Türk bankacılık sektörü 2000’li yıllardan sonra dönemsel anapara artı faiz ödemeli kredilere giderek daha bağımlı hale gelmeye başlamıştır. Perakende bankacılık yaklaşımıyla gerçek kişilere, küçük ve orta boy tacir ve kurumlara verilen bu kredilerin payı 2008 yılının birinci çeyrek sonuçlarında tüm kredilerin %40’ı seviyesine yaklaşmaktadır.
Dönemsel taksit ödemeli kredilerde ana para tahsilatının bankalar açısından 2 önemli avantajı bulunmaktadır. Kredi riskini azaltması ve likiditeyi canlı tutması.
Tüketicilerin bu tür kredileri tercihlerindeki en önemli neden, yabancı kaynağın finansal kaldıraç etkisinden yararlanmak olmaktan çıkmış, günlük harcamalarını finanse etmekten öteye geçmemektedir. İşletmeler açısından da durum pek farklı değildir. İhtiyaçların sonsuz olması temel teoreminden hareketle de bankalar kredi arzını istedikleri gibi ayarlayabilmişlerdir.
Bu tür kredilerin ödeme planları incelendiğinde bankaların dikkatinden kaçan veya fazla ehemmiyet verilmeyen bir zaafiyetin varlığı hemen göze çarpmaktadır. Vadesi ortalama 24-36 ay olan bir kredinin ödemelerinde 6. aya gelindiğinde tahsil edilen faiz gelirinin ilk aya göre %20-40 arası gerileme gösterdiği, vade sonu yaklaştıkça oranın %5’in de altına düştüğü görülmektedir. Kısa bir zaman dilimi içindeki bu azalışın mali tablolara yansımaması için de bankalar pazarlama faaliyetlerini sürekli agresifleştirmektedirler. Artan pazarlama ve satış giderleri operasyonel maliyetleri yükseltmekte, bu da kar marjlarını daraltmakta, verimliliği düşürmektedir.
Öte yandan piyasa derinliği (market width) olmayan ülkelerde, pazarın kısa sürede doyma noktasına geleceği görmezden gelinmemeli, o noktada durulmayıp devam edildiğinde de tabanda çatırdamaların tüm pazarı tehdit edebileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu noktada pazarı derinleştirmek bankalar tarafından kolayca müdahale edilemeyecek makro ekonomik yöntemlerle mümkün olacağından, bankaların piyasayı belirli dönemlerle rahatlatmaları sistemin işleyişi açısından yararlı olacaktır. Burada balon krediler (balloon loans) bankalar açısından önemli bir kar kalemi ve hava yastığı oluşturulabilir.
Balon kredi, dönemsel ödemelerinde anapara ödemesi içermeyip sadece faiz tahsilatı gerektiren, anapara ödemesini belirli süreler ya da vade sonunda talep eden, bu nedenle de balon tabiri verilen ve gelişmiş finansal piyasalarda sıklıkla kullanılan bir kredi türüdür.
Balon kredilerin yaygınlaştırılması bankaların faiz gelirlerini stabil hale getirirken, pazarlama ve satış giderlerini de azaltacaktır. Her defasında benzer ürünleri sunan diğer bankalarla tekil müşteriye kendi kredisini pazarlamak için sığ bir rekabete girmeyecek, bu zamanı zayıf yönlerine odaklanarak verimli kullanabilecektir.
Bankalar açısından balon kredilerin olası risklerinden biri, likiditede yaşanacak daralma ötekisi ise Basel kriterleri açısından sermaye yeterlilik rasyosundaki gerilme olacaktır. Birinci olumsuzluk faaliyet alanlarındaki açılımlarla aşılabilecektir. Sermaye yeterlilikteki (Tier 1) gerilme ise yeni bir görevle bankaları karşı karşıya getirecek gibidir.
Bugün banka bilançoları incelendiğinde, dünyanın önde gelen bankalarında %4-8 arasında olan sermaye yeterlilik oranı, yerli bankalarda %8-14 arasında değişmektedir. Özsermaye yönetiminde esnekleşme, atıl sermayenin verimli kullanılması, bankalar açısından gelecek dönemde yeni bir görev olarak kabul edilebileceği ihtimalini güçlendirmektedir.
Balon krediler henüz finansal hayatımıza girmese de, pazarın kaymağının kalın olacağı gözlemiyle, bu tür ürünleri sunacak bankaların büyük bir müşteri sadakati yakalayacağı ve sürdürülebilir karlılık eğilimlerini güçlendirecekleri açıktır. Tüketicilerin anapara artı faizden oluşan dönemsel geri ödemelerindeki isteksizlikleri de belli ölçüde ödüllendirilerek, finansal piyasalara güven ve rahatlık enjekte edilebilecektir.
Amerikadaki Subprime krizinde, balon kredilerin öngörülemeyen bir tehdidi ortaya çıkmıştır. Gayrimenkulün piyasa değerinin % 80-100’ü arasında verilen balon konut kredilerinde (jumbo loan) faizlerin artması ve varlık piyasa değerlerinin düşmesi, tahakkuklar sonrası varlıkların paraya çevrilip kredilerin kapatılması aşamasında ek zararlar oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle faiz oranları dönemsel olarak düzeltilen kredilerde (adjustable loans) evin satış sonrası değeri kredinin anapara artı faizini ödemeye yetmediğinden, kalan tutarlar (mevzuat gereği müşterinin üzerine gidilememesi nedeniyle) gelir tablosuna zarar olarak aktarılmıştır.
Dönemsel taksit ödemeli kredilerde ana para tahsilatının bankalar açısından 2 önemli avantajı bulunmaktadır. Kredi riskini azaltması ve likiditeyi canlı tutması.
Tüketicilerin bu tür kredileri tercihlerindeki en önemli neden, yabancı kaynağın finansal kaldıraç etkisinden yararlanmak olmaktan çıkmış, günlük harcamalarını finanse etmekten öteye geçmemektedir. İşletmeler açısından da durum pek farklı değildir. İhtiyaçların sonsuz olması temel teoreminden hareketle de bankalar kredi arzını istedikleri gibi ayarlayabilmişlerdir.
Bu tür kredilerin ödeme planları incelendiğinde bankaların dikkatinden kaçan veya fazla ehemmiyet verilmeyen bir zaafiyetin varlığı hemen göze çarpmaktadır. Vadesi ortalama 24-36 ay olan bir kredinin ödemelerinde 6. aya gelindiğinde tahsil edilen faiz gelirinin ilk aya göre %20-40 arası gerileme gösterdiği, vade sonu yaklaştıkça oranın %5’in de altına düştüğü görülmektedir. Kısa bir zaman dilimi içindeki bu azalışın mali tablolara yansımaması için de bankalar pazarlama faaliyetlerini sürekli agresifleştirmektedirler. Artan pazarlama ve satış giderleri operasyonel maliyetleri yükseltmekte, bu da kar marjlarını daraltmakta, verimliliği düşürmektedir.
Öte yandan piyasa derinliği (market width) olmayan ülkelerde, pazarın kısa sürede doyma noktasına geleceği görmezden gelinmemeli, o noktada durulmayıp devam edildiğinde de tabanda çatırdamaların tüm pazarı tehdit edebileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu noktada pazarı derinleştirmek bankalar tarafından kolayca müdahale edilemeyecek makro ekonomik yöntemlerle mümkün olacağından, bankaların piyasayı belirli dönemlerle rahatlatmaları sistemin işleyişi açısından yararlı olacaktır. Burada balon krediler (balloon loans) bankalar açısından önemli bir kar kalemi ve hava yastığı oluşturulabilir.
Balon kredi, dönemsel ödemelerinde anapara ödemesi içermeyip sadece faiz tahsilatı gerektiren, anapara ödemesini belirli süreler ya da vade sonunda talep eden, bu nedenle de balon tabiri verilen ve gelişmiş finansal piyasalarda sıklıkla kullanılan bir kredi türüdür.
Balon kredilerin yaygınlaştırılması bankaların faiz gelirlerini stabil hale getirirken, pazarlama ve satış giderlerini de azaltacaktır. Her defasında benzer ürünleri sunan diğer bankalarla tekil müşteriye kendi kredisini pazarlamak için sığ bir rekabete girmeyecek, bu zamanı zayıf yönlerine odaklanarak verimli kullanabilecektir.
Bankalar açısından balon kredilerin olası risklerinden biri, likiditede yaşanacak daralma ötekisi ise Basel kriterleri açısından sermaye yeterlilik rasyosundaki gerilme olacaktır. Birinci olumsuzluk faaliyet alanlarındaki açılımlarla aşılabilecektir. Sermaye yeterlilikteki (Tier 1) gerilme ise yeni bir görevle bankaları karşı karşıya getirecek gibidir.
Bugün banka bilançoları incelendiğinde, dünyanın önde gelen bankalarında %4-8 arasında olan sermaye yeterlilik oranı, yerli bankalarda %8-14 arasında değişmektedir. Özsermaye yönetiminde esnekleşme, atıl sermayenin verimli kullanılması, bankalar açısından gelecek dönemde yeni bir görev olarak kabul edilebileceği ihtimalini güçlendirmektedir.
Balon krediler henüz finansal hayatımıza girmese de, pazarın kaymağının kalın olacağı gözlemiyle, bu tür ürünleri sunacak bankaların büyük bir müşteri sadakati yakalayacağı ve sürdürülebilir karlılık eğilimlerini güçlendirecekleri açıktır. Tüketicilerin anapara artı faizden oluşan dönemsel geri ödemelerindeki isteksizlikleri de belli ölçüde ödüllendirilerek, finansal piyasalara güven ve rahatlık enjekte edilebilecektir.
Amerikadaki Subprime krizinde, balon kredilerin öngörülemeyen bir tehdidi ortaya çıkmıştır. Gayrimenkulün piyasa değerinin % 80-100’ü arasında verilen balon konut kredilerinde (jumbo loan) faizlerin artması ve varlık piyasa değerlerinin düşmesi, tahakkuklar sonrası varlıkların paraya çevrilip kredilerin kapatılması aşamasında ek zararlar oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle faiz oranları dönemsel olarak düzeltilen kredilerde (adjustable loans) evin satış sonrası değeri kredinin anapara artı faizini ödemeye yetmediğinden, kalan tutarlar (mevzuat gereği müşterinin üzerine gidilememesi nedeniyle) gelir tablosuna zarar olarak aktarılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder