Finansal krizin etkilerini bir türlü üzerinden atamayan global ekonomiye halk tepkisi giderek yükseliyor. Yüksek sesler ABD’den de gelmeye başladı. Halkın vergilerinden oluşan devlet yardımını alan bankalar bu paralarla önce personel sayısında azaltmaya gidince yani işçi çıkarmaya başlayınca halkın tepkisi de gecikmedi. Krizin en önemli semptomu işsizlik olunca, ekonomiyi kurtarmak adına bankalara yapılan yardımın işsizliği daha da artırması ABD’de gösterileri de arttırdı. Göstericiler halkın bu bankalardan parasını çekmesini istiyorlar. Bu gerçekten tehlikeli bir durum. Mevduat krizlerinin büyük çöküşlere zemin hazırlayacağını daha önceki deneyimler göstermiştir. Umulur ki böyle bir gelişme yaşanmaz.
Krizin başladığı ilk günlerden bu yana bu blogda yazdığımız yazılarda yapılan müdahalelerin yeterli olmayacağı, finansal krizin toplumsal krize dönüşme ihtimalinin yüksek olduğu ve bankaların üzerinde oturduğu sorunlu varlıkların gelecek on yılı bile etkileyecek kadar büyük olduğunu ayrıntılarıyla anlatmıştık.
Bilgi ve farkındalığımızla bazı gelişme ve olguların önemsiz olduğunu düşünmemiz bizi akıllı yapsa da bazen de görmezden gelinen gerçekler aptal yapabilir. Piyasaların ne yöne ivmeleneceğini konusunda FED başkanı Ben Bernanke’nin politika ve sözlerinin yeterli olacağını düşünürüz ama FED’in başkanlar kurulu üyelerinden Sarah B.Raskin’in ne dediğine pek kulak vermeyiz.
Raskin, yıllardır bu sitedeki yazılarda söylemeye çalıştığımız ve gelişmiş ülke halklarının yeni yeni anlamaya başladığı bir gerçeği ifade ediyordu Eylül ayı sonunda yaptığı bir konuşmada. “ Ekonomi giderek kötüleşiyor ve FED’in yapabileceği bir şey yok!”
Başta Fed olmak üzere tüm gelişmiş ekonomilerin Merkez Bankaları 4 yıla yakın bir süredir global ekonomiyi tamir etmek için mücadele veriyorlar. Fakat ekonomi bir türlü düzlüğe çıkmıyor. Ya da başka bir ifadeyle söylersek yapılan her müdahale boşa gidiyor. Çünkü yapılan müdahaleler sinekleri öldürmek üzerine kurulu. Bataklığı temizlemek isteyen yok. Bunun sonucunda da devletin ekonomiyi kurtarmak adına bankalara verdiği para ile daha fazla işçi işten çıkarılarak ekonominin başka bir tarafında delik açılıyor. Belki banka ayakta tutuluyor ama işsizlik rakamları tırmandırılıyor.
İnsanlar son derece meşgul ve bu nedenle gelişmelerin hepsini takip edecek vakte sahip değiller. Gerçekler bir yerlerde birileri tarafından ifşa edilse bile dikkat edilmediği için kayda da alınmıyor. Bu realiteyi kavramış olanlar da açıklamalarını yeterli açıklık da vermeyerek insanların olan bitenleri kavramasına mani oluyorlar.
Çökmeye devam eden global ekonominin kaçınılmaz realitelerini artık herkes yavaş yavaş anlamaya başlıyor. Tüm müdahalelere rağmen düşürülemeyen işsizlik. Giderek de yükselme eğiliminde. Gayrimenkul fiyatları 2007 yılından beri hala düşüyor ve ne kadar daha düşeceğini hala kimse bilmiyor. Piyasalardaki volatilitenin dalga boyları hergün daha da yükseliyor. İşsizliğin çözümü tüketici harcamaları hiç ümit vermiyor. 2000’li yıllardan sonra düşen faizlerin yatırımları Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi riskli ülkelerin tahvillerine yönlendirmesi global çöküşün evrensel sembolü olarak karşımıza çıkmış durumda. Tüm bu alanlarda düzelme emareleri hala görünmüyor.
Sosyal psikolojinin atalarından 18.yüzyıl düşünürü E.Condillac, sistemi ayrıntılarıyla anlama üzerine geliştirdiği bir düşünce deneyinde sıradan insan yerine koyduğu yalnızca koku alma duyusu olan bir heykeli anımsatır. Heykel önceden herhangi bir koku alma bilgisine sahip olmadığından kendisine bir gül koklatıldığı zaman hissetme kapasitesi tamamen bu gülün kokusu tarafından işgal edilecektir. Çünkü kıyaslayabileceği başka bir koku yoktur. Heykele ikinci bir gül koklatıldığında ise artık iki kokuyu karşılaştırabilecektir. Bunun sonucunda da düşünecek ve kararlarını daha sağlıklı verecektir.
Condillac bu düşünsel deneyinde son derece kolay kabul edilebilir bir durumu ortaya koymuştur. Fakat yaşanan finansal krize son dört yıldır yapılan müdahalelerin yarattığı sonuçlar düşünülmeksizin yeni müdahaleler geliştirilerek global ekonomi iyileştirilmeye çalışılmıştır. Her defasında heykel sanki ilk kez bir gül kokluyormuş gibi yapılan müdahalenin başarılı olacağı düşünülmüştür. Kriz insanların hatalardan ders çıkarma, muhakeme etme ve kıyaslama yeteneğini de ellerinden almış gibi görünmektedir.
Krizin başladığı ilk günlerden bu yana bu blogda yazdığımız yazılarda yapılan müdahalelerin yeterli olmayacağı, finansal krizin toplumsal krize dönüşme ihtimalinin yüksek olduğu ve bankaların üzerinde oturduğu sorunlu varlıkların gelecek on yılı bile etkileyecek kadar büyük olduğunu ayrıntılarıyla anlatmıştık.
Bilgi ve farkındalığımızla bazı gelişme ve olguların önemsiz olduğunu düşünmemiz bizi akıllı yapsa da bazen de görmezden gelinen gerçekler aptal yapabilir. Piyasaların ne yöne ivmeleneceğini konusunda FED başkanı Ben Bernanke’nin politika ve sözlerinin yeterli olacağını düşünürüz ama FED’in başkanlar kurulu üyelerinden Sarah B.Raskin’in ne dediğine pek kulak vermeyiz.
Raskin, yıllardır bu sitedeki yazılarda söylemeye çalıştığımız ve gelişmiş ülke halklarının yeni yeni anlamaya başladığı bir gerçeği ifade ediyordu Eylül ayı sonunda yaptığı bir konuşmada. “ Ekonomi giderek kötüleşiyor ve FED’in yapabileceği bir şey yok!”
Başta Fed olmak üzere tüm gelişmiş ekonomilerin Merkez Bankaları 4 yıla yakın bir süredir global ekonomiyi tamir etmek için mücadele veriyorlar. Fakat ekonomi bir türlü düzlüğe çıkmıyor. Ya da başka bir ifadeyle söylersek yapılan her müdahale boşa gidiyor. Çünkü yapılan müdahaleler sinekleri öldürmek üzerine kurulu. Bataklığı temizlemek isteyen yok. Bunun sonucunda da devletin ekonomiyi kurtarmak adına bankalara verdiği para ile daha fazla işçi işten çıkarılarak ekonominin başka bir tarafında delik açılıyor. Belki banka ayakta tutuluyor ama işsizlik rakamları tırmandırılıyor.
İnsanlar son derece meşgul ve bu nedenle gelişmelerin hepsini takip edecek vakte sahip değiller. Gerçekler bir yerlerde birileri tarafından ifşa edilse bile dikkat edilmediği için kayda da alınmıyor. Bu realiteyi kavramış olanlar da açıklamalarını yeterli açıklık da vermeyerek insanların olan bitenleri kavramasına mani oluyorlar.
Çökmeye devam eden global ekonominin kaçınılmaz realitelerini artık herkes yavaş yavaş anlamaya başlıyor. Tüm müdahalelere rağmen düşürülemeyen işsizlik. Giderek de yükselme eğiliminde. Gayrimenkul fiyatları 2007 yılından beri hala düşüyor ve ne kadar daha düşeceğini hala kimse bilmiyor. Piyasalardaki volatilitenin dalga boyları hergün daha da yükseliyor. İşsizliğin çözümü tüketici harcamaları hiç ümit vermiyor. 2000’li yıllardan sonra düşen faizlerin yatırımları Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi riskli ülkelerin tahvillerine yönlendirmesi global çöküşün evrensel sembolü olarak karşımıza çıkmış durumda. Tüm bu alanlarda düzelme emareleri hala görünmüyor.
Sosyal psikolojinin atalarından 18.yüzyıl düşünürü E.Condillac, sistemi ayrıntılarıyla anlama üzerine geliştirdiği bir düşünce deneyinde sıradan insan yerine koyduğu yalnızca koku alma duyusu olan bir heykeli anımsatır. Heykel önceden herhangi bir koku alma bilgisine sahip olmadığından kendisine bir gül koklatıldığı zaman hissetme kapasitesi tamamen bu gülün kokusu tarafından işgal edilecektir. Çünkü kıyaslayabileceği başka bir koku yoktur. Heykele ikinci bir gül koklatıldığında ise artık iki kokuyu karşılaştırabilecektir. Bunun sonucunda da düşünecek ve kararlarını daha sağlıklı verecektir.
Condillac bu düşünsel deneyinde son derece kolay kabul edilebilir bir durumu ortaya koymuştur. Fakat yaşanan finansal krize son dört yıldır yapılan müdahalelerin yarattığı sonuçlar düşünülmeksizin yeni müdahaleler geliştirilerek global ekonomi iyileştirilmeye çalışılmıştır. Her defasında heykel sanki ilk kez bir gül kokluyormuş gibi yapılan müdahalenin başarılı olacağı düşünülmüştür. Kriz insanların hatalardan ders çıkarma, muhakeme etme ve kıyaslama yeteneğini de ellerinden almış gibi görünmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder