7 Nisan 2013 Pazar

Sorun sahtekarlığa sahtekarlık deme yeteneğimizi kaybetmemizdir!

New Age guruları, spirituel öğretmenler ve kişisel gelişimcilerin pazarlama faaliyetleri artarak büyüyor. Her an yeni bir kurs, kitap ya da seminer için bir davet alıyoruz. Çekim gücü yüksek ve karizmatik guruların genellikle tek eksikliği kendini beğenmişlikleri. Tüketim toplumunun yarattığı psikolojik enkazı, bilgi toplumunun yarattığı bilişsel yetersizlikleri ve ekonomik krizin verdiği çöküntüyü topladığımızda bu narsist eğitmenler için harika bir pazar ortaya çıkıyor.

İhtiyacınız olan tüm cevapları bildiklerini söyleyen bu insanlar (guru demek daha doğru; insan sözcüğünü aşağılayıcı buluyor olabilirler) bizleri kurtarmaya geliyorlar. Büyüleyici, üstün, kusursuz, mükemmel iletişimci, harika hikaye anlatan bu gurular hayatımızı yeniden şekillendirmek, doğru düşünmeyi öğretmek, hatta bizi zengin etmek için kitaplar, kurslar ve seminerler öneriyorlar. Kendini beğenmişliklerini saklayarak son derece mütevazi ve paraya değer vermeyen bir görünüşte çıkıyorlar karşımıza. Tek öncelikleri bizim problemlerimiz. Adeta bizleri hipnotize ediyorlar. Tek amaçları bizi aydınlatmak ve içinde bulunduğumuz kaostan çıkarmak. Ya paranız yoksa?.. O zaman maalesef aydınlanmayı unutun. Ne kitaplarını alabilirsiniz, ne kurslarına katılabilirsiniz, ne de seminerlerini dinleyebilirsiniz. Nerde kaldı mütevazilik ve paraya değer vermeme!.. Bunu kendilerine sorduğunuzda bu guruların ne kadar soğuk, kendini beğenmiş ve insanları küçümseyen kişiler olduğunu rahatlıkla anlarsınız. Fakat bu yine de bizden New Age inanç sistemiyle milyarlarca lirayı götürmelerine engel değildir. Peki ama bunu nasıl başarıyorlar? Nasıl oluyor da paralarımızı bu kadar kolay alabiliyorlar?

Psikolog Robert Wiseman, insanların zor kazandıkları paralarını guruların saçmalıklarına nasıl kolayca ödediğini anlamak için basit bir deney tasarlar. Bir dükkandan küçük bir perde zili satın alır ve bir alışveriş merkezinde gezinen insanları deneyine katılımcı yapar. Deney üç aşamalıdır. Birinci aşamada insanlara bu perde zilini ellerine almalarını ve hissettiklerini söylemeleri istenir. Herkes tahmin edildiği şekilde bir şey hissetmez. Sonra bu zile kaç para verecekleri sorulur. Katılımcılar hiç para vermeyeceklerini söylerler.

Wiseman, deneyin ikinci aşamasına biraz psikolojik yönlendirme eklemeyi düşünür. Deneye katılanlara psikolog olduğunu ve belli bir psikolojik amaç için bu zili tasarladığını söyler. Yine zili ellerinde tutanlara neler hissettiğini sorar. Yanıtlar bu kez farklıdır. Katılımcıların bir kısmı zilin kendilerini rahatlatmış olduğunu söylerken, bir kısmı da hafif bir karıncalanma duyduklarını söyler. Bu zile ne kadar ödeyecekleri sorulduğunda ise katılımcılar 5-8 pound arası fiyat biçerler.

Wiseman, bu kez deneyin üçüncü aşamasını uygular. Beyaz bir önlük giyer ve zili bir kutuya koyar. Sonra da zil çok özelmiş hissi vererek “dürüst geribildirim” alabileceği insanları araştırdığını söyler. Deneye katılanlar, zili ellerine alınca uyuşturuldukları hissine kapıldıklarını söylerler. Ellerinde elektrik akımı oluştuğunu belirtirler ve manyetik alanlarının değiştiğini ifade ederler. Bakışlar, davranışlar ve sözler oldukça değişmiştir. Peki bu zile kaç para verirsiniz diye sorulduğunda 15-25 pound cevabı gelmiştir. Yarım poundluk zile tam 25 pound verilmiştir.

Kişisel gelişim gurularının kitapları, seminerleri ya da kurslarında da karşımıza çıkan durum budur. Bir kuruş bile etmeyecek bilgiye 50 kuruş öderiz. Bunu nasıl yapıyoruz diye dönüp baktığımızda ise gördüğümüz şey basitçe yönlendirildiğimizdir. Tıpkı Wiseman’ın yaptığı gibi.

Psikolojik olarak kırılganlığı ve etkilenebilirliği yüksek bir toplumdan parayı çekip almak görüldüğü gibi pek de zor değildir. Yarattıkları etkileyici söz, hikaye ve davranışlarla, şüpheci bakış açısını kaybetmiş savunmasız insanların zihinlerini, duygularını ve psikolojilerini kontrol ederek paralarını rahatça emerler. Mütevazi, basit ve paraya değer vermeden yaşadığını söyleyerek bizleri ikna eden bu guruların, yakından tanıdığımız örneklerinden yola çıkarak, ne kadar kendini beğenmiş, materyalist ve lükse düşkün olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

İnsanın varlığına saygı duyan düşünce ve bilginin giderek tükendiğini görmek çok üzücü. Oysa saygıyla harmanlanmış bilimsel düşünceye her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kişisel gelişim guruları düşünce ve bilginin gerçek anlamını saklamak için tasarladıkları laf kalabalıkları ve inanç sisiyle insanların paralarını kolaylıkla emiyorlar.

Mantığa, gözleme, doğal ve sosyal dünyaya ait sapkın bir yöntembilim kullanılarak New Age denilen bir düşünce sistemi yaratılmış. Sonra da üzerine kişisel gelişim zırvalıkları özenle iliştirilmiş. Bilim ve akılcılığın yanılsamaları büyük bir pazar yaratmış. Hiçbir inandırıcı bilimsel kanıtı olmayan bu zırvalıkları sunan guruların, iki Nobel ödülü alan Marie Curie’yi alt ederek fizik, kimya ve biyolojide üç Nobel ödülünü de alacağına eminiz! Tabi teorilerini ispat edebilirlerse…

New Age düşünce ve birinci türevi kişisel gelişim, kendisine sürekli yüksek bir inanç duyulmasını ister. Ama istenilen inancın, özensiz ve karıştırılmış bir mantığın sorgulanmadan tembelce kabul edilmesi anlamına geldiğini savunmasız insanlar ayırt edemezler. Oyunu dışarıdan seyreden akıllı insanlar ise aptallığa tahammül edemediklerinin bilinmesinden aşırı bir keyif duyarak ama asla bu oyuna tepki vermeyerek izlemeye devam ederler. Sorun şu ki; bu zırvalıkları o kadar kanıksadık ki, uygun şekilde tepki verme yeteneğimizi kaybettik. Doğruya doğru, yanlışa yanlış ve en önemlisi sahtekarlığa sahtekarlık deme yeteneğimizi kaybettik.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Katılmamak mümkün değil..Kendi beğenmişilik ve olamadıkları birşeyin olma hayali kişisel gelişimcilerde çoğunlukta..Necisin masterim diyor..Ne masteri?Gelişim :)

mst dedi ki...

Yazılarınız gerçekten çok iyi,

ayrıca kitabınızı da ilk fırsatta almayı düşünüyorum.

Saygılarımla...