21 Şubat 2012 tarihinde "Ekonomi ve Yönetim Platformu"nun resmi yayın organı www.ekonomi.org.tr 'de yayınlanan yazımın tam metni...
Bankalarımızın türev ürün hesapları baş döndürücü bir hızla büyümeye devam ediyor. Sektörün 2010 yılı ve 2011 yılı 1-2 ve 3. dönem toplam rakamları sırasıyla 384 milyar, 455 milyar, 512 milyar ve 582 milyar lira. Artış hızı dönemsel olarak %15 seviyelerinde. Bu da yıllık yaklaşık %50-60 gibi bir büyüme oranına karşılık geliyor. Peki, bankalarımızın türev ürün hesaplarındaki yükseliş neyi ifade ediyor ve bu yükseliş nasıl kontrol altında tutulabilir?
2007 yılında başlayan finansal krizde en büyük suçlulardan biri türev ürünlerdi. Türev ürünlerin son derece karmaşık ve öngörülmesi zor doğaları Lehman Brothers’ın çöküşünden AIG’nin uçurumun kenarına gelmesine kadar birçok olayda karşımıza çıkmıştı. Aynı olumsuzlukların oluşmaması için neler yapılmalı?
Sözlükler türev ürünleri, getirisi başka bir kıymetin ya da terminolojik adıyla dayanak varlığın getirisinden türetilen finansal enstrümanlar olarak tanımlıyor. Finansal sistem için ise bir risk transfer enrtrümanı olan türev ürünlerin karmaşık yapısını aşağıdaki hikaye oldukça etkileyici şekilde ortaya koymaktadır:
Yüzme bilmeyen akrep, nehrin karşı kıyısına geçmek için kaplumbağadan yardım ister. Kaplumbağa, bu teklife önce karşı çıkar. Ne de olsa akrep tehlikelidir. Akrebin yüzerken onu ısırmayacağını kim garanti edebilir? Fakat akrep, kaplumbağanın bu düşüncesinin mantıksız olduğunu söyler. Eğer akrep yüzerken kaplumbağayı ısırırsa, ikisi birden suya batıp boğulacaklardır. Neden akrep bu riski alsın ki?.. Bu düşünce kaplumbağanın aklına yatar ve akrebi sırtına alarak karşı kıyıya doğru yüzmeye başlar. Fakat nehrin ortasına geldiklerinde akrep kaplumbağayı ısırıverir. İkisi birlikte suya batarken, kaplumbağa akrebe kendisini neden ısırdığını sorar. Akrebin yanıtı şöyledir: "Çünkü benim yaradılışım böyle!"(Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti, Hakan Osmanoğlu, Cinius Yayınları, 2012)
Türev ürünlerin tehlikelerinden nasıl korunulabilir?
Finansal sistem açısından risk transfer enstrümanı olarak görülen türev ürünler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı şekilde büyümektedir. Bu büyüme enstrümanların yapısının giderek daha karmaşıklaşması durumunu da ortaya çıkarmaktadır. Yüksek karmaşa yüksek belirsizlik ve riski beraberinde getirmektedir. Sadece büyük finansal kuruluşlar değil, organize ve organize olmayan kuruluşlar vasıtasıyla sıradan insanlar da bu cazibeli pazara girmektedirler. Bu da riskin sadece finansal kuruluşlar ve organize borsalar üzerinde değil, sıradan insanlar ve organize olmayan pazarlara da transfer olmasına neden olmaktadır. Böylece finansal sistem içindeki risk daha da artmaktadır.
2001 yılında 1 trilyon dolar seviyesinde olan global türev ürünler pazarı şu an resmi rakamlara göre 700 trilyon dolar, piyasa rakamlarına göre 2-3 katrilyon dolar seviyelerinde. Bu yüksek büyüme hızının finansal kriz ile birlikte tartışılmaya başlanması medya ve finansal kuruluşlardan sonra düzenleyici otoritelerin de dikkatini çekmiştir. Bir finansal kuruluştan başka bir finansal kuruluşa aktarılan riskin global finansal sistem içinde varlığını sürdürmeye devam ettiği finansal krizle birlikte iyice anlaşılmıştır.
Bu hızlı büyüyen pazarda, sözleşmelerin giderek karmaşıklaşan yapısı düzenleyici kuruluşların işlerini zorlaştırmaktadır. Türev enstrümanların tanımlanması, izlenmesi ve değerlerinin belirlenmesi önemli bir sorun olarak görünmektedir.
Türev ürünler vasıtasıyla risk transferi genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Finansal kuruluşlar arasında kredi türevleri ile sigortalayıcı kuruluşlara, organize borsalar ya da varlığa dayalı menkul kıymetler aracılığıyla sermaye piyasalarına.
Kredi türevlerini aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:
· Swap sözleşmeler gibi geleneksel enstrümanlar
· CDS gibi görece basit (vanilla) kredi türevleri
· Egzotik türevler denilen FX işlemler gibi kaldıraçlı ürünler
· CDO (collateralised debd obligations) gibi yapılandırılmış ürünlerden oluşan sentetik menkul kıymetler
Yukarıdaki basit sınıflandırmadan da görülebileceği gibi enstrümanlar arasındaki sınırların ve terminolojinin bulanık yapısı da karmaşayı arttırmaktadır.
Türev ürünler kredi riskinin sentetik olarak transferine olanak sağlarlar. Sentetik risk transferi, varlığa ait risk karşı tarafa transfer edilirken varlıkla ilgili yasal hakların finansal kuruluş üzerinde kalmaya devam etmesini ifade eder. Örneğin aktifte yer alan bir tahvil ile ilgili bir CDS satın alınması tahvilin üzerinde farklı bir mülkiyet hakkı yaratmaz.
Finansal kuruluşları türev ürünler pazarına yönlendiren faktörlerin başında gelen risk transferi temelde düzenleyici kuruluşların sermaye sınırlamaları ile gelen düzenlemelerinden kaynaklanmaktadır. Türev ürünleri kullanan finansal kuruluşlar sermaye yeterliliklerini ayarlayarak artık sermaye limiti yaratabilmektedirler. Diğer önemli faktör müşteri yönlü işlemlerdir. Müşterilerin türev ürünlere talebi giderek artmaktadır.
Artan talep ile birlikte finansal kuruluşlar ve riski üstlenen sigortacı kuruluşlar arasında algılama farklılıkları da giderek artmaktadır. Özellikle kontrat içinde yer alan şartların neyi ifade ettiği konusunda karşılıklı bir tam mutabakatın sağlanamadığı araştırmalarla da ortaya konmuştur. Özellikle son yaşanan Yunanistan krizinde de gördüğümüz CDS kontratları benzeri sorunlar önemli bir durumdur. Ödemenin hangi koşullarda yapılacağı, korumanın ne tür bir koruma olduğu, ödemenin nasıl yapılacağı gibi hususlar karşılıklı olarak paralel bir anlayışla değerlendirilmelidir.
Kontratlardaki karmaşıklığın azaltılması standardize edilen kontrat koşullarının artmasına bağlıdır. 2000’li yılların başında türev piyasasının iki büyük aktörü JPMorgan ve Morgan Stanley’in kendi aralarındaki işlemlerde müzakere ettikleri 30 koşuldan 22’sini standardize ederek operasyonel risk, baz risk ve maliyetleri azaltmışlardır. Son yıllarda kontratların standardize edilmesi yönündeki çabalar artmıştır. Bu uygulamaların artması tezgah üstü piyasalarda verimliliği arttıracaktır.
Şu an için ülkemizdeki türev ürünler pazarı finansal kuruluşların parmaklarını henüz yakmadığı için risk yaratacak seviyelerdedir demek mümkün görünmüyor. Fakat büyüyen türev ürün iştahının yakından izlenmesi gerekmektedir. Piyasa dinamiklerindeki değişimin büyümeyi nasıl etkilediği kontrol edilmelidir. Düzenlemeler bu büyümedeki riskleri kontrol altında tutabilecek şekilde olmalıdır. Türev işlemlerin değerlemesi ve muhasebeleştirilmesi yanında sözleşmelerin imzalanmasındaki anahtar riskler de tanımlanmalı ve düzenlenmelidir. Türev pozisyonlar üzerindeki şeffaflığın ve kamuyu bilgilendirme gereksiniminin sağlanabilmesi için yeni raporlama teknikleri geliştirilmelidir. Farklı ülkelerdeki finansal kuruluşlarla yapılan kontratların ülke riskleri ayrıca tanımlanmalıdır. Kontratların farklı ülke riski içeren yapısı nedeniyle dünyadaki diğer düzenleyici kuruluşlarla işbirliği arttırılmalı ve platform eşgüdümü sağlanmalıdır.
Tüm bunların yanında türev ürünlerden kaynaklanan riskin azaltılması için belki de yapılması gereken tek bir şey var. O da bir finansal kuruluşta bu işlemleri gerçekleştiren, muhasebesini sağlayan, riskini yöneten ve denetlenmesi sağlayan tüm çalışanların türev ürünleri bütün yönleri ile gerçekten tanımalarını sağlamak. Çünkü finansal kriz döneminde yapılan birçok araştırmada türev ürün işlemlerini gerçekleştiren en tepe yöneticilerin bile bu ürünleri tüm yönleriyle tanımadığı ortaya çıkmıştır. İşte bu türev ürünlerle ilgili gözden kaçırılmaması veya görmezden gelinmemesi gereken en önemli husustur.
Türev ürünler ile ilgili ayrıntılı bilgiye Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti adlı kitabımdan ulaşılabilir...
1 yorum:
Turev urunlerin dunya pazarindaki var olan yeri ve ulkemizde yasayacagi sureci sade bir dille anlatan hos bir yazi.
Yorum Gönder