Debisi sürekli artan enformasyon çağlayanları altında finansal kararların oluşturulması oldukça zor bir iştir. Hatta birçokları için bu tek başına altından kalkılamayacak kadar ağır bir iştir. Finansal gelecek hakkında öngörülerde bulunmak piyasaların en önemli alanlarından biridir. Sıradan insanın yaparken zorlandığı, birçok bilginin işlenerek tek bir karara dönüştürülmesi sürecini sizlerin yerine yapan birilerinin olması büyük bir fırsattır. Yarı bilimsel birçok değişik teknik kullanarak yatırımcıların kararlarına yön veren kişilere karşı herkesin sempati ve ilgiyle yaklaşması doğal karşılanmalıdır. Finansal kararların önemli bölümünün bu analizler ışığında verildiği bilinen bir gerçektir. Fakat bu, sınırları iyi ayarlanması gereken bir davranıştır. Sunulan bir bilginin arka planında görünenin dışında gizli bir niyetin varlığı tehlikeli bir durumdur. Gürül gürül akan bilgi şelaleleri altında, bilimselliği konusunda kimsenin şüphe götürmeyeceği kararlar bile kolaylıkla finansal astrolojiye dönebilir.
Finansal astrologların en ünlü isimlerinin başında ABD’de CNBC televizyonunda Mad Money programını sunan Jim Cramer gelir. Hisse senedi önerileri büyük bir izleyici kitlesi tarafından yatırım kararına dönüştürülen Jim Cramer, 11 Mart 2008 tarihinde, daha sonra büyük tartışmalara neden olacak “emsalsiz” bir finansal öngörüye imza atar. 11 Mart 2008, küresel finansal krizin ilk büyük enkazı olan ABD’nin 5 büyük yatırım bankasından biri olan Bear Stearns’ün çöküşünün 3 gün öncedir. Jim Cramer, 11 Mart 2008’de, dünya finans tarihinin en önemli astrolojik hatalarından birini yapar ve Bear Stearns’ün harika durumda olduğunu izleyicilerine söyler. Bu açıklamanın üzerine kaç kişinin Bear Stearns hisse senedi aldığı tam olarak bilinememektedir. Gelen eleştiriler yüzbinleri işaret etmektedir. Fakat şirket bu açıklamanın üzerinden 3 gün bile geçmeden çok düşük bir bedelle başka bir şirkete satılarak piyasadan kaldırılır. Halkın parası buhar olup gider.
Her türlü bilgiyi bilimsel tekniklerle işleyerek karar verdiği düşünülen kişilerin tuzağına düşmek insanoğlu için doğal bir zorunluluk gibidir. Uzman bilgiye güven illetinden tarih boyunca kurtulamamışızdır. Bilgi ne kadar saçma olursa olsun “gizemli uzmana” güvenmek temel ihtiyaç gibidir. Hatalı ve belirli bir gizli amaç taşıyan bilgiyi yayanın da kendimiz gibi masum olduğunu düşünmek sanıyoruz hatanın başlangıç noktasıdır. Bu inanç bazen en inanılması güç safsatalara bile inanmamıza ya da en azından ilgilenmemize sebep olur.
İlk kıyamet tarihimiz Dorothy Martin adlı bir Scientology müdaviminden gelmişti. 21 Aralık 1954’te kıyametin kopacağına inanan müritleri tüm paralarını çekip yemişlerdi. Clarion adlı gezegenden aldığı mesajla hareket eden Martin, müritlerini büyük bir hayal kırıklığına uğratsa da 90’lara değin önemli bir kişisel gelişim gurusu olarak yaşamını sürdürmüştü.
Sektör oldukça canlıydı. İkinci kıyamet tahmini Amerikalı medya devi Pat Robertson’dan gelmişti. 1976 yılındaki açıklamasına göre 1982 yılının sonuna kadar kıyametin kopacağını insanlığa garanti etmişti. Öngörüleri ardından da sürmüştü. “Tanrıdan öğrendiğim kadarıyla” diye başladığı sözlerinin birinde altının 1.900, petrolün 300 dolara çıkacağını söylüyordu. (Tahmini hala geçerli bu arada.)
Sonraki tahmin New Age düşüncenin ABD’deki gurularından Elizabeth Clare Prophet’ten gelmişti. Onun bize kıyamet için garanti ettiği tarih 1990’dı. Yönettiği kilise sayesinde varlık içinde bir hayat yaşadı.
Koreli bir dini girişimci olan Dami Mission’a göre kıyamet tarihi 28 Ekim 1992’ydi. 144 bin müridinden topladığı 4,4 milyon dolar, öngörüsünün mütevazi bir karşılığı olarak kendisine verilmişti ama polis bu cömertliğe onu yakalayarak karşılık verdi.
Ugandalı dini müteşebbis Credonia Mwerinde’ye göre kıyamet tarihi 1999’du. O da üstte anlattığımız öncüllerinin izinden gitmiş ve masum inananların paralarını ellerinden almıştı. Kıyametin kopmadığını gören samimi inançlılar doğal olarak paralarını istemeye gelince acı sonla karşılaşmışlardı. Mwerinde, 530 kişiyi oracıkta öldürmüştü.
Amerikalı radyo yapımcısı Harold Camping’e göre kıyamet 21 Mayıs 2011’de kopuyordu. Olmayınca hatalı tahmin için alçakgönüllülükle özür diledi.
Ardından Maya takvimi geldiği için öngörüler şimdilik durmuş gözüküyor. Bu anekdotlar şöyle bir düşünceye götürebilir: “İnsanlar bu kadar enayi olamaz!” Rasyonel gibi gelen bu değerlendirme aslında başka bir düşünce hatasını açığa çıkarmaktadır. Gün boyu inandığımız birçok safsatanın bunlardan farklı olduğu ya da daha gerçek olduğu. Fakat maalesef öyle değildir. İnandığımız şey kıyamet tahminleri kadar saçma öngörüler olmasa da sınırlı bilgi ve değerlendirme kapasitemizin kudretinin kapsamında kalan şeylerdir. Sonsuz bilginin baskısını üzerimizde hissederek karar vermek hiç kolay bir iş değildir. Özellikle de finansal piyasalarda.
Kıyamet tarihini tahmin etmek gibi uç örneklerde bile insanların şüphe seviyelerinin olması gerekenden düşük belirlenmesi problemin insan köklerindeki karşılığının ne kadar derin olduğunu göstermeye fazlasıyla yetiyor sanıyoruz. Eğer herhangi bir tekniği kullanarak kıyamet öngörüsü ya da piyasa öngörüsü yapıyorsanız, sadece öngörünüzü değil, öngörünüzü geçersiz yapacak durumları da açıklamanız gerekir. Sizin doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi değil, doğru olmadığını düşündüğünüz nedenleri de ortaya koymanız gerekir. Gizli bir niyete sahip olan bilgi yayıcılar bunu yapmayacağı için bu değerlendirmeyi yapması gereken bizler oluyoruz. Fakat bunda pek başarılı olduğumuz söylenemez.
En basit haliyle bir düşüncenin dezenformasyon içerip içermediğini onun yapısından anlayabiliriz. Eğer düşünce tüm bilgiyi verip değerlendirmeyi size bırakıyorsa gerçek bir düşüncedir. Eğer sadece tek yönlü bir sonucu veriyorsa, gizli bir niyet taşıması ihtimali oldukça yüksektir.
En kısa haliyle sorun, herkese eşit dağıtılmadığı söylenen akıl seviyesinden değil, eşit dağıtılan sağduyudan kaynaklanmaktadır. Hiç kimse sağduyusunun az olduğunu düşünme cesaretini gösteremediği sürece bir dahaki kıyamet ne zaman diye bekler dururuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder