Antonio, Leydi Portia'ya kur yapabilsin diye arkadaşı Bassanio'ya bir miktar para verir. Fakat kendi parası olmadığı için parayı tefeci Shylock'tan alır. Shylock ve Antonio bir anlaşma imzalarlar. Anlaşmaya göre eğer Antonio gününde borcunu geri ödemezse, Shylock onun vücudundan 450 gr et kesecektir.
Shakespeare'ın 16.yüzyılda yazdığı Venedik Taciri adlı oyunu aslında basit bir kredi senaryosu üzerine şekillendirilebilir. Metaforlar eşleştirildiğinde tefeci Shylock'un banka, Antonio'nun kredi müşterisi, anlaşmanın kredi sözleşmesi ve 450 gr etin gecikme faizi olduğu kolayca görülebilir. Fakat hikaye bize bundan daha fazlasını sunar. İlk bakışta Antonio'nun Shylock'tan aldığı para kredi gibi durmaktadır. Peki gerçekten öyle mi?
Kredi mantığı açısından Antonio'nun Shylock'tan aldığı para kredi değil, paravan kredidir. Çünkü parayı gerçekte kullanacak olan Antonio değil, Bassanio'dur.
Paravan kredi kavramı finans sektörü içinde yer etmiş bir kavram olmasına rağmen spesifik bir tanımı bugüne kadar yapılmamıştır. Genellikle usulüne uygun olmayan tüm kredilere paravan kredi denme kolaylığına kaçılır. Fakat bu oldukça geniş bir tanımlamadır. Daha özel bir tanımlama yaparsak paravan kredi, kredibilitesi yetersiz olan biri adına alınmış olan kredidir diyebiliriz. Paravan kredilerde gerçekte ödemeyi yapacak kişi, krediyi alan değil, lehine kredi alınan kişidir. Kredi, ödeyecek olan kişiye verilen borç anlamına geldiği için paravan krediden farklıdır. Tıpkı Antonio'nun aldığı kredi gibi. Bu krediyi günü geldiğinde ödemesi gereken Bassanio'dur. O nedenle kredi paravan kredidir.
Paravan kredi örneklerine dünyada rastlanmakla birlikte ülkemizdeki kadar yaygın olduğunu söylemek mümkün değildir. Hatta ülkemizdeki özel türlerine dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayız. Yaratıcılık ve paraya ulaşma hırsı sınır tanımaz. Örnekleri çok yaygın olmakla birlikte ana senaryo pek değişmez. Kredibilitesi düşük olan biri adına kredibilitesi yüksek olan üçüncü bir şahıs tarafından kredi çekilir. Aralarındaki anlaşmaya göre krediyi vadesi geldiğinde ödeyecek kişi kredibilitesi olmayandır ama krediyi veren taraf bu gerçeğin farkında değildir. Çünkü paravan kredi belirli düzenlemelerle kısıtlanan bir kredi türü olduğu için kredi veren taraflar bu tür kredilere yanaşmaz. Kredibilitesi düşük olan tarafın bu krediyi gününde ödeme ihtimali düşük olacak ve muhtemelen krediyi alan taraf da hazırlıksız yakalanacaktır. Böylece kredinin geri ödenmeme olasılığı artacaktır. Sektör yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerde görece küçük tutarlarda olan bu tür kredilerin yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi aklınıza şu soru gelebilir. Peki ama paravan kredi almak isteyenler kredi verenleri nasıl aldatıyorlar? Ya da farklı bir açıdan söylersek kredi verenler bir kredinin paravan olduğunu neden anlayamazlar?
Ülkemize özgü finansal fenomenleri bilimsel bir bakış açısıyla araştıran tek finans bloğu olan iRRasyonel olarak, yerli ve yabancı hiçbir kaynakta derli toplu bir bilgiye ulaşılamayan paravan kredi konusunu araştırmaya karar verdik. Bu kapsamda daha önce bu tür bir krediyi kullandığını söyleyen 29 kişiyle görüştük. Sorduğumuz sorulardan biri ödemenin kimin tarafından geri yapıldığıydı. 29 kişiden 14'ü krediyi lehine çektiği kişinin ödediğini söyledi. 11 kişi ise kendisinin ödediğini söylüyordu. 4 kişi ise her ikisinin de ödeyemediğini söylemişti. Sonuçlar değerlendirildiğinde paravan kredideki risklerin bir ölçüde gerçekleştiği söylenebilir. Geri ödemelerin sadece %48'i lehine kredi alınanlar tarafından yapılmıştır. Buna karşın kredilerin %52'si ya krediyi alan tarafından ödenmiş ya da hiç ödenmemiştir.
Paravan kredi kullanan kişilere sorduğumuz ikinci soru böyle bir krediyi neden aldıklarıydı. 20 kişi yani grubun %69'u kişiyle olan geçmiş ilişkilerini dayanak göstermişti. Yoğun bir karşılıklılık hissi taşıdıkları anlaşılıyordu. Adeta geçmişte aralarında geçenler tek yönlü bir ilişki olarak hep devam etmişti ve bunun sonucunda kredibilitesi yüksek olan taraf derin bir borçluluk hissi taşıyor gibiydi. Bu tarz bir davranış şekli psikolojik olarak büyük bir yanılgı içerse de doğu toplumlarına özgü kişilik ezikliğinin bir dışavurumu gibi görünüyordu. Ayrı bir fenomen olarak incelenmesi gereken bir konu olduğu açıkça görülüyordu.
İlk iki soruya aldığımız yanıtlar beklentiler dışında bir yön içermiyor gibiydi. Paravan kredi tanımının arka planındaki değerlendirmeler realize edilmiş gibiydi. Bunun üzerine grup üyelerine son bir soru daha sorduk. İşte şimdi aldığımız yanıt şok etkisi yaratmıştı: "Bu gizli durumu kredi verenlerden nasıl sakladınız?"
29 kişiden 25'i yani grubun %86'sı kredi verenlerin durumu bildiğini söylüyordu. Yani tüm senaryoyu kredi verenlere anlatmışlardı. Onlar da kabul etmişlerdi. Bu gerçekten şaşılacak bir durumdu. Düzenlemelerle kısıtlanan bir konu, kredi verenler tarafından göz göre göre çiğnenmişti. Bu gerçekten doğru olabilir miydi? Bunu anlamak için kredi veren 12 yöneticiye şu soruyu sorduk: "Paravan kredilerin % kaçını en başında biliyordunuz?" 10 kişi %0 yanıtını vermiş, kalan iki kişi ise %50 demişti. Sonuçlar tutarlı gözükmüyordu ama yanıtların vicdani kontrolünü yapmak da pek mümkün görünmüyordu. O nedenle kredi verenlerden aldığımız yanıtları değerlendirmeye katmadık.
Sonuç olarak paravan kredilerin %86'sının kredi verenler tarafından başta bilindiğini ve karşılıklı rıza ile bu kredilerin alındığını söyleyen müşteri kitlesi adeta sadece kralın çıplak değil aynı zamanda gözlerinin de bağlı olduğunu söylüyor gibiydi. Bu gerçekten şaşırtıcı bir durumdu.
Shakespeare'ın Venedik Taciri elbetteki paravan krediyi anlatmıyordu. Fakat metaforların güçlülüğü bu kanıyı güçlendirdiği için araştırmamıza dekor olarak ekledik. Sonunda ne olduğunu merak edenler için de eklemeden geçmeyelim. Maalesef Antonio da krediyi geri ödeyemedi.
Sonuçlar benzer olduğuna göre artık şu soruya yanıt aramamız gerekmez mi: Venedik Tacirine paravan krediyi kim verdi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder