Mesleki bilgi piyasa toplumunun en hayati elementlerinden biri. Şirketler bitmek tükenmek bilmez bir hızla çalışanlarını eğitiyorlar. En güncel bilgiler, en geniş özgeçmişli eğitmenler tarafından, oyunlardan çizgi filmlere uzanan en çocukca yöntemlerle şirket çalışanlarının kafalarına kazınmaya çalışılıyor. Böylece şirketlerin her gün değişen dünyada rakipleriyle daha sıkı rekabet içinde kalarak karlarına kar ekleyeceği düşünülüyor. Şirket çalışanları en güncel eğitimi aldıklarını düşünürken şirketlerin yetenek yöneticileri en gelişmiş tekniklerle çalışanları eğittiklerini sanıyorlar. Şirket içi eğitim sektörünün 200 milyar dolarlık cirosu olduğu tahmin ediliyor ve pazarın her yıl yüksek bir hızda büyüdüğü öngörülüyor. Peki ama gerçekte ne yapılıyor? Şirket içi eğitim denen fonksiyon gerçekte neye hizmet ediyor?
Yetenek yöneticileri mesleki bireysel gelişimi en önemli fonksiyon olarak görüyorlar. Rekabetin dışında kalmamak, uzaklaştırılmamak, yarışma dışı bırakılmamak için çalışanların mesleki bilgisini piyasanın gerektirdiği kullanılabilir seviyelerde tutması gerekiyor. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Her çalışanın rekabet dışında kalmamak için satış tekniklerinden iletişim becerilerine kadar gerekli bilgiyi almak istemesi oldukça normal. Fakat bu mantıklı kabullenme içinde gözden kaçan çok önemli bir şey var.
Şirket içi eğitimlerin en temel felsefe hatası moda gibi kurgulanmalarında yatıyor. Moda, herkesin her şeyden haberdar olmasını, en son arabaları, telefonları, elbiseleri herkesin aydan aya, günden güne takip etmesini ister. Ve bunun sürekli bir ilerlemenin parçası olduğunu düşünür. İşte şirket içi eğitimler de eğitimi moda gibi günceli takip etme üzerine kurulu bir norma oturtur. Her yeni bilginin ilerleme olduğu hatasına kapılınır. Tıpkı moda gibi bilginin keyfi, hareketli, döngüsel ve kişinin gerçek değerlerine hiçbir şey katmayan gelir geçerliğine fazla güvenilir. Bunun kişilere hiçbir şey katmayacağı açıktır. Böyle olunca da şirket içi eğitimler moda ile aynı sonuca ulaşırlar. Modanın baskın karakterinde olduğu gibi sunulan eğitimin baskın karakteri de çalışanı ya başarıya ya da dışlanmaya sürükler.
Bilginin şirket içi eğitimlerdeki bilimsellik görüntüsü tıpkı moda da olduğu gibi hızlandırılmış, zorunlu kılınmış ve değişen koşullara keyfi bir uyarlama içerir. Bilgi neredeyse her farklı çalışan düzeyine indirgenir. İnteraktif oyunlar, çizgi anlatımlar, yarışmalar ile hukuktan finansa nüansların önemli olduğu tüm konular aşırı bir basitleştirmeye tabi tutulur. Bunun nasıl bir mantıklı bilimsel birikimin ürünü olduğu gerçekten tartışmalıdır. Daha açık söylersek bu bilgilerin bilimsellikle hiç alakası yoktur; olsa olsa kısa süreli birer tüketim nesneleridir.
Bilginin moda gibi güncellik ilkesiyle yönetilmesi eğitimin kültürel ve yapısal özelliklerinin yok edilmesi anlamına gelir. Bilgi de moda gibi sürekli olarak değişim zorunluluğuna tabi tutulur. Bugün şirketlerin verdiği eğitimler incelendiğinde aynı eğitimin birkaç aylık bir sürede birkaç kez değiştiği rahatça görülebilir. Bu çalışana sunulan bilginin ne kadar hızlı farklılaştığını göstermektedir. Bu kadar çok yenilenme bilginin bir özelliği değildir. Bilgi şirketler için ambiyans değeri olan bir nesneye dönüşmektedir. Bilim, teknik, nitelik, ustalık gibi değerler şirketlerin kariyer, yükselme ve statü gibi vaatleri karşısında eriyerek "profil" denilen bir kavrama indirgenmiştir. Yani kişinin bilim ve teknik bilgisi, iş yapmak için gerekli nitelikleri ve ustalığı genel geçer bilginin altında ezilerek her biri ayrı ayrı bir değer olması gereken çalışanlar genel bir karşılık olan "profil" olarak genellenmişlerdir.
Bugün artık iş hayatında olan hiç kimse maalesef bundan kaçamaz. Sürekli işin içinde olmak için olan bitenden her zaman haberdar olmak, her ay, her yıl mesleki donanımı güncellemek ve bunu çoğu zaman zorlayıcı baskılar altında yapmak iş hayatının artık normal bir özelliğidir. İş hayatı bilgiyi kalıcı olmak için üretmez; bilakis kalıcı olmasın diye üretir. Tıpkı bir ormanı yok edip birkaç ağaç ve çevre düzenlemesiyle yeşil alan veya doğal park yaptık denmesi gibi.
Kısaca söylemek gerekirse şirketlerin yetenek yönetimi fonksiyonları eğitimin anlamsal içeriğini boşaltarak biçimsel bir hale getirmişlerdir. Ya da da basit söylersek hayat sigortasının hayatla ilişkisi neyse şirket içi eğitimin de eğitimle ilişkisi odur. İkisi de yaşadığınız hayatta size hiç yarar sağlamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder