Bir zamanlar küçük bir adayı yöneten başarılı bir yönetici varmış. Halkını çok sevmesine rağmen bazen onları tanımadığından şikayet edermiş. Onları daha yakından tanımak için dünyanın en önemli sosyal bilimcilerinden ikisini adasına davet etmiş. Onlardan halkının en önemli ve en karakteristik kişilik özelliğini bulmalarını istemiş.
Sosyal psikologlar adaya gelerek hemen çalışmaya başlamışlar. İnsanların tüm kişilik özelliklerini, belirli koşullar altındaki davranış şekillerini ve beceri düzeylerini hem özel hayatlarında hem de iş yerlerinde dikkatlice izlemişler. Notlar tutmuşlar, anketler yapmışlar, uzun gözlemlerde bulunmuşlar. Sonunda ada halkının en tipik karakter özelliğini keşfetmişler. Teorilerini oluşturmuşlar ve ada yöneticisinin yolunu tutmuşlar.
Huzura kabul edilip yöneticiyi selamlamışlar. Yönetici, "Anlatın bakalım," demiş, "Benim halkımın en temel kişilik özelliği nedir? Halkımı en iyi tanımlayacak davranış hangisidir?"
Sosyal psikologlar anlatmaya başlamışlar:
"Geldiğimiz ilk gün havaalanından şehre gelmek için otobüse bindik. Yol çok kalabalıktı ve otobüs dura kalka ilerliyordu. Derken otobüs durdu. Bir süre hareket etmedi. Sinyalizasyon mu, yolda kaza mı oldu, otobüs mü bozuldu diye düşünürken ada halkınızdan biri sürücüye bağırmaya başladı: Yürüsene kardeşim, ne duruyorsun, işimiz gücümüz var! Bu genç adam iri bir çoban köpeği gibiydi; yani tam bir çomardı. Yetkin olmadığı bir konuda becerilerine bu kadar önem vermesi dikkatimizi çekmişti."
"Otobüsten indiğimizde kendimizi biraz yorgun hissettik. Normalde on dakikada gidebileceğimiz bir mesafeyi iki saatte gitmiştik. Bir kahvede oturup bir şeyler içelim dedik. Yandaki masadaki iki kişi televizyonda futbol programı izliyordu. İçlerinde biri aniden sinirlendi ve diğerine bağırmaya başladı: Ülen, hödüğe bak, bilmeden atıp tutma len, senden mi öğrenecem futbolu, hasirle! Sanki otobüsteki çomara benziyordu. Bu adamda dikkatimizi çeken şey yetkin olmadığı halde kendisindeki yetersizliğin boyutlarını fark edememesiydi."
"Ekonomi haberlerine bakalım dedik. Futbolcunun biri merkez bankasının aldığı kararı beğenmeyip, kardeşim faizi düşürsene, ne biçim yöneticisin sen, diye eleştiriyordu. Bir gazeteci, dolar kuru yükselirse yükselsin, bizim değil Amerika'nın sorunu, diye yorum yapıyordu. Yetkin olmayan insanların diğer insanlardaki yetkinliği de göremediklerini fark ettik."
"İnsanların iş yapış şekilleri de enteresan geldi bize. Müteahhitinden pastacısına kadar belirli bir iş planı dahilinde işlerini yönetmeyen insanlar gördük. Verimlilik hesaplaması, risk yönetimi, kriz yönetimi gibi kavramların yerine hamdolsun eşiği, evelallah çıpası ya da kısmet değilmiş paritesi gibi hibrit modeller kullanılıyordu. Ama eğitimli insanlarda bu tür eğilimlerin olmadığını tespit ettik. Buradan da yeteneksiz insanların eğitilirlerse yeteneksizliklerini anlayacağını belirledik."
"Ülkeyi yönetebilecek tüm insanların ya kahvede oturması, ya taksi şoförü olması ya da saç kesim işiyle uğraşması dikkatimizden kaçmadı. Bu kişilere belli bir talepte bulunduğumuzda, mesela saç kesen adama saçımı şu şekilde kes dediğimizde, hallederiz abi dediğini, ama halledemediğini gördük. Demek ki, saç kesimi hakkında o kadar az bilgiye sahip ki, bunu anlamaktan bile aciz diye düşündük."
"Televizyonda oynayan yarışma programını izleyelim dedik. Bir benzeri bizim ülkemizde America's got talent adıyla gösterilirdi. İlgiyle izledik ama bir yetenek göremedik. Ajdar adında etkileyici birini izledik. Yeteneksizliğine rağmen özgüvenine hayran kaldık. Yarışmanın adının Yeteneksizseniz, yetenek sizsiniz olarak değiştirilmesinin uygun olduğunu gördük. Beceriksizliğin aşırı güvene yol açtığını anladık. Halkınızın buna cahil cesareti dediğini öğrendik, hemen not ettik"
"Şirketlerde vasıfsız kişilerin çalıştırıldığını hatta üst düzey yönetici yapıldığını gördük. Halkın ise bundan rahatsız olmadığını ve böyle başa böyle tarak diye yorumladığını gördük. Söyleneni anlamasak da yetenekli kişilerin bu durumdan hiç rahatsız olmadıklarını belirledik."
"Sosyal medyaya takıldık bir süre. Twitter'daki kişilerin beslendiği ana kaynağın bilgisizliğin farkına varılmaması olduğunu gördük. Google'dan kutsal metin aratıp twit atan kişiler gördük. Cehaletin bilgiden daha fazla güven verdiğini tespit ettik."
"Ulaştığımız teoriye etki mi efekt mi adını verelim diye düşünürken virüs gibi her yeri sardığını, herkese ulaştığını fark ettik. Cahillik ne güzel şey her şeyi biliyorsun gibi bir mottoyu halkın bir kesiminin benimsediğini gördük ve sonunda halkınızın en önemli kişilik özelliğini belirledik: Bilgisizliğiyle ulaştığı aşırı güvenin verdiği iç rahatlığıyla yaşama sanatı..."
Adanın yöneticisi tereddütle mırıldanır: "Yani?"
Sosyal psikologlar cevap verir: "Bilgisiz ama farkında değil."
Yönetici bir anda öfkeyle bağırmaya başlar: "Sen kimsin kardeşim! Bu teoriyi bana bilimsel diye yutturamazsın! Yerim senin bilimini! Benim adamın çalışma modeli budur. Otoyolda karşıdan karşıya geçen kardeşim, tüpü çakmakla kontrol eden vatandaşım, evdeki yer karolarını yamuk döşeyen müteahhatim bunu belli bir bilgiyle yaparlar. Sen onlara nasıl bilgisiz ama farkında değil dersin. Atın bu adamları dışarı, bir daha da bu adaya sokmayın sakın!.. Neydi ki bu şarlatanların ismi?"
Dunning ve Kruger!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder