2 Şubat 2013 Cumartesi

Gemi batarken yolculardan önce filikalara binenler!

Dünyanın herhangi bir ülkesi, kulübü, topluluğu ya da düşünce sistemi içine girmeniz finansal piyasalara girmeniz kadar basit değildir. Piyasalar tüm dünya vatandaşlarını hiçbir şey sormadan içine alan bir yapıya sahiptir. Dileyen dilediği zaman istediği piyasa içinde yatırım yapma hakkına sahiptir. Bu yüksek konukseverliğin yüksek bir maliyetinin olduğunu söylemek de yersizdir. Çünkü genellikle oynanan “toplam sıfır oyunu” olduğu için birinin kaybı diğerinin kazancıdır. Sizin açınızdan önemli olan hangi tarafta yer aldığınızdır.

Fakat geçirgenliği son derece yüksek olan piyasalar, sıradan insanlar için büyük bir tehlike içerirler. Piyasaların çevresini adeta bir gaz bulutu gibi saran “kanaat dumanı” piyasaların normal bir farkındalık seviyesi ile görülemeyecek bir tehlikesidir. Piyasaların gizli ya da görünen liderleri, politika yapıcıları ve büyük aktörleri kendi düşüncelerini piyasalara öyle güçlü bir şekilde yayarlar ki adeta piyasaların çevresinde Jüpiter’in çevresindeki gaz halkası gibi bir kanaat tabakası oluşur. Onların piyasaların geleceği üzerine görünmeyen bir eşgüdüme sahip düşünceleri bir anda medya tarafından sıradan yatırımcılara kadar ulaştırılarak güçlü bir gaz bulutu oluşturulur. Artık o andan sonra trendin dışında karar vermek aptallık sayılacağı gibi trendi anlayamamış olmak da cahillikle eşdeğerdir. Çünkü bu adamlar sizden daha akıllıdır ve onların görebildiğinden daha fazlasını görmek imkansızdır. Mesela Davos’a dönüp bakarsanız dünyanın şu an içinde bulunduğu karmaşık kaotik yapı “yeni normal”dir. Çöküşün adının ne zamandan beri normal olduğunu sorarsanız bilgisizliğinizi ele verirsiniz, sakın sormayın! Bu katastrofik ortamda son anlarını yaşayanlara ise Davos’lu yüceler “dinamik dayanıklı” diyorlar. Sakın “dinamik olmayan dayanıklı” ya da “dinamik dayanıksız” olur mu demeyin, cehaletinize güldürürsünüz!

İronu ve eleştiriyi bir taraf bırakırsak, ne yeni normal ne de dinamik dayanıklı gibi ifadeler kökenlerinde taşınabilir bir anlama sahip değildirler. Ama piyasaların güçlü aktörleri bu düşünceleri öyle bir yayarlar ki artık inanmamak için deli(!) olmak gerekir. Peki böyle bir yapı neyi ifade ediyor dersiniz? Kurumsallaşan kanaat dumanı ne tür bir risk içeriyor?

Geçtiğimiz haftaya kadar dünyada genç kuşağın en önemli ressamlarından biri Rashidi Barrett’tı. Tabloları oldukça yüksek fiyatlardan satılıyor ve stili ile büyük saygınlık topluyordu. Resimden anlayan elitler için önemli bir isimdi. Ta ki geçen haftaya kadar… Barrett’ın sergisini gezenlerden biri resimlerden birini daha önceden görmüş olduğunu düşünüyordu. İnternette küçük bir araştırma yapınca resmin az tanınan başka bir ressamın eserinin kopyası olduğunu gördü. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi. Barrett, dünyanın az tanınan kaliteli ressamlarının tablolarını taklit ederek büyük bir gelir elde etmişti. Üstelik resimleri sattığı kişiler resimden anlayan sıra dışı entelektüellerdi. İşte bu, resmin “yeni normal”inin ne olduğunu gösteren çarpıcı bir olaydı aslında.

Sanatın tartışmasız en saygı duyulan alanlarından biri resimdir. Yüzyıllık tabloların değer biçilemezliği bunun en yalın göstergesidir. Fakat başta John Berger olmak üzere birçok eleştirmene göre bu değerli tablolar karşısında, eskiden kalmalarının yarattığı şaşkınlık dışında duyabileceğimiz pek bir şey yoktur. Yaratılan resim entelektüelliği, yönetici sınıfın özlemlerini gidermekle görevli olan uzmanların ayrımcı yaklaşımlarının sonucudur. Sanat eserlerine biçilen abartılı fiyatlar, eserin yapay bir dinsellik havasına sokulmasından başka bir şey değildir. Geçmişten gelen eserler, yapıldıkları tarihteki gerçeklikleriyle keşfedilmeyi beklemeyeceklerine göre, belli bir şimdiyle geçmiş arasındaki ilişki kurmak çıkarların dışavurumu olarak gerçekleşecektir. Geçmiş içinde yaşanacak bir şey olmadığına göre eylemlerimizin zemini için bir şeyler çekip çıkardığımız bir sonuçlar kuyusuna dönecektir. İşte resim entelektüelliğinin, resim sanatı çevresinde yarattığı bu güçlü kabuk sıradan insanların aşıp geçemeyecekleri kadar sinsi bir kalınlık içermektedir. Yukarıda anlatılan Rashidi Barrett olayında da delinen işte bu kabuktur.

Finansal piyasalar açısından da benzer bir durum daima söz konusudur. Bu yıl Davos’ta örneklerini gördüğümüz bu kanaat dumanları o kadar güçlüdür ki bu dumanı solumadan yaşayabileceğiniz bir yer yoktur. Böyle bir dezenformasyon ortamında sıradan insanların yatırım kararlarını bu trendin dışında vermeleri büyük bir riski göze almaları anlamına gelir. Küresel ekonomiyi tasvir için bilinçli olarak yayılan hatalı bir bilgiyi işaret eden bu abartılı iyimserlik hali tıpkı resim entelektüelliğinde olduğu gibi piyasaların etrafındaki kalın kabuğun ta kendisidir.

Fizik bilimi görüşü iki yanlı bir eylem olarak kabul eder. Karşı tepeyi görüyorsanız karşı tepeden görüldüğünüzü de kabul etmeniz gerekir. Eğer yaşanan ekonomik felaketi “yeni normal”, krize yenilen halinizi “dinamik dayanıklı” olarak görüyorsanız, emin olun karşı tepeden bakanlar da sizi öyle göreceklerdir. Keynes’in dediği gibi de, gemi batarken yolculardan önce filikalara binenler onlar olacaktır!

Hiç yorum yok: