İngiliz Bankalar Birliği (BBA), her sabah, üye bankalara, overnight'tan 1 yıla kadar değişen 15 farklı vadede, dolar/euro ve dolar/yen paritelerinde borçlanma maliyetlerinin ne olacağına sorar. Gelen oranlardan, en yüksek ve en düşük dört oran diskalifiye edilerek ortalamalar hesaplanarak yayınlanır. Toplam tutarı 360 trilyon $ olan türev ürünler, krediler ve bonolordan oluşan global piyasalar için LIBOR (London Interbank Offered Rate) bu modelle hesaplanmaktadır.
BBA, 10 Haziran 2008 tarihinde, klasik hesaplama modelinin ilk kez dışına çıkarak LIBOR oranlarında ayarlama yapmış, bankalardan gelen oranları değiştirerek yayınlamıştır. Hesaplanmaya başlandığı 1984 yılından bu yana, ilk kez böyle bir uygulamaya gidilmesinin sebebi neydi?
Finansal piyasalarda LIBOR'a güveni sarsan bu olayın temelindeki sebep, tüm dünyayı ekonomik durgunluğa götüren Subprima krizinden başka bir şey değildi. Likidite sıkışıklığı ve sermaye yetersizliği içindeki İngiliz bankaları, finansal sıkışıklıklarını gizlemek ve borçlanma maliyetlerini yükseltmemek için, global piyasalar açısından benchmark oluşturan bu oranları olduğundan düşük gösterme yoluna gidiyorlardı.
Bir yandan yatırımcıların bankaların fon ihtiyacıyla karşı karşıya olduğu algılamalarını azaltma düşüncesi, öte yandan spread'leri arttırarak karları yükseltir görünmeleri kredi piyasasını iyice daraltmıştı.
Krediye ihtiyacı olmayan 3A ratingli şirketler, acil kredi arayışına girmişlerdi. Bunlardan biri de Porsche idi. Porsche'nin beş bankadan oluşan konsorsiyumda, Volkswagen hisselerinin satın alınması için açılan 35 milyar EURO kredi genel limiti, kullanım serbestisi getirilerek 10 milyar EURO'ya çekilmişti.
Porcshe, 10 milyar EURO kredi limitini kullanmakta tereddüt etmemiş, konsorsiyumun uyguladığı spread'in %5-6 puan seviyelerinde olduğu spekülasyonu yapılmıştı. Böyle yüksek bir orandan, bu krediyi Porsche neden kullanmıştı? En güçlü söylenti şöyleydi: Porsche'nin elinde yüksek tutarda CDO mevcuttu ve brokerlar teminat tamamlama çağrısı yapmışlardı. CDO'ların değerinin, imzalanan sözleşmelerdeki marjların altına düşmesiyle brokerler aradaki farkı istemişlerdi. Aksi takdirde açık, portföydeki kıymetler satılarak kapatılacaktı. CDO piyasasında alıcı bulunmaması, değerlerini teknik olarak sıfır seviyesine çekmişti. Bu noktada yapılacak satış, firmayı zora sokabilirdi ve firma bu dar boğazı çok yüksek bir faizden kredi kullanarak aşmayı tercih etmişti.
Bugün itibariyle BBA, LIBOR'u gerçek piyasa koşullarına getirmek için üye bankaların tabanını genişletmekte ve denetimleri sıklaştırmaktadır. Türk bankalarının üzerine düşense benchmark oranlarını kullanırken piyasa koşullarını ve realiteyi de gözden kaçırmamalarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder