22 Eylül 2008 Pazartesi

FED (Federal Goldman Sachs Reserve)

Eğer alım ve satım yasayla kontrol edilirse, alınan ve satılan ilk şey yasa koyucular olur.
(P.J.O'Rourke)


Dünya finans sektörünü son 20 yıldır yöneten Wall Street'te bir dönem daha kapanıyor: Yatırım bankacılığı.
Merrill Lynch ve Lehman Brothers'tan sonra kalan son iki yatırım bankası Goldman Sachs ve Morgan Stanley kurumsal bankaya dönüşmek üzere başvurularını yaptılar. Başvuruları sonuçlandığında, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'muzda yer alan tanımıyla "Finansal Holding Şirketi" ünvanını kazanacaklar. Düzenlemeleri FED tarafından yapılan finansal holding şirketlerinden şu an için Amerika'da 3 adet bulunuyor. Citibank, Bank of America ve JPMorgan.

Dönüşüm tamamlandığında mevduat toplayıp kredi vermeye başlayacak olan bu iki banka bugüne kadar ne yapıyordu?
Yatırım bankaları, hazine veya şirketlere ait menkul kıymetlerin halk arz ve alış satışına aracılık yaparlar. Aracı kurum işlemlerine benzeyen bu operasyonlarla, fon ihtiyacı olan kurumlarla fon fazlası olanların beklentilerini karşılamaya çalışırlar. Bunun yanında birleşme, satınalma gibi işlemlere aracılık yaparken, müşterilerinin her çeşit portföylerini de yönetirler.

Morgan Stanley'in krizin başından bu yana zararı 15,7 milyar $, Goldman'ın ise 4,9 milyar $. Lehman ve Merrill gibi ağır zararlar altında iflasın eşiğine yaklaşmasalar da, pazarda müşteri kalmaması sonucu düşen gelirler, onlar için de kaçınılmaz sonu yakınlaştırdı. Fakat Lehman'ın sonunu sessizlikle izleyen Hazine, Goldman'a aynı kayıtsızlıkla bakamadı. Neyse, yine de Hazine Sekreteri Paulsen'in eski bir Goldman CEO'su (1998-2006 yılları arasında) olması kaynaklı komple teorilerinin üstünde pek fazla durmanın gereği yok sanırım.

16 Eylül tarihli "Düşmanını tanımak istiyorsan, aynaya bak!" başlıklı yazımızda, krizin başlangıç günlerinde mortgage hatasına düşmedikleriyle öğünen Goldman'ın devrinin artık kapanacağından bahsetmiştik. Henüz şirketin dönüşümünü tamamlamamış olması nedeniyle bu konudaki yorumları ileriki günlere bırakalım. Bırakırken de bugün için artık kesin olan bir olgunun altını yeniden çizelim. 12 Eylül tarihli "Lehman'a son veda!" başlıklı yazımızda şu görüşlere yer vermiştik.

Wall Street'in gözde analistlerinden Elisa Parisi-Capone, bu yılın başlarında, Hazine sekreteri Paulsen'in büyük aracı kurumları sırayla kapatmak şeklinde bir sistemi hayata geçirmeye çalıştığını söylemişti. Ekonomist Roubini'nin de 4 büyük aracı kurumun, 2 yıl içinde yok olacağını söyleyen açıklamaları olduğunu hatırlatmakta fayda var. Acaba ne kadarı doğru çıkacak göreceğiz.

Evet, yukarıda yazanların hepsi, çok kısa bir sürede gerçekleşti. Artık daha ne söylenebilir ki?..

FED'in bu iki bankayı kendi otoritesi altına almasındaki basit hikaye şudur. Düşünün ki, telefonunuz bir gün çalıyor. Arayan bankanız. Diyor ki, aldığınız konut kredisini tüm anapara ve faizleriyle beraber en kısa sürede getirmenizi istiyoruz, çünkü finansal sıkışıklık içindeyiz. Bu parayı bulmak için başka bir bankanın size kredi vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, siz de komşunuz Lehman gibi evinizden olacaksınız. İşte o anda yardımınıza FED yetişiyor ve size istediğiniz parayı buluyor. Artık akşam rahatça uyuyabilirsiniz.

Tam bu noktada, başka bir sorun devreye giriyor. Sahip olduğunuz konutu sattığınız zaman, 2006 yılında evinizin değeri karşılığında aldığınız kredinin sadece %30'unu kapatabiliyorsunuz. İşte bu nedenledir ki, FED'in şirketlere dağıtacağı 700 milyar $'ın karşılığında alacağı teminatların değerlemesinin hangi ölçütlerle yapılacağı büyük merak konusu.

Hazinenin, ihraç ettiği menkul kıymetlerin alış satışıyla ilgili Temmuz raporu gerçekten önemli. Hazine, yabancıların alış satış trendini Temmuz ayında kaygı verici olarak niteliyor. Bu yorumun gerekçesinde ise şunlar var: Uzun vadeli menkul kıymetlerin net satış tutarı 8.2 milyar $. Önceki ay 36.6 milyar $ net alım vardı. Net sermaye çıkışı 74.8 milyar $. Önceki ay 31.5 milyar $ sermaye girişi vardı. Fannie ve Freddie gibi özel sektör tahvillerinin ay içinde net satışı 49.5 milyar $. Önceki ay 31.5 milyar alım vardı. Görüldüğü gibi yabancıların Amerikaya güveni tükenme noktasına gelmiş gözüküyor. Çabalar günü kurtarmaya yeter görünse de, hükümetin uzun vadeli planının olmayışı endişeleri arttırıyor.

Finansal sıkışıklığa giren tüm şirketlerin devletin organları tarafından desteklenmesi, serbest piyasada alıcı bulamamaları gizli de olsa deflasyon tehdidini güçlendirmektedir. Çünkü alıcının olmadığı bir piyasada fiyatlar genel seviyesinin gerileme göstereceği açıktır. Fakat bu aşamaya henüz gelinmiş değildir. Şu anda para basma ve para arzını arttırma evresindedir. Çözülme bundan sonra başlayacak. Tıpkı Japonya'da 1995 yılında başlayan krizin çözümü için kullanılan benzer politikaların, bugün deflasyon olarak Japonya ekonomisinde yer etmiş olması gibi.

Hiç yorum yok: