getirdiği sıkıntılara metanetle katlanmayı bilir. Denk gelirse takılır, yoksa hiç kasmaz."
"Hiç bana benzemiyo şerefsiz. Ekibe liderlik yapacaz diye çoluk çocuğun ettiği lafların altında kaldık, onca laf işittik ama başardık. Ekip Barcelona orta sahası gibi tıkır tıkır işlemese de efsane Pendikspor gibi maşallah. Luke'un ipinde değil ekip çalışması. İşte, öyle gidersin atınla sürüye sürüye, pis gariban. Bak bana, uçağın rahat koltuklarıyla, ayaklarımın arasında kendi organlarım hariç hiçbir şey hissetmeden gideceğim."
"Ben Arykanda'ya gidiyorum dedim ya. Spor salonunu bulmak için bir saat tırmanman gerekir ama tuvalet sorun değildir. Kolay bulursun."
"Luke'un gidişinde asil bir taraf vardır. Tuvaleti gelmeyecek gibi düşünürsün. Ama gelir. Zor değildir onun için tuvaletin yerini bulmak. Çünkü bu konuda hiçbir şehirlinin, hatta hiçbir ekonomistin yapamayacağı bir şey yapar. Kafasını bir yöne çevirir ve oraya bir tuvalet çizer. Mutluluğun resmini çizmek bu olsa gerek, Abidin Kit. Tuvalet kağıdı mevzuunu hiç açmayalım bence."
"Bak şimdi, ekonomiste sor mesela, üretimin faktörleri nedir diye. Şöyle yanıt verir. Toprak, emek, girişim, sermaye ve tuvalet kağıdı. Ha ha... Luke, rahat adamdır vesselam, ama ekonomiden de iyi anlar. Üretim faktörlerini sorsan Adam Smith'ten daha açık anlatır. Toprak şart der, ama her yerde var zaten. Girişimi yanlış anlamamak lazım, başkalarının ihtiyaçları için değil, kendi ihtiyaçların için yapacaksın. Üçüncü faktör emektir, gün gelir güneşin altında ıkınmak gerekir. Dördüncü faktör sermayendir, dikenlerden koruyacaksın mazallah. Beşinci faktöre gerek yok. Zaten katı olan her şey buharlaşır bu çöl sıcağında."
"Ülen Luke, otele ulaştım, hala kafamdan silemedim seni. Tuvalette bile bi rahat vermedin."
"Her gün yeni yorum, yeni analiz yapacam diye kafa patlatırsın. Üç gram aklını da alırlar. Fakat mesela zor iştir beklenti yapmak. Sorarlar, kaç gelir enflasyon diye."
"Sabah bakkaldan sigarayla, mentollü şekerin fiyatı biraz artmıştı ama... Keşke bi tane de ekmek alsaydım be. Daha isabetli olurdu tahminim. Geçenlerde bi de enerji içeceği almıştım, fiyatı düşük gelmişti bana. Aman yaa, sonunda ölüm yok ya, her ay aynı tırıvırı."
"Düşer dersin böylece. Ama beynine gene o garip düşünce saplanır. Yoksa ben gariban bir ekonomist miyim? Luke, anam avradım olsun, yakalarsam seni..."
"Dedim ya, Luke tatlı adamdır, kafaya takmaz hayatın bazı bilinmezliklerini. Cool'dur. Koskoca senatör, Aman Red, canım Red, şu Daltonları yakala, diye yalvarır. Luke sakince hallederiz der. Çünkü onun ömrü Daltonları yakalamaya, hapse tıkmaya ve sonra, yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız, şarkısını söylenmeye adanmış bir ömürdür. Bunun kadar ilginç olan başka bir şey daha vardır. Kasabanın şerifinin ömrü de o yakalanmış daltonları hücrede tutamamakla geçmiştir. Daltonlar allem eder, kallem eder, kaçmanın bi yolunu bulurlar. Luke da hep yakalar. Bi kere bile gıkını çıkarmaz. Şerif, sevdirtme belanı, yakala yakala ömrümü yedin, şu herifleri bi tutamıyosun be içeride, demez. Git kendine başka enayi bul da demez. İşini efendice yapmaya çalışır."
"Dedim ya, Arykanda'dayım bu yaz. Hamamın oralardan manzaraya bakıyorumdur. Akşama gösterim olacak tiyatroda. Tek kişilik Stand up Ekonomi. Gel tabi, beklerim. Ama bir saat sürer tırmanman, şimdiden uyarayım."
"Otelde iyiymiş valla. Bir yılın yorgunluğunu aldı buranın plajı. Şu Luke belasını da aklımdan çıkaramıyorum. Zibidi herif. Ancak kendi gölgesini kurşunlayıp rulo yapsın. Bi yerine sürer. Hahaha... Ben şimdi hazırlanayım da akşam bi kulübe gidip adam akıllı eğleneyim."
"Sen dolar ne olcak diye yorum yaparsın. Tesadüfen tutunca ertesi gün tripten tribe girersin. Aman efendim, piyasaların büyük yorumcusu... Dolara fısıldayan analist... Ahali verdikçe verir gazı."
"Ama Luke öyle değildir. Kasabanın bankasını soyan adamların elinden alır parayı, şerife teslim eder. Greenspan olsa alnından öperdi; parasal gevşemenin anlını karışlayan adam diye. Kabarık etekli kasaba kadınları alkışlayıp öpücükler yağdırırlar Luke'a. Ama Luke batan güneşe doğru sürer atını. Şu etekler neden bu kadar kabarık ve havalı, bi tanesini akşam kaldırıp bakayım diye düşünmez. Ağzındaki otundan saman altından su yürüten biridir diye düşünürsün, ama Luke yalnızlığını şikayetsizce kabul eder. Asil adamdır."
"Ülen, bu Luke'den barda da rahat yok. Şurda rahat rahat etrafı kestirmedi şerefsiz. Arkadaşım Red Kit, kız arkadaşı Or Kit. Huhahaha... Nasıl da geçirdim lafı ama."
"Çok soğuk."
"Dur bi laf daha sokayım Luke'a giderayak. Ohh Red, harikasın Red, Red... Vay şerefsiz gene parayı komodinin üstüne bırakmadan gitti. Huhaha..."
"Hayır. Luke bunları haketmiyor."
"Ülen Luke, tatilimi zehir ettin. Dönüyorum lan şehre, yakalarsam mahvedecem seni. Analiz manyağı edecem."
"Arykanda'nın tiyatrosunda akşama gösterim var. Stand up Ekonomi. Bilmeyenler için söyleyeyim, piyasa ekonomisinin bir türü. Luke'un girdiği kasabanın girişinde ne anlama geldiği yazıyordu: Yabancı, kendine hakim olamıyorsan, biz sana yardımcı oluruz. Yani Stand up Ekonomi bu kadar saçma bir şey aslında.
"Arykanda güzel yer ama tiyatro biraz ufak ve park yeri de maalesef yok. Gelirken imkanınız varsa jeneratör, yoksa fener, ilk yardım malzemesi vesaire de alın. Malum yeri biraz sapada ve elektrik de bulunmuyor. Ha bu arada, başka seyirci de olmayabilir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder