Global finansal krizin başlangıcından bu yana bankaların kredi musluklarını daraltmaları ve faiz oranlarını arttırmaları sonrasında şirketler yabancı kaynak ihtiyacını diğer finansal enstrumanlarla sağlamaya başladı. Şu an için en revaçta olanı tahvil ihraç etmek.
Faiz oranlarının başlangıçta ihraççı kuruluşlar tarafından belirlenebilmesi nedeniyle maliyet ayarlaması avantajı sağlayan bu enstrumanlar giderek pazarda ağırlığını arttırmaya başladı. Peki, şişirilen balonun kimse farkında mı acaba?
90’lı yıların başındaki teknoloji balonu ve 2000’lerin sonundaki gayrimenkul balonu yakın tarihin en büyük finansal enkazlarını yaratmıştı. Fakat bunların hiçbirisi şu anki tahvil balonu kadar büyük değildi. Belki de tarihin en büyük balonu yaratılmak üzere. Sonunda her balon gibi bu da patlayacak şüphesiz ama nasıl?
Basit bir örnekle anlatmaya çalışalım.
Diyelim ki, nominal değeri 1000 lira ve kupon faizi %10 olan bir tahvili 1000 liraya aldınız. Her yıl %10 faiz oranı karşılığı 100 lira kazanırsınız. Ne eksik, ne de fazla. Varsayalım ki tahvilin fiyatı 500 liraya düştü. Eğer bu fiyattan tahvili satın alırsanız faiz oranı yine %10 olacaktır. Yani her yıl %10 faiz oranı karşılığı yine 100 lira kazanacaksınız. Fakat yatırımınız başlangıçtaki gibi 1000 değil 500 lira olacaktır. Faiz oranı ise %10 olarak değişmeden kalacaktır. Başka bir ifadeyle söylersek, tahvilin fiyatı yarıya düşerken getirisi 2 katına çıkacaktır.
Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bir finansal enstrumanın değerini ölçmenin iki yolu vardır: Fiyat ve faiz. Bu tahviller için de geçerlidir. Tahvil balonu patlarsa öncelikle faiz oranları yükselecektir. Sadece tahvillerde değil şüphesiz. Bonolarda, kredilerde, mevduatta ve diğer her çeşit faize duyarlı üründe. Böyle bir durumda sabit faizli ve uzun vadeli tahvil veya benzeri araçlara yatırım yapmış olanlar oldukça büyük bir yara alacaklardır. Bu durumda kalan yatırımcılar iki durumdan birine katlanmak zorundadırlar. Ya yıllarca piyasa faizlerinin çok altında bir faiz oranı ile getiri elde ederler. Ya da yatırdıkları tutarın çok aşağısında bir fiyattan bu tahvilleri satarak anaparalarının bir kısmını kurtarırlar.
Meksika hükümeti geçen sene 100 yıl vadeli tahvil ihracı gerçekleştirmişti. Geçen hafta ABD hazinesi de 100 yıl vadeyi düşünmeye başladı. Vadeler balonun ne kadar şişirildiğini gösteriyordur sanırız.
Peki, balonun patlamasını ne tetikler? Biz birkaçını sıralayalım siz birini seçin.
Şu ana kadar kımıldayarak gelen enflasyon canavarı.
Finansal krizi piyasalara para enjekte ederek çözmeye çalışan ve tarihi açıklar yaratan Merkez Bankaları.
Rezerv para dolar yönlü dengesizlikler. Her 5 dolardan 3’ü dışarıda, 2’si içeride gözüküyor. ABD kendi bütçe açığını kapatmak için yabancı paraları ülkesine çekmek zorunda. Bunun yolu da yüksek faizden geçiyor.
Seçenekler bunlar. Herhangi birinin tahvil balonunu patlatıp patlatmayacağını yakında göreceğiz. Şu an için bilinmesi gereken tek gerçek; tüm dünyada tarihin en düşük faiz oranları varken tahvil almak tarihi bir hata gibi gözüküyor!
Faiz oranlarının başlangıçta ihraççı kuruluşlar tarafından belirlenebilmesi nedeniyle maliyet ayarlaması avantajı sağlayan bu enstrumanlar giderek pazarda ağırlığını arttırmaya başladı. Peki, şişirilen balonun kimse farkında mı acaba?
90’lı yıların başındaki teknoloji balonu ve 2000’lerin sonundaki gayrimenkul balonu yakın tarihin en büyük finansal enkazlarını yaratmıştı. Fakat bunların hiçbirisi şu anki tahvil balonu kadar büyük değildi. Belki de tarihin en büyük balonu yaratılmak üzere. Sonunda her balon gibi bu da patlayacak şüphesiz ama nasıl?
Basit bir örnekle anlatmaya çalışalım.
Diyelim ki, nominal değeri 1000 lira ve kupon faizi %10 olan bir tahvili 1000 liraya aldınız. Her yıl %10 faiz oranı karşılığı 100 lira kazanırsınız. Ne eksik, ne de fazla. Varsayalım ki tahvilin fiyatı 500 liraya düştü. Eğer bu fiyattan tahvili satın alırsanız faiz oranı yine %10 olacaktır. Yani her yıl %10 faiz oranı karşılığı yine 100 lira kazanacaksınız. Fakat yatırımınız başlangıçtaki gibi 1000 değil 500 lira olacaktır. Faiz oranı ise %10 olarak değişmeden kalacaktır. Başka bir ifadeyle söylersek, tahvilin fiyatı yarıya düşerken getirisi 2 katına çıkacaktır.
Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bir finansal enstrumanın değerini ölçmenin iki yolu vardır: Fiyat ve faiz. Bu tahviller için de geçerlidir. Tahvil balonu patlarsa öncelikle faiz oranları yükselecektir. Sadece tahvillerde değil şüphesiz. Bonolarda, kredilerde, mevduatta ve diğer her çeşit faize duyarlı üründe. Böyle bir durumda sabit faizli ve uzun vadeli tahvil veya benzeri araçlara yatırım yapmış olanlar oldukça büyük bir yara alacaklardır. Bu durumda kalan yatırımcılar iki durumdan birine katlanmak zorundadırlar. Ya yıllarca piyasa faizlerinin çok altında bir faiz oranı ile getiri elde ederler. Ya da yatırdıkları tutarın çok aşağısında bir fiyattan bu tahvilleri satarak anaparalarının bir kısmını kurtarırlar.
Meksika hükümeti geçen sene 100 yıl vadeli tahvil ihracı gerçekleştirmişti. Geçen hafta ABD hazinesi de 100 yıl vadeyi düşünmeye başladı. Vadeler balonun ne kadar şişirildiğini gösteriyordur sanırız.
Peki, balonun patlamasını ne tetikler? Biz birkaçını sıralayalım siz birini seçin.
Şu ana kadar kımıldayarak gelen enflasyon canavarı.
Finansal krizi piyasalara para enjekte ederek çözmeye çalışan ve tarihi açıklar yaratan Merkez Bankaları.
Rezerv para dolar yönlü dengesizlikler. Her 5 dolardan 3’ü dışarıda, 2’si içeride gözüküyor. ABD kendi bütçe açığını kapatmak için yabancı paraları ülkesine çekmek zorunda. Bunun yolu da yüksek faizden geçiyor.
Seçenekler bunlar. Herhangi birinin tahvil balonunu patlatıp patlatmayacağını yakında göreceğiz. Şu an için bilinmesi gereken tek gerçek; tüm dünyada tarihin en düşük faiz oranları varken tahvil almak tarihi bir hata gibi gözüküyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder